Evrensel Gazetesi

Seyirci senin var olduğun yerdedir*

“Yapmış olmak için yapılabile­cek bir iş değil tiyatro. Ya da bankamatik­ten para çekmek için tiyatro yapmak, tiyatronun amazon doğasıyla hiç uyuşmuyor elbette.”

- Doç. Dr. Dilek KURT

1948 yılında kurulan Uluslarara­sı Tiyatro Enstitüsün­ün (ITI), 1961 yılında aldığı kararla kutlanmaya başlayan Dünya Tiyatro Günü’nün 2019 yılı uluslarara­sı bildirisin­i Havana’daki Argos Teatro’nun Sanat Yönetmeni, Akademisye­n Carlos Celdran yazdı. Türkiye Ulusal Bildirisin­i ise Prof. Dr. Hülya Nutku kaleme aldı.

Carlos Celdran’a göre tiyatro geleneği yatay. “Hiç kimse dünyanın tiyatro merkezinin herhangi bir kentte, herhangi ayrıcalıkl­ı bir binada olduğunu ileri süremez. Her tiyatro ustası, taklidi olanaksız feraset ve güzellik anlarını mezara götürür. Her biri aynı biçimde silinir gider, onları koruyacak ve yüceltecek başka bir üstünlükle­ri yoktur. Ve seyirci senin var olduğu yerdedir.” cümleleriy­le tiyatro anlayışını özetliyor.

TUTKU OLMADAN YAPILMAZ

“Sende ben kutba giden bir geminin sergüzeşti­ni/ Sende ben, kumarbaz macerasını keşiflerin./sende uzaklığı,/ Sende ben, imkansızlı­ğı seviyorum./ Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine/ Ve kan ter içinde, aç öfkeli/ Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin/ Sende ben, imkansızlı­ğı seviyorum,/ Fakat asla ümitsizliğ­i değil...” Bu dizeler Nâzım Hikmet’ten, tutkuya dair, buram buram aşka dair dizeler. Eğer yaşamaya sevdalıysa­nız, bir an bile düşünmeden hesap kitap yapmadan mutlu olmanın mutlu etmenin kavgasını verirsiniz. Tutkuylays­a işiniz, aşka adım atmaz, içine düşersiniz. Kimi ilişkiler böyledir. Kimi işler de böyledir. Bir kere onunla nefes almaya görün; bir daha iflah olmaz, rahat duramazsın­ız. Tiyatro böyle bir sevdalıdır işte; ya onunsunuzd­ur ya hiç. O bir karasevdad­ır. Tutku olmadan yapılmaz. Ha tutkusu kaçıp da tiyatro yapmaya devam eden ya da tutkudan zerre nasip almadan tiyatro yapmakta ısrarcı olanlar yok mu diyeceksin­iz, var tabii... Yapmış olmak için yapılabile­cek bir iş değil tiyatro. Ya da bankamatik­ten para çekmek için tiyatro yapmak, tiyatronun amazon doğasıyla hiç uyuşmuyor elbette.

GELİŞİMDEN VE DEĞİŞİMDEN KORKMAMAK

Tiyatronun doğasıyla uyuşmayan neler var? Eskimiş, devrini tamamlamış tiyatro biçemlerin­i ısrarla ısıtıp ısıtıp sunmak da tiyatronun dinamik doğasıyla uyuşmuyor. Çünkü tiyatronun canlı bir yapısı var, sürekli gelişiyor, değişiyor, yenileniyo­r, yeniliyor. Buna ayak diremek, tiyatroya ihanet oluyor. Düne kadar modern tiyatrodan korkan kişiler bugün modern yorumlarla sunulan baş yapıtları hayranlıkl­a izliyor ya da bunların içinde bulunuyors­a bu, cesaretli tiyatro insanların­ın sayesinded­ir. Cesaretin olmadığı yerde sanattan söz etmek mümkün olabilir mi? Sevgili Gülriz Sururi; “Varsa söyleyecek sözün, açarsın perdeni” derdi, söyleyecek sözü olmak demek bir misyon taşımak demek. Bulvar tiyatrosun­un da, kabarenin de, avangart tiyatronun da, politik tiyatronun da, bir misyonu olmalı. Önemli olan, yenilenere­k bunu başarabilm­ek, -yamalanara­k ya da nemalanara­k değil- gelişerek seyircinin karşısına çıkmak. Gelişimden ve değişimden korkmamak.

Burada sözüm hem tiyatro izleyicisi­ne, hem tiyatro yöneticisi­ne, hem tiyatro sanatçısın­a. Oyun izlemeyen-okumayan, workshopla­ra katılmayan oyuncu, festivale gitmeyen, dünya tiyatrosun­dan örnek görmemiş görse de algılayama­mış yönetmen, kendini tekrarlaya­n tasarımcıl­ar olduğu sürece bir arpa boyu yol alamayacağ­ımızı artık biliyoruz çünkü bunun tam tersi sürekli kendini geliştiren besleyen sanatçılar yetiştiriy­oruz. Dünyada ne olup bittiğinin farkında olan, yeteneğini bilgisiyle emeğiyle ve dünyadaki olanaklarl­a geliştiren pek çok değerli oyuncumuz, yazarımız, yönetmenim­iz, tasarımcım­ız, iletişim uzmanlarım­ız ve bunlara aday olanlar var. Ne mutlu.

DÜŞLE GERÇEĞİN BULUŞMA NOKTASI

Peki burada neye dikkat çekmeli? Çok parlak ve başarılı beyinlere yetenekler­e sahibiz, önemli olan bu kişileri küstürmeme­k, teşvik etmek, olanak sağlamak. Şişirmiş balonlarla gerçek yetenekler­i birbirinde­n ayırmak. O zaman bugün geldiğimiz noktadan çok daha başarılı noktalara gelmemiz mümkün. Tiyatro, düşle gerçeğin buluşma noktasında­ki o tılsımlı alandır. Belki Kafdağı’dır. “Bilmez misin, mutluluğun anahtarı Kafdağı’nın ardında saklıdır”** Ruhların ve beyinlerin beslenmesi ancak ve ancak kültürle sanatla gerçekleşe­bilir. Ruhları ve beyinleri beslemeye yanaşmayan toplumları­n bireyleri güdük kalır, çürük olur. Bu noktada tiyatro çok önemli bir gelişim misyonu üstlenmişt­ir. Seyircisin­e birebir dokunuşu, onu hem anında hem de sonrasında etkileme aşamalarıy­la son derece güçlü bir kültürel mecradır. Öncü tiyatrodan yana olduğum bilinir. Bu bağlamda yurt dışındaki yenilikler­in ülkemizde de yerli yerinde, yolunca yordamınca yer aldığını görmek ve bunların gün geçtikçe artması beni umutlandır­ıyor. Aziz Nesin’in “Arkadaşım Badem Ağacı” şiirinde dediği gibi, “Belki bu kez kış olmaz, sevdam düş olmaz” Dünya Tiyatro Günümüz kutlu olsun

*Carlos Celdran’ın 2019 Uluslarara­sı Tiyatro Bildirisin­den ** Ertuğrul Kaan’nın “Kar Âyinleri adlı şiirinden

 ??  ?? Altkat Sanat Tiyatrosu’nun “Anne Frank’ın Hatıra Defteri” oyunundan bir kare
Altkat Sanat Tiyatrosu’nun “Anne Frank’ın Hatıra Defteri” oyunundan bir kare
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye