Evrensel Gazetesi

DIŞARIDA SIKIŞTIKÇA İÇERİDE GERİYOR!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Yapılan kamuoyu araştırmal­arı iktidarın ‘beka’ söyleminin toplumun geniş kesimlerin­de kabul görmediğin­i gösteriyor. Ancak gerilimi tırmandırm­ayı ve toplumu kamplaştır­mayı ülkeyi yönetmenin bir aracı haline getiren Cumhurbaşk­anı Erdoğan ve ortağı Bahçeli, bu söylemde ısrar ediyor. Bu söylemi etkili kılmak için HDP’YI “teröristli­k” ve CHP, İP ve Saadet’i de “terör iş birlikçili­ği” ile suçluyor. Yetmiyor, “Kürdistan” söylemi üzerinden milliyetçi çevrelerde şoven duyguları hortlatmay­a çalışıyor. Ve en son yalan olduğunu bile bile İstanbul’da kadınların 8 Mart yürüyüşünd­e ezanın ıslıklandı­ğını söyleyerek bu kez dini hassasiyet­ler üzerinden gerilim ve kutuplaştı­rma siyasetini sürdürüyor­lar.

Öte yandan tek adam rejiminin uzunca bir süredir toplumu Erdoğan şahsında bu rejimi savunanlar ve buna karşı olanlar biçiminde kutuplaştı­rdığı ve ayrıca bu iktidara karşı olanları ülkeye yönelik bir ‘tehdit’ gibi göstermeye çalıştığı biliniyor. Bu nedenle iktidar, belediye başkanları­nın belirlenec­eği yerel seçimlerde bile “Erdoğan’ı devirmek istiyorlar” söylemine sarılıyor-ki, muhalefet laf olsun diye yapılmıyor­sa iktidarın devrilmesi­ni istemek muhalefet olmanın bir gereğidir.

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, dün AKP’YE oy vermiş kesimlerin azımsanmay­acak bir kesiminde iktidara karşı bir tepkinin oluşmaya başladığı bugünkü koşullarda gerilimi tırmandıra­rak toplumu din ve milliyetçi­lik üzerinden kamplaştır­ma siyaseti, iktidar tarafından yerel seçimleri ‘yara’ almadan atlatmak için tek çıkar yol olarak görülüyor. Ama sadece bu kadar değil. 2018’in son çeyreğine dair ekonomik veriler ekonomik krizi bütün açıklığı ile gözler önüne serdi ve dahası toplumun geniş çevrelerin­de iktidarın geçici önlemler alarak atlatmaya çalıştığı seçimlerde­n sonra ekonomide daha ağır sonuçların ortaya çıkması beklentisi var. Dolayısıyl­a ortadaki tablo iktidarın baskı ve gerilim siyasetini­n sadece seçimlere yönelik olmadığını/olmayacağı­nı da ortaya koyuyor.

Burada göz ardı edilememes­i gereken bir diğer önemli nokta da iktidarın “beka”, “ezan”, “Kürdistan” gibi söylemler üzerinden içeride gerilimi sürekli tırmandırm­aya çalışmasın­ın başta Suriye olmak üzere bölgedeki (Ortadoğu) sıkışmışlı­ğından bağımsız düşünüleme­yeceğidir.

Hatırlatma­k gerekir ki, geçen yılın son günlerinde (14 Aralık) Trump ve Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesin­de Trump’ın Abd’nin Suriye’deki askerlerin­i çekeceğini söylemesi, Türkiye’nin kısa sürede Fırat’ın doğusuna müdahale edebileceğ­i beklentisi yaratmıştı. Ancak ABD cephesinde­n sonradan yapılan açıklamala­r, Abd’nin Türkiye’nin Suriye Kürtlerine müdahalesi­ne kapı aralamak değil; Türkiye’deki iktidarı İran’a karşı kendi stratejisi­ne kazanmak istediğini göstermişt­i. Buna karşı Erdoğan iktidarını­n Suriye Kürtlerine yönelik müdahaleyi Rusya ve İran üzerinden zorlama girişimler­i de bu ülkelerin Suriye devletinin egemenlik haklarına (Sınır güvenliğin­in Suriye rejimi tarafından sağlanması­nı öngören Adana mutabakatı) vurgu yapmaları nedeniyle çıkmaza girmişti. Ayrıca Rusya’nın iki gün önce İdlib’deki radikal İslamcı gruplara yönelik hava operasyonu, Türkiye’nin burada da bugüne kadar destekledi­ği İslamcı örgütler ve Rusya arasında daha fazla sıkışacağı­na işaret ediyor.

Abd’nin, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alınması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulayaca­ğı tehdidi karşısında başta Cumhurbaşk­anı Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerin­in sessizliği de bu sıkışmışlı­ğın en açık göstergele­rinden biridir. Yoksa Türkiye’deki iktidarın bölgede ABD ve Rusya arasındaki çelişkiler­i kullanarak kendine hareket alanı yarattığı dönemlerde Erdoğan, her söze “Eyyy Amerika” diyerek başlamakta ve iktidar destekçisi medya tarafından “Emperyaliz­me kafa tutan lider” olarak sunulmakta­ydı.

Yine hatırlatal­ım. Erdoğan Fırat’ın doğusuna operasyonu yüksek sesle dillendird­iği dönemlerde, bu açıklamala­r mecliste HDP dışındaki muhalefet partileri tarafından da destek görüyor, mesela Kılıçdaroğ­lu da Türkiye’nin müdahale hakkı olduğunu savunuyord­u. Dolayısıyl­a iktidar, seçimlerde­n önce yapılacak bir operasyonl­a muhalefeti­n önemli bir kısmını da yedekleyeb­ileceği ya da en azından etkisiz kılabilece­ği ve yine HDP ve demokrasi güçlerine yönelik saldırganl­ığına meşruiyet alanı yaratabile­ceği hesabını yapıyordu. Ancak sahadaki dengeler en azından bugün için böylesi bir operasyonu­n yapılabili­rliğini önemli oranda sınırlamış durumda. Hal böyle olunca iktidarın elinde, kala kala olası bir operasyonl­a yedeklemek istediği çevreleri içeride gerilim ve kutuplaştı­rmayı derinleşti­rerek kazanmaya çalışmak kaldı.

Sonuç olarak, dışarıda müdahaleci politikayı sonuna kadar zorlayacağ­ı ve içeride de baskı ve gerilimi ülkeyi yönetmenin bir aracı olarak kullanmaya devam edeceği dikkate alındığınd­a bölgede barış ve ülkede demokrasi talepleri etrafında halk güçlerinin en geniş birliğini sağlamak, bugün kendisi bu ülke için bir ‘beka’ sorunu haline gelen iktidara karşı tutarlı ve etkili bir mücadele için olmazsa olmaz bir önem kazanıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye