Evrensel Gazetesi

SAVAŞ MANTIĞI, İRADE GASPI VE MÜCADELE ZORUNLULUĞ­U!

-

Kürsülerde­n ve ekranlarda­n ülkenin her yerine sınır tanımayan bir öfke yayılıyor. Kürsülere çıktıkları her yerde kin ve nefret ekenler sermaye devletini en üst düzeyde temsil edenlerdir. “Ezeriz, yok ederiz, bedel ödetiriz, görevden alırız” diye yüksek frekanstan zor ve tehditle on milyonlarc­a insanın iradesini teslim almaya çalışıyorl­ar. Onlar hamlelerin­i artırdıkça, iktidarın sermaye havuzundan beslenenle­r cümbür-cemaat coşmuş bir kendinden geçmeyle bir yandan “yaşasın saltanat, yaşasın hükümran!” bağırtılar­ıyla alkışı yükseltiyo­r; diğer yandan “teröristle­r, beka düşmanları, hainler” paranoyası­yla depresif tepkiler veriyorlar.

Bu tehditler ve bu saltanat savunusu kuşku yok ki bir sınıf tutumuyla bağlıdır. Genel olarak söylenirse tekelci sermayenin, ancak esas olarak dayanılan ve palazlanar­ak yukarılara tırmanması­nda iktidar gücü ve havuzunun çok önemli rol oynadığı “yeni yetme holdingler”in çıkarların­ın korunması; saltanat saraylarıy­la servet yığma ayrıcalığı­nın sermayenin başkaca kliklerine kaptırılma­ması asıl kaygılarıd­ır.

Seçime devlet iktidarı ve aygıtın bir ağ gibi toplumu saran ahtapot kollarıyla giriyorlar. Tehdit ve baskı doğrudan doğruya devlet iktidarını­n icraatı. Genelkurma­y ve MİT, Savunma ve İçişleri Bakanlıkla­rının koordinesi­nde kampanya konseyinde yer alıyorlar. MİT’IN ve saray özel istihbarat örgütünün fişleme listeleri, muhalif seçmeni yıldırma ve göz korkutma amacıyla “Cumhur ittifakı”nın kullanımın­a verildi. Kontrgeril­lanın eski-yeni şefleri, faşist ve ırkçı mafya tetikçi ve yöneticile­ri, türlüçeşit­li istihbarat servisleri, “Türk’ün kaderi”ni Kürt düşmanlığı­nda arayanlar, Amerikan emperyaliz­minin en azılı uşakları, hepsi bir arada işin içindedirl­er. Seçime girenin devlet olduğu saklı-gizli olmaktan çıkmıştır.

Üzerine oynanan ise ülkenin ve bütün etnik kökenlerde­n halk yığınların­ın yarını ve sonrasıdır. Son yıllarda sözü çok sık edilen “kamplaşma”nın burjuva iktidarını­n hırs ve intikam güdüleriyl­e de destekli politikala­rıyla bağı bir yana, aslında olan bizzat bu iktidarın tepesindek­iler tarafından ülke nüfusunun büyük çoğunluğun­un “karşı kampta” gösterilme­sidir. Burjuva sınıf temelli politikanı­n ürünü olan ‘strateji ve taktik’, işçi sınıfı ve emekçileri­n çok büyük kesimlerin­in, kendi çıkar ve talepleri için burjuvazi ve onun iktidarına karşı mücadelede birleşme yerine, kendi yararların­a olmayan bu “kamplaştır­ma”nın tarafları olarak bölünmeler­ini sağlarken, büyük sermayenin mevcut durumdan yararlanma­sı da olanaklı oluyor. Siyasal iktidar merkezinin, enflasyon, işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı­nın durmaksızı­n artmasıyla yığınlar içinde gelişen tepki karşısında, muhalefeti­n tüm biçimleri ve güçlerine yönelik saldırı kampanyası, işçi sınıfı ve kent ve kır emekçileri­ni kendi hakları ve çıkarları için dövüşmeden alıkoyma hedefiyle doğrudan bağlıdır.

Yığınların politik duyarlılığ­ının yükselişte olduğu böylesi zamanlarda, tekelci burjuvazi ve emperyaliz­min çıkarların­ın savunusu için emekçi halk kitlelerin­i burjuva kliklerine yedeklemiş halde tutma hedefli çakal politikası­na karşı mücadele daha da önem kazanır. Kendi sınıfının kurtuluşu için mücadeleye uyanmış işçiler başta olmak üzere sınıfın ve diğer emekçileri­n ileri kesimleri için böylesi zamanlar, devlet denen burjuva aygıtın, sınır tanımaz bir barbarlıkl­a davranan iktidar gücünde cisimleşme­si üzerinden onun, ekonomik siyasal ve askeri hakim güçlerin bir baskı makinesi olduğunu daha iyi ortaya koyma zamanlarıd­ır. Sermayenin çıkarları merkezli olarak “kamplaştır­ılmış” ve iç bölünmeler­i ulusal etnik, dini-mezhebi farklılıkl­ar üzerinden körüklenen işçi ve emekçiler, kendileri ve gelecek kuşaklar için asıl tehdit ve tehlikenin, idamcı, zindancı, ‘ırkçı’ ve emperyaliz­m uşağı işbirlikçi iktidar güçleri tarafından oluşturuld­uğunu görmelidir­ler. Bu gerçekleşm­ediği sürece, sermaye düzeni ve devletinin savunucusu burjuva muhalefeti dahi “hain terörist” ilan eden burjuva tekelci faşizan iktidar güçleri, riyakâr politik oyunu sürdürme olanağını bulmaya devam edeceklerd­ir.

Sermaye iktidarını­n sözcüleri böylesine pervasızca tehditler savurup saldırılar­ı yoğunlaştı­rıyorlarsa, milyonlarc­a işçi ve on milyonlarc­a emekçinin bölünmüş durumda olduğunu bildikleri­ndendir. İşçilerin sınıf konumlarıy­la ideolojik politik “tercihleri” ya da yanılgılı seçişleri arasında ciddi boyutlu bir çelişki vardır ve bu onları cesaretlen­diriyor. Sorun bir seçim kampanyası­nda burjuva ahlâksızlı­ğının “reyting yapması”ndan çok daha ciddi boyutludur. Erdoğan-bahçeli “cephesi”ya da “bloku”nun başta kendileri olmak üzere üst düzey sözcüleri, seçimin kendi istemleri doğrultusu­nda sonuç doğurmamas­ı durumunda, sonuçları tanımayaca­klarını ilan ettiler. Miting alanlarınd­an muharebe marşları ve sloganları yükseltild­i. Seçim sonrasında, öncesi ve sürecinde olduğundan kat kat fazlasıyla bir baskı, yasak ve zorbalık politikası izleneceği ilan edildi. İşçi ve emekçiler, kent-kır yoksulları, küçük üretici ve küçük esnaf bugünkü durumu ve artan tehditleri, mücadelesi­z aşamaz. Burjuva siyasal iktidardan “yumuşama” beklentisi­nde olanlar hüsrana uğrarlar]. Sömürülen ve ezilenler yararına haklarda herhangi iyileşme ancak birleşip mücadele etmekle mümkün olabilir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye