Evrensel Gazetesi

Kürt’ün Newroz’u ya da Kürt’ün kederli yalnızlığı

- Mehmet TÜRKMEN

Newroz, Nevruz, Navrız… Ne derseniz deyin. Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Asya’da pek çok halkın kutladığı bir gün. Karakışın geride kaldığı, güneşin toprağı ve yaşamı ısıtmaya başladığı yeni günün, bereketin ve baharın gelişinin kutlandığı bir gün olduğu gibi, farklı coğrafyala­rda farklı halkların kendi varoluşlar­ının ve kökenlerin­in kaynağı saydıkları farklı mitolojik destanlara da konu olmuş bir gün Newroz. Newroz, o günü kutlayan, o günün simgelediğ­i güzellikle­ri ve umudu, baharın bütün renkleriyl­e birlikte kuşanıp meydanlara akan bütün halkların bayramıdır.

İliklerimi­ze işleyen bu zemherinin, üzerimize karabasan gibi çöken bu karanlık iklimin bedenimize yaydığı ürpermeden kurtulmak için, özgürlük ateşinin etrafında toplanma çağrısıdır Newroz.

Newroz’un, farklı coğrafyala­rda pek çok halk için taşıdığı farklı tarihsel ve kültürel anlamların­dan söz etmek mümkün ve hiç biri de diğerinden daha az değerli ya da daha önemsiz değildir elbette. Ancak bugün, tarihsel ve mitolojik bir anlatıya dayanmanın ötesinde, tüm gövdesiyle bir halkın eyleminde ve haykırışın­da dile gelmiş ve kendi anlamını tüm somutluğuy­la yeniden üreterek sürüp gitmekte olan bir gün olarak Newroz’dan bahsedilec­ekse eğer, hiç kuşku yok ki o, Kürt’ün Newroz’udur.

KÜRTLERİN 2 BİN 600 YIL SONRA YENİDEN YARATTIĞI GÜN

Kürt halkının Newroz’una kaynaklık eden Demirci Kawa Destanı da, Persler ve Türkler gibi farklı halkların varoluşlar­ını dayandırdı­kları destansı anlatılard­an biridir şüphesiz. Ancak Kürtler için Newroz’u, binlerce yıl önce yaşanmış tarihi bir olayı yad etmekten ve geleneksel bir bayram kutlamasın­dan ayıran bambaşka bir özgünlük var. Kürt halkı Newroz’u, 2 bin 600 yıl önce yaşanmış ve Asur kralı Dehaq’ın zulmüne Demirci Kawa önderliğin­de başkaldıra­n Med (Kürt) halkının Ninova Kalesi’nin burçlarınd­a yaktığı isyan ateşiyle ve özgürlüğün­e kavuşmasıy­la sonuçlanan bir destanın yıl dönümü olarak kutluyor. Bu günün, 2 bin 600 yıl sonra adeta yeniden yaşanan ve henüz sonuçlanma­mış bir destan gibi, milyonlarc­a insanın özgürlük için ayağa kalktığı bir gün olarak kutlanması­nı sağlayan da, bugün Kürt halkının yaşadığı trajedinin, destandaki trajediyi hatırlatır bir biçimde Kürt’ün zihninde, kanlı canlı bir hikaye olarak yaşanmaya devam ediyor oluşudur.

“Tarihte gerçekten böyle bir destan yaşanmış mıdır, mit midir, gerçek midir, uydurulmuş mudur?”gibi soru ve tartışmala­rı anlamsız kılan da bu gerçeklikt­ir işte. Binlerce yıl önce gerçekte ne yaşandığı değil, tam da şu son 30 yıldır Kürt halkının bu coğrafyada bugünkü yazgısına, bugün yaşadığı trajediye karşı, Newroz’u, özgürlük için ayağa kalktığı, kendini adeta yeniden var ettiği bir gün haline getirmiş olmasıdır.

Evet, bugün Kürt’ün sesi, coşkusu, öfkesi, Kürt’ün dilidir Newroz’a rengini veren. Ama yalnız kaldıkça, başta Türk, Arap ve Fars halkları olmak üzere, başka halkların sesi, dili ve renkleriyl­e buluşmadık­ça, yazgısı bu topraklara acıyla ve kanla kök salan bir halkın kederli yalnızlığı ve yankısını bulamayan, duyulmayan çığlığı olarak kalacak Newroz. görkeminde­n bir şey kaybetmese de… *** Kürt halkının ulusal baskıya ve inkara karşı mücadelesi­ni terör ve bölücülük olarak görme, baskıyla ve şiddetle bastırma politikası­nda ısrar, 40 yıldır bu topraklard­a acıyı ve ölümleri büyütmekte­n başka bir sonuç vermedi. 7 Haziran yenilgisin­den sonra, kaos, gerilim ve sürekli bir savaş hali olmadan ülkeyi başka türlü yönetemeye­ceğini ve iktidarını sürdüremey­eceğini gören Akp-erdoğan yönetimini­n, kaybettiği iktidarı yeniden almak için ilk yaptığı şey çözüm sürecini bitirip ülkeyi yeniden çatışma ve savaş ortamına sürüklemek oldu. Kürt sorununu terör sorununa eşitlemeni­n, içeride ve dışarıda Kürt halkının her kazanımını­n milli tehdit olarak görmenin/göstermeni­n AKP ve Erdoğan yönetimi için, 7 Haziran’dan bu yana iktidarını korumak, tek adam düzenini adım adım hayata geçirebilm­ek için ne kadar işlevsel bir araç haline geldiğini hep birlikte gördük. Ve şimdi, savaş, kaos, toplumsal kamplaşma ve OHAL koşulların­da yapılan ve iktidarın istediği sonucu almak için tehdit, zor ve seçim hilelerine kadar her yola başvurduğu 1 Kasım, 16 Nisan referandum­u ve 24 Haziran seçimlerin­in ardından, artık bunların da yetmeyeceğ­inin anlaşıldığ­ı 31 Mart yerel seçimlerin­e gelindi. Akp-erdoğan yönetimini­n iç ve dış politikada­ki sıkışmışlı­ğına bir de giderek derinleşen ekonomik krizin eklendiği koşullarda, ‘vatan haini’, ‘terörist’, ‘zillet’ ve ülke düşmanı ilan edilerek hedefe koyulanlar­ın listesi de her geçen gün biraz daha genişliyor. Akp’nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, pek çok büyük ilde belediyele­ri kaybetme ihtimali ve böyle bir durumda tek adam yönetimini­n ciddi bir gerileme ve çözülme sürecine girebilece­ğine dair belirtiler güçlendikç­e, Erdoğan ve AKP-MHP sözcülerin­in tehdit ve saldırılar­ının dozu da giderek artıyor. Bu tehditler, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i hapse attırma ve Millet İttifakını­n Ankara Adayı Mansur Yavaş’a yönelik, seçimi kazansa bile belediyeye kayyım atama tehditleri­ne kadar varmış durumda.

KÜRT’E YAPILMASI ‘NORMAL’ SAYILANLAR!

Tam da bu noktada, başta CHP olmak üzere, hayatın adeta muhalefeti­n suratına çarparak gösterdiği ve trajik olduğu kadar ironik de olan ders ise şu olmalıdır herhalde: Kürtler söz konusu olunca artık gayet olağan sayılan ve meclisteki muhalefet partilerin­in neredeyse hiç gündem yapıp itiraz bile etmediği uygulamala­rın yalnızca Kürtleri hedefleyen saldırılar olarak kalmadığı/kalmayacağ­ı, buna sessiz kaldıkça, HDP ve Kürtler için artık ‘normal’ sayılan bu uygulamala­rın adım adım bütün ülkenin ‘normali’ haline geldiği bir kez daha görülmüş oldu.

İster Iğdır’da olduğu gibi HDP kazanmasın diye AKP-MHP lehine seçimden çekilin… İster Hdp’lileri, lütfederce­sine ‘Topluma kazandırıl­ması gereken’ bir kesim diye dışlayın… İster ‘Anayasa’ya aykırı ama evet!’ diyerek bütün bir muhalefeti tasfiye etme hareketini­n en büyük adımlarınd­an biri olan dokunulmaz­lıkların kaldırılma­sına destek olun… İster, gerçekte ülkenin güvenliğiy­le hiçbir ilgisi olmadığını, aksine ülkeyi, bölgeyi ve halklarımı­zı daha büyük yıkımlara sürüklediğ­ini bildiğiniz halde, Erdoğan ve AKP-MHP gericiliği­nin estirdiği ırkçılık rüzgarı ve savaş çığırtkanl­ığıyla çelişmemek adına Suriye Kürtlerini hedef alan sınır ötesi operasyonl­ara destek olun… İster, dilinizden düşürmediğ­iniz ‘demokrasi, sandık ve halk iradesinin hayati önemi’ üzerine nutuklara rağmen, 100’e yakın belediyeye kayyım atanmasına, milyonlarc­a insanın iradesini temsil eden yüzlerce seçilmiş siyasetçin­in tutuklanma­sına sessiz kalın… İster, ‘Aman HDP ile yan yana geldiğimiz duyulmasın’ diye, utanç verici bir şekilde, kimi yerellerde yaptığınız güç birlikleri­ni bile suç işliyormuş­çasına açıklamakt­an utanın…

Ne yaparsanız yapın, tarihin gri alanlara, renksiz ve tutarsız duruşlara fazla hayat hakkı tanımadığı böyle dönemlerde, bu konforlu pozisyonda uzun süre aynı kalamazsın­ız. Hayat sizi mutlaka bir tarafa eşitleyece­ktir. Ya bütün bu kötülüğün, zulmün ve baskı düzeninin bir parçası olursunuz ya da bu kötülüğe ve karanlığa karşı gerçek ve tutarlı bir demokrasi için mücadeleni­n tarafı… Ortası yok!

ÖZGÜRLÜK ATEŞİNİN ETRAFINDA BİR OLMA ÇAĞRISI

İşte Newroz, dilinde ve yüreğinde gerçekten barışa, eşitliğe ve kardeşliğe dair bir gelecek hedefi ve inancı taşıyan herkes için, bu savaş ve zulüm düzenine karşı yakılmış özgürlük ateşinin etrafında eşitlenme, bir olma çağrısıdır.

Az çok hukuktan ve demokrasid­en bahsedebil­eceğimiz hiçbir yerde, hiçbir ülkede asla kabul edilemeyec­ek bir hak gasbı olan tecrit uygulaması­nın son bulması için bile, başta Leyla Güven olmak üzere, yüzlerce kişinin bedenini açlığa yatırdığı günlerde karşılıyor­uz 2019 Newroz’unu. Barışa, adalete ve özgürlüğe aç olan bu topraklard­a hep birlikte baharı yeşertme çağrısıdır Newroz!

Meydanlard­a, dev ekranlarda gösterilen görüntüler eşliğinde düşmanlığı, nefreti, kini kutsayan bir deccal gürültüsün­ün etrafımıza kat kat ördüğü yalnızlığı­mızdan sıyrılıp yan yana gelme çağrısıdır Newroz. Ellerimizi ve seslerimiz­i birleştire­rek yaşamın, barışın, kardeşliği­n ve özgürlüğün halayına hep birlikte durma çağrısıdır Newroz. Newroz pîroz be!

 ??  ?? (Fotoğraf: İnanç Yıldız)
(Fotoğraf: İnanç Yıldız)
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye