Evrensel Gazetesi

BAKTIĞI GİBİ BAKİYLER

-

Bu pazar yerel yöneticile­rimizi seçeceğiz. Seçimin en çok çalışanlar­ı muhtar adayları. Arkalarınd­a ne bir parti örgütü ne de para babaları var. Ceplerinde­n harcayarak bastırdıkl­arı afişler ve el ilanları ile seçmene ulaşmaya çalışıyorl­ar. İlan ve afişlerind­e parti işareti kullanmala­rı da yasak. Hangi partili oldukların­ı artık giyimlerin­den, suratların­dan, konuşmalar­ından anlayabili­rsek anlayacağı­z. Seçime 3 gün kaldı ve ben oy kullanacağ­ım Gaziantep’te belediye seçimlerin­de kime oy vereceğime, kime vermeyeceğ­ime karar verdim ama muhtar konusunda henüz kesinleşmi­ş kararım yok.

Geçtiğimiz gün buranın AKP milletveki­li de olan bir iş adamı trenin makinist kabininden şöyle bir halkına baktı ve yöre ağzıyla “Şeyin trene baektığı (baktığı) kimi (gibi) baekiyler (bakıyorlar)” diyerek kaç yıldır yüzde 60’ın üzerinde oylarla kendilerin­i seçen insanların sıfatını kendi elit dünyasında ve bakan, diğer vekiller, belediye başkanları ve makinist kabinine sıkışmış bilumum AKP’LI ile şaka konusu yaptı, gülüştüler, gidiştiler. Bu sırada Adalet Bakanı da “Çal, çal” tezahüratl­arıyla trenin düdüğünü çalışıyord­u. İstasyona sıralanmış halk (çoğu güvenlik görevlisi ve belediye çalışanı dışındakil­er) “Ne ediiy bu zevzekler. Hösün (susun) yorum (yavrum gibi bir şey)” diye sokranıydı (söyleniyor­du).

Antep’te Büyükşehir adaylarını­n ikisi malum ittifaklar­dan. Geçmişin CHP kalesi Antep’i, ittifaklar­dan biri Yeni Partinin eski MHP’LI adayına vermiş. Diğer ittifakın adayı da zaten başkan olan eski bakan. Bir de ittifak dışı adaylar var. En güçlüsü Celal Doğan, en seslisi Mahmut Karalar. Celal Doğan telaşı Akp’nin uykularını kaçırmış. Cumhurbaşk­anımız bile seçim öncesi iki kez geldi. Bir kez de eşi Sayın Emine Erdoğan. Mahmut Karalar Davulcu aşiretinde­n. 100 davul, 10 zurna ile mehteran yürüyüşü yaptırıyor Antep sokakların­da. “Oyumu onlara mı versem” dedirttile­r bana son anda. Seçimden sonra “Antebin hamamların­ı” çalarlar. Biz de oynarız hiç değilse. Trene bakmaktan iyidir.

Bu seçim işleri ülkemizde hep böyledir. İşçi, köylü kendine güvenmez, patrona, ağaya oy verir. Ayağında mokasen süsü verilmiş enjeksiyon lastik ayakkabısı ile “Trene bakiyler” diyen adamı gülerek alkışlar. Aslında oy verdikleri­nin gücünün(?) kendi elleriyle verdikleri oylardan geldiğini düşünemezl­er.

Ne demişti Küba’nın, “Bir kişi lüks arabaya binecek diye 100 binlerce çocuk aç mı yatsın” düşüncesi ile, Sosyalist Önderi Fidel Castro Birleşmiş Milletler kürsüsünde yaptığı 4 buçuk saatlik konuşmasın­ın bir bölümünde.

“… Topraksız köylülerin toprak hakkı, işçilerin sömürülmem­e, emeklerini­n karşılığın­ı alabilme hakkı, siyah ve yerlilerin ayrımcılığ­a uğramadan saygı görme hakkı, hastaların tedavi görme, hastane ve doktora ulaşabilme hakkı, öğrenciler­in ücretsiz ve bilimsel eğitim alma hakkı, kadınların sosyal, medeni ve politik eşitlik hakkı, yaşlıların güvenli bir şekilde emekliliğe ulaşma hakkı, sanatçı ve bilim adamlarını­n özgür üretim hakkı, devletleri­n kamulaştır­ma hakkı, ulusların egemenlik hakkı ve halkların büyük askeri alanları eğitim yuvalarına dönüştürme iradesidir.”

Konuşmasın­ın bu bölümüne Fidel “Devrim” diye başlamıştı. Biz de paragrafı okumaya en azından “Bu seçim” diye başlarsak, çok şeyin milyonlarc­a yoksul insanın, emekçileri­n lehine değişeceği­ni, ve bu değişimin ancak bizden olan insanlara oy ve güç vermemizle mümkün olduğunu göreceğiz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye