HABERİN İÇİNDEN
Örneğin sıkıyönetim dönemlerinde, sıkıyönetim komutanlarına bağlı savcıların “emir üzerine” yazılan iddianameleri, bu iddianamelerde yargılanan kişilere yöneltilen suçlamalar, modern hukukun, insan haklarının ayaklar altına alınmasının “seçkin belgeleri”dir. Ve bu iddianameler aynı zamanda, yaşanan dönemin yargısını olduğu kadar siyasetini ve yönetim tarzını da gerçeğe en yakın haliyle yansıtan en önemli belgelerdir.
Örneğin 12 Mart, 12 Eylül cuntalarının ülkeyi hangi zihniyetle yönettiklerinin en rafine (saf) halini sıkıyönetim komutanlıklarının emriyle hazırlanmış iddianamelerde görebiliriz.
Bu yanıyla baktığımızda “Gezi İddianamesi”, “ucube iddianameler çöplüğü”nün nadide bir parçası olmayı hak edecek yeni bir belgedir!
DÖNEMİN ZİHNİYETİNİ YANSITAN DÖRT BAŞI MAMUR BİR İDDİANAME
İçinden geçtiğimiz dönem bir sıkıyönetim dönemi değildir ama “tek parti-tek adam rejimi”nin inşası için atılan adımlar, ülkeyi pek çok bakımdan sıkıyönetim dönemlerine bile rahmet okutacak koşullara sürüklemiştir. Özellikle de yargının Akp’lileştirilmesi doğrultusunda atılan adımlar, yargıda sıkıyönetim dönemlerini bile aşan iddianameler yazma ve kararlar verme çizgisine getirmiştir.
Elbette bugün, dönemin siyasi davaları, bu davalar için hazırlanan iddianameler, bu yanıyla “tek parti-tek adam rejimi”nin ideolojisini, zihniyetini yansıtırlar; ama bazı iddianameler diğerlerini de aşarak, dönemin dört başı mamur belgeleri olurlar. “Gezi İddianamesi” de; -Gezi Direnişinin üstünden geçen altı yıl boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde, yandaş medya ve propagandası tarafından sivriltilip, “sipariş üzerine” hazırlanmış,
-Hiçbir maddi kanıta dayanmayan, Osman Kavala’nın telefonundaki Ortadoğu’daki arı popülasyonlarının bölgelerini gösteren haritayı “Türkiye’nin bölünmesinin haritası” olarak sunacak kadar ideolojik körlükle malul,
-“Gezi’nin Soros tarafından finanse edildiği” iddiasına, basında çıkan spekülasyonlardan öte kanıt
Kısacası “Gezi İddianamesi” gerek sunamadığı kanıtlarıyla, sunduğu kanıtların gerçekle bir ilgisi olmamasıyla, gerekse bu iddianamenin kurgusuna yol gösteren zihniyetiyle dönemin yönetiminin karakterini açıkça ortaya koyan bir belge olmayı hak etmektedir.
İddianamenin altında şu ya da bu savcının imzası olması, iddianamenin “o savcının eseri” olduğunu göstermez. Çünkü, başka bir savcı da hazırlasa, kendisine verilen emir gereği, aşağı yukarı aynı iddianameyi hazırlayacaktı! Çünkü aksi yukarıdan “veto” yerdi! Nitekim bugün “beka ittifakı”nın sözcülerinin meydanlardan yaptığı seçim konuşmalarında; tıpkı ”Gezi İddianamesi”nde olduğu gibi, ülke nüfusunun yarısı “vatan hainliği ve terörle işbirliği” yapmaktan yargılanmaktadır! Aradaki fark bu suçlamaların bir savcı tarafından iddianameye dökülmemiş olmasıdır. Ki, bunun bugün olmaması yarın da olmayacağı anlamına gelmemektedir.
Bu yüzden “Gezi İddianamesi”, bugün yargının ne kadar partizan bir çizgiye geldiğini gösterdiği kadar, “tek parti tek adam” zihniyetinin ülkeyi nasıl yönettiğinin belgesi olmayı hak eden bir iddianamedir.
Yeşilçam’da eskiden iyi yapımlar için söylendiği gibi, “Gezi İddianamesi dönemin 32 kısım tekmili birden bir yansıması”dır!
“Daha iyisi yazdırılana kadar” yansıtan “en iyisi” budur! rejimin zihniyetini