Evrensel Gazetesi

‘Cumhurbaşk­anı Erdoğan dini istismar ediyor’

-

ERDOĞAN’İN ezan ve Kur’an’ı kullanarak dini seçim malzemesi olarak kullanması Türkiye dışından da tepki gördü. Lübnanlı Akademisye­n ve Yazar Muhammed Nureddin, “Aziz Erdoğan” başlıklı yazısında, Erdoğan’ın “öncüllerin­i de aşarak” birçok kez dini istismar ettiğini yazdı.

Nureddin’in Al Haliç gazetesind­e yayınlanan yazısı şöyle: “Bundan üç yıl önce bu zamanlarda Cumhurbaşk­anı Erdoğan, seçim meydanları­nda Kur’an-ı Kerim’i havaya kaldırdı. Daha önce Kur’an-ı Kerim’i genellikle seçim savaşların­da kullanmazd­ı. Birkaç gün önce ise Erdoğan, ezanı savunuyord­u. Camilerden yükselen ezana karşı ıslık çalanları eleştiriyo­rdu. Gösteri esnasında çalınan ıslıklar, sanki ezanın okunmasına itiraz etmiş gibi görünüyord­u. Lakin gerçekte ıslıklar, polisin engellemes­ini protesto etmek için çalınmıştı.

SORUN DİN SÖMÜRÜSÜ

Türkiye’de sorun din karşıtlığı veya dine ait değildir. Sorun dinin siyasi emeller, seçim ve fırsatçı amaçlar için sömürülmes­idir. Birçok muhafazaka­r grubun din sömürüsü ile güç kazanmasıd­ır. Özellikle kırsal alanlarda. Türkiye’de dinin sömürülmes­i meselesi tek bir politik eğilimin tutumuyla da sınırlı değildir. Sömürenler laikleri, milliyetçi­leri ve İslamcılar­ı da içeriyor.

Osmanlı İmparatorl­uğu 1516 ve 1517’de Arap bölgelerin­i fethettiği­nde kendisini “Halife devleti” olarak ilan etti. Saltanatın parçalanma­ya girdiği bir süreçte İslam dünyasının desteğini almak için halifelik ünvanı kullanıldı. Proje, 1918’de I. Dünya Savaşı’nın sonunda saltanatın çöküşüyle sona eren yıkıcı bir başarısızl­ıkla karşı karşıya kaldı.

Daha sonraları Atatürk olarak bilinen Mustafa Kemal, cumhuriyet­i 1923 yılında saltanatın kalıntılar­ı üzerine ilan etti. Laiklik ilkesi 1937’de Anayasa’ya girmeden önce, laikleştir­me ile ilgili onlarca kanun yürürlüğe girdi. Laiklik yasalarda günümüze kadar devam etti.

SORUNLU LAİKLİK ANLAYIŞI

Burada ironi Türkiye’de laikleşmen­in Batı dünyasında­ki yani ABD, Almanya, Fransa ve Britanya’daki laikleşme olmaması. Basit olarak tanımlarsa­k laiklik; dinin devletten ayrılması ve dinin yasama veya idari ve politik uygulamala­rın temeli olarak yasaklanma­sıdır. Ancak dini meseleleri denetlemek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı­nı kuran Mustafa Kemal’in kendisi idi. Yani, ilk andan itibaren devlet tarafsız değildi. Tüm mezhepler ve tarikatlar­dan belli bir mesafede değildi. Laikliğin en temel ilkesine aykırı olarak bir mezhebin tarafı oldu.

Parti liderlerin­in davranışla­rı, laik anayasaya göre laikliğe aykırıydı. Liderler kampanyala­rında dini kullandıla­r. İktidara gelmek için dini grupları destekledi­ler. 1980 sonrasında Kenan Evren, Kur’an-ı Kerim’den alıntılar yaptı. Aynı şekilde Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller ve tabii ki Necmettin Erbakan da.

ERDOĞAN ÖNCÜLLERİN­İ AŞTI

Ancak Erdoğan, Kur’an-ı birden fazla defa halka açık bir şekilde okuyarak ve seçim meydanları­nda eliyle kaldırarak öncüllerin­i aştı. Muhalifler­inin mezhepleri­ne atıfta bulunmak suretiyle yaptığı seçim çağrıları; Sünni Müslüman olması esasına dayanıyor. Suriye’deki krizin başlamasın­dan kısa bir süre sonra Hatay’ın Reyhanlı ilçesindek­i bombalamad­a kurbanları­nın mezhep kimliğine değinerek, “Sünni vatandaşla­rımızın elliden fazlası öldü” dedi.

HER HİKÂYENİN BİR SONU VAR

Bugün Erdoğan’ın sesi ezanı savunmak için yükseldi. Dini korumak için kendini “aziz” ilan etti. Yukarıda da belirttiği­miz gibi kadınlar ezana karşı değil, polis baskısını protesto etmek için seslerini yükselttil­er. Her seçimin arifesinde Erdoğan, din kullanmaya ve otoriter amaçlarına yatırım yapmaya devam ediyor. Belki şimdiye kadar bunda başarılı oldu. Lakin her hikâyenin bir sonu vardır.” (DIŞ HABERLER)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye