‘Birlikte yönetmenin yegane yolu halkın örgütlü mücadelesidir’
EMEK PARTİSİ GENEL BAŞKANI SELMA GÜRKAN:
Seçimlere iki haftadan az bir zaman kaldı. İktidar cephesi bu seçimi beka seçimi olarak görüyor. Zira özellikle büyük şehirler ile bazı il ve ilçeler için işler istediği gibi gitmiyor. Ekonomik kriz AKP-MHP ittifakına yönelik tepkiyi artırırken, tek adam yönetimi de giderek daha fazla sorgulanıyor.
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, fabrikalarda, atölyelerde, emekçi mahallelerinde yürüttükleri seçim çalışmalarında halkın bu tepkisinin açıkça dile geldiğini belirtiyor. Siyasal atmosferi ve seçimlere dair nasıl bir strateji izlediklerini konuştuğumuz Gürkan, “Bizim için aslolan o ya da bu burjuva kliklerinden birine karşı diğerini desteklemek değil, iktidardaki gücün geriletilmesi. Gerçek seçenek ise halkçı bir yönetim için mücadeledir” diyor.
Seçim sürecinde iktidar temsilcilerinin muhalefetin söylemlerini çarpıtarak kamuoyu gündemine getirdiğini görüyoruz. 8 Mart mitinginde kadınların ezanı ıslıkladığı iddiasında olduğu gibi... Aynı şekilde, beka söyleminin de yoğun olarak dile getirilmesinin kaynağında ne var?
Cumhur İttifakının işinin bu seçim döneminde o kadar kolay olmadığı görülüyor. Bunun en önemli nedeni ekonomik krizin ortaya çıkardığı sonuçlar; işçi ve emekçilerin sorunlarının katlanması, yoksullaşmadaki artış ve bunlar için iktidarın bir vaatte bulunamayarak klasikleşmiş söylemleriyle bir seçim kampanyası yürütmeye devam etmesi. Soframa aş koyabilecek miyim kaygısı, işimi kaybeder miyim, ücretimi alabilecek miyim, gelecekte bizi ne bekliyor endişesi giderek artıyor. Hükümet de ekonomik olarak daralan koşullarda seçime girildiğini görüyor. 24 Haziran erken seçim kararını, halk krizin sonuçlarıyla daha fazla muhatap olmadan oy desteğini koruyabilmek adına almıştı ama şimdi böyle bir durum söz konusu değil. 2018’in son çeyreğindeki rakamlar ekonomide ciddi oranda bir küçülmeye işaret ediyor. Suriye ve bölge politikasında da ciddi bir sıkışma söz konusu. Hükümet emekçilerin yaşadığı sorunların çözümü için herhangi bir önlem alabilecek durumda değil. Bu yangında daha çok büyük sermayeyi güçlendirecek, koruyacak önlemlere kafa yoruyor. Vatandaşın gözünü de tanzim satışlarla boyuyor. Bu durumda elinde beka sorununu ileri sürerek kutuplaştırmayı devam etmekten başka kozu yok. Ezan, din ve bayrak istismarcılığı yaparak kopan seçmenlerini toparlamayı, kitlesini konsolide etmeyi hedefliyor. Bunun sahada kısmen bir karşılığı olabilir ama ekonomik ve siyasi başarısızlıklar Erdoğan hükümetini ve tek adam ittifakını sıkıştırıyor.
Beka söyleminin halkta eskisi gibi karşılık bulmadığına, Akp’liler arasında da bu söylemin tutmadığına dair değerlendirmeler var. Bu konuda partinizin sahadaki faaliyetlerinden çıkardığınız sonuçlar var mı, gözlemleriniz neler?
Ankara’yı, İstanbul’u Akp’nin dışında herhangi bir adayın alması nasıl bir beka sorunu yaratacak? Mesela emperyalist güçler gelip ülkeyi işgal mi edecek? Beka dediğiniz şey nedir? Ya da dış güçler kimdir ve nasıl bir plan içindedir ki Cumhur İttifakı adayının dışında diğer adaylardan birisi kazandığında beka problemi olacak? Memleket mi bölünecek, işgale mi uğrayacak, saldırıya mı uğrayacak? Sokaktaki yurttaşların bu soruları karşısında hükümetin vereceği ciddi bir yanıt yok. Çünkü aslında beka sorunu olan siyasi iktidarın kendisi.
Birincisi üç büyük kent başta olmak üzere kentler para ve rant kaynağı haline getirildi ve 16 yıldır ihya edilen yandaş sermaye bu kaynaktan besleniyor. İkincisi; iktidar 16 büyük ilde referandumu kaybettiğini, 24 Haziran seçimlerinde büyük kentler, sanayi kentleri başta olmak üzere oy oranlarının düştüğünü