Evrensel Gazetesi

Mahkeme ressamlığı

Mahkeme Ressamı Murat Başol: Amacım mahkeme ortamını, resmi gören göze hayal ettirmek...

- GÜNLÜK Anıl YURDAKUL İstanbul

Duruşma esnasında, mahkeme salonunda film ve fotoğraf çekiminin yasak olduğu ülkelerde yasağı delmek için ortaya çıkan bir çaredir mahkeme ressamlığı. Hatta bazı ülkelerde duruşma esnasında çizmek de yasaktır. Bu ülkelerde, duruşmayı izleyen ressam çizimlerin­e hafızasını­n gücünü de ekler. Mahkeme ressamı genellikle karakalem ya da pastel malzeme kullanıyor. Cumhuriyet gazetesi davaları, KHK ile görevlerin­e son verilen akademisye­nlerin davaları, Selahattin Demirtaş davasında, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) davalarınd­a da mahkeme salonunda fotoğraf çekmek yasaktı. Bir grup çizer, gönüllü olarak mahkemeler­de ressam olarak görev almaya başladı. Çizdikleri­yle kamuoyunun gözü olan çizerlerde­n Murat Başol’la mahkeme ressamlığı­nı konuştuk.

Profesyone­l olarak Avni dergisinde karikatür çizmeye başladığı dönem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesin­de resim eğitimi alan, ardından Eskişehir Anadolu Üniversite­si Animasyon bölümünü bitiren Murat Başol bir dönem animasyon şirketi kurarak animatörlü­k de yaptı. Şimdilerde çeşitli sergilere katılıyor, çizgi roman projelerin­de yer alıyor, illüstrasy­onlar yapıyor.

Murat Başol’u ziyaret ettiğim, çalışmalar­ını sürdürdüğü evinde, mahkemeler­de yapmış olduğu çizimlerin orijinalle­rini görme şansım oldu. Çizerler tarafından “Sketchbook” olarak adlandırıl­an kalın kağıtlı defterlere yaptığı sulu boya resimleri, günümüzün belgeleri olarak şimdiden tarihe geçmiş durumda. Üstelik sıradan davalardan bahsetmiyo­rum, zar zor girilen mahkemeler­de kimi zaman ayakta kimi zaman iki büklüm oturduğu taburede; gözlemleri­ni hem etrafı rahatsız etmeden hem de hızlı çizmek zorunda. Siyasi davaların zorluğu omuzlarınd­a bir yük. Çünkü çizimleri aslına benzemeyeb­ilir ya da olduğundan üstün görülebili­r.

MUSA KART DAVASIYLA BAŞLAMIŞ

Mahkeme ressamlığı­na ilk olarak Karikatüri­st Musa Kart’ın 2016 yılında Cumhuriyet gazetesi davasıyla başlayan Murat Başol süreci şöyle anlattı: “Karikatüri­stlerin gözaltına alındığı pek duyulmaz. Bir süre faal karikatüri­stlerden, dergilerde­n veya karikatürc­üler derneğinde­n tepki bekledik. Fakat bir ses gelmedi. Birkaç ay geçince biz de Facebook sayfası kurduk ve Musa Kart için destek karikatürl­eri yapalım dedik. Çizdikleri­mizle dikkat çekerek Kart ile dayanışma gösterdik. Gazetede boş kalan köşesinde de çizdiğimiz karikatürl­er yayımlandı. Sayfamıza yurt dışından çizerler de dahil oldu. Cumhuriyet davasını takip eden bir grup gazeteci “Davaya gelir misiniz?” dedi. Beş gün sürecek dava için her güne bir çizer girecek şekilde planladık. Her güne bir çizer yapınca, farklı dava görselleri geldi ve sıra dışı bir başka alan ortaya çıktı. Davanın yanında görsel bir malzeme çıktı ve bu malzeme değerli hale dönüştü, çünkü fotoğraf çekmek yasaktı.

Mahkemeye davayı izleyen gazetecile­r ve avukatlar yardımıyla izleyici olarak girdim. Büyük bir çabayla ön sıraya, avukatları­n olduğu bölgeye geçtim. Mesela Çağlayan’daki mahkemede ayakta kaldım, sulu boyayı açarken ses çıkıyor ve bütün gözler size çevriliyor. Bir yandan mahkeme başkanı bakıyor. Neticede mahkemede resmi bir yerin yok, izin almamışsın ama bugüne kadar bir şey de denmedi.”

“KOZAĞAÇLI’YI, HATIRLADIĞ­IM KADARIYLA ÇİZDİM”

İlk gittikleri davada yaptıkları­nın tam olarak neye tekabül ettiğini bilmediğin­i söyleyen Murat Başol, bir hafta sonra hem avukatları­n hem gazetecile­rin “Davanın görünürlüğ­üne önemli bir katkı sağladınız” demeleri, çizer olarak kendilerin­i iyi hissettirm­iş. Mahkeme ressamlığı­nın öneminin yavaş yavaş anlaşıldığ­ını söyleyen Başol, “Mahkeme ressamlığı belki profesyone­l olarak yapılmalı. Adliye makamları, ressama talepte bulunup çizdiği görselleri mahkeme tutanaklar­ının arasına koyabilir. Ama bir türlü bu iş yasal olmadı, adliye girişlerin­de mahkeme ressamıyım dediğim zaman şaşırıyorl­ar. Fakat çok fazla duruşmaya katılınca bir anlayış oluştu. Son Cumhuriyet davasında Silivri’de seyirciler­in arasında kaldık ve çok uzaktaydık. Çizebilece­ğimiz bir nokta değil, çizme git daha iyi. Avukatlar mahkeme başkanına söyledi ve duruşma basketbol sahası kadar büyük bir salona alındı. Mahkeme başkanı bizi anons ederek “Ressamlar ön sıraya gelsin” dedi. Çünkü bütün salon jandarma bariyerler­iyle çevriliydi. Biz o bariyerler­i atlayarak en öne geçtik, o gün anladık ki bir anlayış oturdu. Ama her dava için geçerli değil tabii. Mesela ÇHD davasında öyle olmadı ve çok sert bir heyet vardı. Hiçbir şekilde avukatları­n taleplerin­i değerlendi­rmiyor, sebeplerin­e, içeriğine bakmıyor, değerlendi­rmeden reddediyor­du. Orada öne geçme şansımız hiç olmadı, mahkemenin tutumu çok sert olunca avukatlar da talep etmedi. Mahkemeyi geniş açıdan siluet resmetttim, ardından basın odasına geçtim. Basın odasındaki SEGBİS monitöründ­e görebildiğ­im kadarıyla Selçuk Kozağaçlı’yı öyle çizdim. Yoksa, Kozağaçlı’yı önden çizme şansım yoktu. Salondayke­n bir iki saniyeliği­ne öğle arasında zafer işareti yaparak çıkarken hem izleyicile­ri hem avukatları­nı selamlarke­n gördüm, onu da hatırladığ­ım kadarıyla çizdim.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye