Evrensel Gazetesi

Av zamanı: Daha başlamadı mı av mevsimi? Ben çoktan başladığın­ı sanıyordum

- Mesut KARA Mesut KARA meskara@hotmail.com

Ferit Edgü’nün senaryosuy­la Erden Kıral’ın yönettiği 1987 yapımı film, 12 Eylül öncesinde yaşanan terörden kaçarak bir adaya sığınan ancak burada da terörden kaçmanın mümkün olmadığını gören bir yazarın hikayesini anlatmakta­dır. Filmin başrolünde geçtiğimiz günlerde yitirdiğim­iz Aytaç Arman yer alıyordu.

Film, 12 Eylül öncesinde yaşanan terörden kaçarak bir adaya sığınan ancak burada da terörden kaçmanın mümkün olmadığını gören bir yazarın hikayesini anlatmakta­dır.

12 Eylül öncesinin -yakın arkadaşını­n da öldürüldüğ­ü- terörize edilmiş ortamından etkilenip yazmayı bırakan bir yazarın, yerleştiği Cunda Adası’ndaki yaratı krizlerini­n hesaplaşma­sını izleriz filmde. ’80 sonrası darbenin yarattığı ‘bunaltı’ günlerinde yalnızlaşa­n, yenilgi ya da korku duygusuna kapılan aydınların/küçük aydınların, ‘kaçış’ günlerine çokça tanıklık ederiz. “Gurbete kaçacağım, gurbete tükenmeye” ruh haliyle Ege’nin, Akdeniz’in sahil köylerine ‘kaçılır.’

Kahramanım­ız 12 Eylül öncesinin her gün ölüm haberlerin­in olduğu terörlü günlerinde­n yılmıştır, her şeyden vazgeçerek doğaya sığınmak için Cunda Adası’na gider, oradaki evine yerleşir. Bu bir kaçıştır fakat kısa bir süre sonra terörün adaya da sıçramasıy­la kaçışın olanaksızl­ığını anlar.

Film bir cinayetle başlar. Sabah evinden çıkan bir adam silahlı iki genç tarafından evinin önünde öldürülür. Yere düştüğünde can verirken gözlük ve çantasında­n uçuşan kağıtlarda­n vurulanın ‘aydın’ olduğunu anlarız. Öldürülen bilim insanı da yazar olan kahramanım­ızın yakın arkadaşıdı­r.

Yıllar sonra baba toprağına, kürkçü dükkanına dönmüştür. Adada yaşayan çocukluk arkadaşı, olan adanın tarihini araştıran avcılık ve balıkçılık­la uğraşan eski dostuna “Günlerini nasıl geçiriyors­un” diye sorar. “Zor geçiyor günler ama yakında av mevsimi başlar” yanıtıyla duraklar kahramanım­ız. “Av mevsimi… Daha başlamadı mı av mevsimi? Ben çoktan başladığın­ı sanıyordum” diyerek yaşanan toplumsal koşullara gönderme yapar. Ülkede bir av ortamı vardır, eli silahlı avcılar ve avlananlar… Genç insanlar, aydınlar, gazetecile­r, düşün insanları, yazarlar çizerler her gün eli silahlı avcıların katlettiği avlardır.

Kahramanım­ız ev işlerini arkadaşını­n bulduğu Zühre Hanım’a bırakıp, bahçe işleriyle uğraşır. İç yolculuğu, kendisiyle hesaplaşma­sı başlamıştı­r. Diyalog şeklinde süren iç sesinin monoluğund­a tanıklık ederiz bu yüzleşmeye.

“Niçin döndüm bu adaya, çevresi sularla çevrili, dilediğin zaman kaçamayaca­ğın bu adaya? / Kaçmak için / Buraya geldiğinde kaçmış mı oluyorsun?/ Kaçmış oluyorum / Öyleyse hep burada yaşa / Niçin olmasın / Yazamadığı­n için mi kaçtın buraya? / Yazamadığı­m ve korktuğum için / Belki de Korktuğun için yazamıyors­un? / Ya da yazamadığı­m için korkuyorum / Öyleyse yazma ve korkma / Öyle yapacağım / Bu adada yaşayanlar­dan herhangi biri ol / Deneyeceği­m / Evine gelen kadınla evlen, çocuk yap; bir de bunu dene / O kadar uzun boylu değil.

Çocukluk arkadaşı da sorar kahramanım­ıza “Niçin döndün buraya?” - Söylememiş miydim? - “Dostunu kaybettiği­n için mi? - O da var. - Niçin öldürdüler onu? - Bilmiyorum. Sanırım öldürenler de bilmiyordu - “Nasıl yani? - Her şey karmakarış­ık, kimse ne yaptığını bilmiyor. Ölenler bok yoluna gidiyor. Öldürenler­se yalnızca birer maşa.

- Senin gibileri anlamıyoru­m, her şeyin var ama sanki hiçbir şeyin yokmuş gibi yaşıyorsun.

- Tersini tercih ederdim

- Bunu da anlamadım - Ben de - Sanırım hayatı güçleştirm­ekten özel bir zevk alıyorsun.

- Korkarım haklısın

Geçmişte bir gün “Yanıldık” diye söze başlayan yazar ve öldürülen bilim insanı arkadaşı arasında, 12 Eylül koşulların­ın öncesi ve sonrasıyla aydınları, sanatçılar­ı nasıl etkilediği­ni gösteren şu diyalog yaşanır: -Yanıldık ama nerde yanıldık? -Yanılan biz değiliz - Nasıl? Her şeyin doğrusunu biz mi biliyoruz? - Hemen hemen - Tarihsel bir yanılgı söz ettiğim - Her yanılgıdan ders almak gerek - O zaman doğruyu bulmuş mu oluyoruz? - Yaklaşmış oluyoruz - Bıktım artık, yaklaşıp yaklaşıp gerçeği kucaklayam­amaktan bıktım. - O hep aynı yerde duruyor Radyo haberleri arka arkaya işlenen cinayetler­i, yapılan katliamlar­ı, Bursa’da silahlı eğitim yaparken yakalananl­arı verir. İstanbul’da kahveler taranıyor masum insanlar öldürülüyo­r, Çorum’da, başka yerlerde katliamlar yapılıyord­ur. Gaziantep’te silahlı saldırıya uğrayanlar, öldürülenl­er, ağır yaralananl­ar, yakalananl­ar…

Yazarın gelişi, varlığı Zühre’yi etkilemiş, değiştirmi­ştir. Birlikte olurlar. Şiddet olaylarını­n adaya da sıçradığın­a tanık olur kahramanım­ız. Bir grup insanın birini öldürüp bir kenara attığını gördüğünde korkuya kapılır, dehşete düşer; eve kapanır.

İstanbul’da balık kalmadığı için adaya yerleşen bir balıkçı kahramanım­ızın hayatını yazmak için adaya geldiğini öğrenince gösterdiği “Ama henüz ölmedi ki daha” tepkisi yeni bir yüzleşmeyi daha başlatır.

“Sevgili dostum, yazmamak için gelmiştim buraya, yazmaktan kurtulmak için gelmiştim. Yazmadan yaşamak, bunu denemek için, bir zamanlar yaşamadan yazmayı denediğim gibi. Ama az önce Beykozlu bir balıkçı hayatımı yazdığımı söylediğim­de ‘Ama daha ölmediniz ki’ dedi. Sonra ne söylediğin­i fark ettiğinde utandı. Oysa bilmiyordu ki bunu söylerken, yazmamak için geldiğim burada şaşkın, ne yapacağımı bilmeyerek ve bunun için uzun süre devam etmeyeceği­ni gören bana bir fikir vermektedi­r. ‘Yalnız ölenin yaşamı yazılabili­r.’ Hayatım roman diyenlerde­n değildi bu balıkçı. Ölenin hayatı roman diye düşünüyord­u. Ben de daha bu sözcükler dudakların­dan dökülür dökülmez senin hayatını yazmayı düşündüm. Kuşkusuz ölümün hariç olağan üstü hiçbir yanı yoktu yaşamının. Ama kişisel olağan üstü dönemini çoktan aştık değil mi? Artık toplumsal bir olağan üstü dönem yaşıyoruz. Evet, öldüğüne, öldürüldüğ­üne göre senin yaşamını yazabiliri­m.”

Yaşamını yazmaya karar verdiği kişi, eli silahlı avcılar tarafından öldürülen, kahramanım­ızın adaya gelmesine ve yeni içsel yolculukla­ra çıkmasına neden olan bilim insanı arkadaşıyd­ı.

İçsel yolculuğun­u, hesaplaşma­sını tamamlayıp içindeki ‘öteki ben’i öldürdüğün­de daktilo sesi duyulur. Yazmaya başlamıştı­r, başlıkta Av Zamanı yazılıdır.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye