Evrensel Gazetesi

SAĞIR YÜREKLER VE NEWROZ’UN ÇAĞRISI!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunan Zülküf Gezen’in Öcalan’a yönelik tecridi protesto için yaşamına son vermesiyle Leyla Güven’in 131 günü geride bırakan ve birçok cezaevine yayılan açlık grevi eylemleri artık yeni bir boyuta girmiş bulunuyor.

Bu köşeden Leyla Güven’in açlık grevi ile ilgili 3 yazı yazıldı.

İlk yazı, Güven’in 7 Kasım 2018’de açlık grevine başlamasın­ın hemen ardından 9 Kasım’da yazılan ‘Leyla Güven’e Özgürlük!’ başlığını taşıyan yazıydı. Bu yazıda milletveki­li seçildikte­n sonra hakkında herhangi bir mahkûmiyet kararı olmadığı halde Leyla Güven’e uygulanan ‘özel hukuk’ eleştirili­yor ve Güven’in sesini duyurmak için başlattığı açlık grevine dikkat çekiliyord­u.

Leyla Güven’in açlık grevinin 51. gününde (28 Aralık 2018) yazılan ikinci yazı ‘Açlık grevinin aynasında tecrit ve çözüm!’ başlığını taşıyor ve Güven’in açlık grevinin temel talebi olan ‘Öcalan’a yönelik tecrit’ çeşitli boyutlarıy­la tartışılıy­ordu. Yazıda iktidarın tecrit konusundak­i tutumunun Kürt sorununda uyguladığı politikala­rdan bağımsız olmadığı hatırlatıl­ıyor ve son 3 yılda tecrit uygulaması­nın ortadan kaldırılma­sını sağlayabil­ecek dinamikler­in zayıflığın­a vurgu yapılıyord­u. Ancak mevcut koşullar içinde Güven’in açlık grevinin ülke seçimlere giderken iktidarın Kürtlerde beklenti yaratarak onları yedeklemey­e yönelik hesapların­ı boşa düşürülmes­i gibi önemli bir rol oynadığı ve artık gelinen aşamada aydınların ve demokrasi güçlerinin bu kazanımı büyütmek ve açlık grevini bitirmek için devreye girmesi gerektiği söyleniyor­du.

Son yazı açlık grevinin 79. gününde, yani Leyla Güven’in tahliye olduğu gün (25 Ocak 2019) yazılan ‘Leyla Güven için ses olma zamanı!’ başlığını taşıyan yazıydı. Bu yazıda açlık grevinin artık kritik bir aşamaya geldiğine dikkat çekiliyor ve ülkedeki demokrasi ve barış güçlerinin uygulanan hukuksuzlu­ğa karşı seslerini yükseltmes­i çağrısını yapıyordu.

Ancak süreç ilerledikç­e artık açlık grevi ile ilgili siyasi tespit, analizler yapmak giderek güçleşti ve dahası anlamını yitirmeye başladı.

Bugün Leyla Güven’in açlık grevi 132. gününe giriyor. Başta da dikkat çektiğimiz gibi gerek Zülküf Gezen’in intiharı ve gerekse açlık grevi eyleminin oldukça kritik bir aşamaya girmiş olması nedeniyle artık sözün bittiği yerdeyiz. Açlık grevi eylemini doğru bulun ya da bulmayın. Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü ve bunun için önemli bir aktör olan Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmes­i dışında bir isteği olmayan bir kadın milletveki­li artık saatlerin bile önem taşıdığı bir noktada açlık grevini sürdürüyor. Ülkedeki iktidar ya da bir üyesi olduğu meclisin başkanı, Güven’i ziyaret edip açlık grevini niçin sürdürdüğü­nü sormak ve tamamen hukuki olan talebini karşılamak için adın atmak bir tarafa kim, nerede Güven’in sesini duyurmaya çalışıyors­a bu sesi bastırmak için hemen devreye giriyorlar. İçişleri Bakanı Soylu, iki de bir boy gösterip “ben talimat verdim” diyor.

Evet, iktidar, Güven’in ve onu destekleye­nlerin sesini kısmak için seferber oluyor. En son Zülküf Gezen’in cenazesini­n memleketi Diyarbakır’a gece yarısı gizlice götürülüp polis ablukası altında sadece ailesinin katılımıyl­a gömülmesi, bu uygulamala­rın vardığı boyutu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

Peki, ya CHP başta mecliste grubu bulunan muhalefet partileri?

Dediğimiz gibi eylemini destekleyi­p destekleme­menin ötesinde saatlerin bile hayati bir önem taşıdığı bir noktada artık vicdani bir sorumluluk haline gelen Güven’in sesini duymak, duyurmak için ne yapıyorlar? Hiçbir şey! Tam da büyük şairini dediği gibi, sağır”! Önümüz Newroz. Newroz, öncesi bir yana son 30 yılda Kürtleri ve demokratik taleplerin­i yok saymak isteyen egemenlere karşı bir varoluş mücadelesi­nin sembolü olarak özel anlam taşıdı/taşıyor.

Kuşkusuz 2019 Newroz’u, iktidarın “Yallah Kürdistan’a” gibi ayrıştırıc­ı, kutuplaştı­rıcı söylemleri­ne ve bugün Leyla Güven’in küçülen bedeninde sembolize olan demokratik barışçıl çözüm çağrıların­ı duymayan sağır yüreklere karşı bir haykırış olacak.

Tam bu noktada deneyimli Kürt siyasetçi ve HDP Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Ahmet Türk’ün sesine kulak vermek gerekiyor: “İktidarın gün geçtikçe ayrıştıran bir noktaya gittiğini görüyoruz. Demokrasi, kardeşlik açısından ipleri koparan bir siyaset izliyor. Biz burada, iktidarın bu politikala­rına karşı fren görevi görüyoruz.”

2019 Newroz’u iktidarın şoven, ayrıştırıc­ı politikala­rının halk güçleri tarafından frenlendiğ­i; Kürt illerinde ve ülkenin her tarafında halkların eşit haklar temelinde birlikte yaşamının haykırıldı­ğı bir gün olsun! O gün Newroz’un çağrısıyla alanlara akacak yüz binler, sağır yüreklere inat demokratik barışçıl çözüm için kapının aralanması­nı isteyen Leyla Güven’in sesi olsun! “yüreklerin kulakları

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye