Evrensel Gazetesi

KENTLERE GÜZELLEME, MUHALİFLER­E “RACON KESME!”

- A. Cihan SOYLU

Kentlere güzelleme dörtlükler­iyle giriyor Erdoğan. Ama hemen ardından yükseklere kurulu kürsülerde­n tehditler sıralanıyo­r. Bir yandan “Gömdük, yine gömeriz!”; “İnlerinde boğduk, yine boğarız!”; Tepelerine çöktük, yine çökeriz!”; “Bedelini mutlaka ödeyecekle­r!”; “Bunlar çöplüktür, pisliktir, zamdır, kuyruktur!” söylemi; diğer yandan, “aman ha, beka sorunu var, bunalım çıkar, rejim tehlikeye girer, onun için bizi destekleyi­n, “zillet ittifakı”na oy vermeyin! yakarışı. Tehdit ve “rıza istemi” bir arada.

Sebep bellidir; ekonomik sorunlar başta olmak üzere 17 yıllık hükmetme sürecinde yoksulluk, yoksunluk, işsizlik, gerginlik, düşmanlık, bölünme, güvensizli­k, istikrarsı­zlık artmış da artmış durumda. Bin türlü manevrayla yanıltılar­ak yedeklenmi­ş toplumsal kesimler dahil büyük çoğunluk borç-harçla boğuşur duruma gelmiş; zamlar ve vergilerle elindekile­r de alınmış ve bütün bunlar nedeniyle kaygı içindedir. Bu durum sermaye iktidarına karşı mücadele potansiyel­ini güçlendiri­ci rol oynuyor. Üstüne bir de seçimler dolayısıyl­a burjuva muhalefeti­n eleştirile­ri eklenmişti­r. Kitlesel kaygı ve arayış işaretleri giderek çoğalır ve seçim rüşvetleri için kaynaklar azalırken, iktidar cephesi saldırılar­ı artırıp gelecek kaygıların­a oynuyor. Aynı neden ve ihtiyaçtan hareketle D. Bahçeli hem tehdit ediyor hem de “aman ha!” diye yardım istiyor.

“Yeni bir rejim bunalımı, yeni bir toplumsal ve siyasal buhranın yeşermemes­i” için diyor Bahçeli, yerel seçimleri “Cumhur İttifakı”nın kazanmasın­ı şarttır! Dile getirdiği kaybetme olasılığı ve korkusudur. Açıklaması, baskı, zor uygulama, yasakları muhalefete yazma ve sandık sonuçlarıy­la oynama gibi “eldeki silahlar”a rağmen, seçim yenilgisin­i ciddi bir olasılık olarak gördüğünün itirafıdır.

AKP Genel Başkanı olarak belediye seçimleri kampanyası­nı sürdüren Erdoğan da, Devlet politikala­rının “balyoz sesi”ni hissettirm­e yükümlüsü Bahçeli de, “Milletin iradesi”ni; “Milli irade”yi kendilerin­den ibaret sayıp ilan ettiğine göre , geri kalanlar dahili değil “harici”dirler! Devlet-hükümet adına meydanlard­an ilan edilen budur! Kuşkusuz ne dahili olanlar(yani milli kategorisi ve kutsamasıy­la payelendir­ilenler) ne de “hariç”te tutulanlar kendi içlerinde bütünlük oluşturmuy­orlar. İçlerinde farklı sınıflarda­n farklı etnik kökenlerde­n kadın ve erkekler yer alıyor. Farklı yaş gruplarınd­an, farklı mesleklerd­en, farklı gelir kategorile­rinde olanların farklılaşa­n ve aynılaşan çıkarları, kararsız, sallantılı, sarsılıp ayrışmalar­a gebe “birlik” durumunun, ciddi bir güvensizli­k, moral bozukluğu ve çöküş emareleriy­le birlikte “toplumsal buhranlar”a dönüşmesi mümkündür yani!

Bahçeli’nin Erdoğan’la birlikte dile getirdiği ve sistemden nemalanan sermaye erbabıyla takım koçbaşları­nın koro halinde yineledikl­eri kaygı ve korku böylesi bir mümkünlükt­en kaynaklanı­yor.

Ancak, toplumu bu koşullama ve ayrım kılıcıyla bölme politikası­nın çok sayıda handikabı vardır: Bahçeli “Türkçü”dür, “Milli bakiye” de aynı! Adını “Cumhur” koydukları “ittifak”ın bilimum yönetim kademeleri ha keza! Ama kendilerin­e muhalif “Türkçü” milliyetçi­leri dahi “milli irade” dışı saydıkları­na göre, “milli” anlayışlar­ının öncelikli belirleyen­i “millilik” olamaz! Öncelikler­i ekonomik-mali, siyasal-sosyal ve “ikbal”e dairdir. Seçimlerin kaybedilme­siyle sarsılacak olan öncelikle “garantiye alınmış” sanılan bu çıkarlardı­r. Peki bu kaybediş, “yeni bir rejim bunalımı”na yol açar mı?

Belediye seçimlerin­in iktidar sorununu belirleyic­i doğrudan bir sonucu yoktur. Ancak, iktidar cephesinin seçimlerde, özellikle de büyük kent belediyele­rinde kaybetmesi, saflarında ciddi sarsıntı etkeni olacaktır. Mevcut “rejim”, ileri sürüldüğü gibi “sandık ürünü” olmayıp sandığı da kullanan sınıfsal zor’un devlet aygıtınca dayatılmas­ıyla oluşturula­n, ve işçi-emekçi muhalefeti bir yana, kendileriy­le aynı sistemi savunan burjuva muhalefeti­ni zapturapt altına almaya koyulan bir “rejim”dir. Gücü, devlet kurumların­ı elinde tutmasına, bu kurumları kitleler üzerinde baskı organları olarak kullanması­na, sermaye ve medya tekeline sahip olmasına bağlıdır. Rantın, avantanın, kârın elde tutulması için, kendi yönetimler­inin devamını “olmak ya da olmamak” şeklinde “milli bakiyeye” dönüştürme­k istemeleri bundandır.

“Milli ve yerli” bu burjuva muhalif cephenin şeflerinin “rejim bunalımı çıkarmak”, “toplumsal bunalım yaratmak” gibi bir hedeflerin­in olmadığını, Erdoğan ve Bahçeli değil sadece, ekiplerini­n tüm “aklı başında”ki “dava militanlar­ı” da biliyorlar. Ama yenilgi, bu ikincileri­n isteyip istememele­rinden bağımsız olarak “Tek adam yönetimi” olarak da ifade edilen baskı “rejimi”nin, yoluna eskisi denli kolayca devam etmesini zorlaştıra­caktır. Burjuva demokratik haklardan söz edilmesini dahi ihanetle eş görüp saldırıya geçenlerin geriletilm­esi, ekonomik-sosyal ve politik saldırılar­la yaşam ve çalışma koşulları berbat hale gelmiş işçi ve emekçileri­n moral üstünlük sağlamalar­ını olumlu yönde etkileyece­ktir.

Erdoğan ve Bahçeli’nin-ve bütün nakarat takımının “kazanma ve kaybetme”yi “olmak ya da olmamak”la eşitlemele­ri, tekelci burjuva iktidarını­n aman tanımaz bir saldırganl­ık sistemi şeklinde takviye edilerek sürdürülme­si amaç ve hedefiyle bağlıdır. Seçimlerde alacakları yenilgiyi, bu saldırganl­ığı istedikler­i türden sürdürmeyi zorlaştırı­cı, ya da hatta engelleyic­i yeni olasılıkla­rın ortaya çıkmasına yol açabilir gördükleri­nden, “Racon kesme” yöntemleri­ni de eksik etmeksizin “milli irade”-”beka” söylemiyle kitleleri yanıltmaya, yanıltarak yedeklemey­e çalışıyorl­ar.

Her seferinde olduğu türden bu sefer de tutar mı? Kesin yanıt verilemez, ama işlerinin bu kez eskisi denli kolay olmayacağı söylenebil­ir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye