ORTAK SORUNLAR BİRLEŞTİRİYOR
YİNE Belediye Meclis Üyesi Adayı İbrahim Kızılyer bir cuma namazı çıkışı işyerine dönmek için servis bekleyen yaklaşık 60-65 civarında LC Waikiki depo işçisine seslenirken karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. Başta ilgisiz gibi duran işçiler, adayın konuşmasında işyerinde yaşanan somut problemlerden bahsetmesiyle bildirilere ve anlatılanlara daha bir ilgiyle yaklaşıp dinliyorlar. 4 bin 500 civarında işçinin çalıştığı devasa depoda yaşanan mobbing, var olan hakların (ikramiye gibi) geri alınması, tutanak tutulması, primlerin düşürülmesi, geçim derdi, sendikalaşma faaliyetine dönük patronun baskısı ve işten atma gibi olumsuzluklar bu işçilerin hemen hepsinin hak verdiği şeyler oluyor. Bu oluşan tablo da bize gösteriyor ki, politik olarak sermaye partileri arasında bölünmüş olan işçiler, ekonomik kriz ile birlikte işyerinde artan sorunlar üzerinde ortaklaşabiliyor.
‘ADAYLAR HAKLARIMIZI ANLATARAK GELMELİ’
Esenyurt havzasında aynı zamanda sendikacılık faaliyeti sürdüren Kızılyer, bir mesai çıkışı 550 civarında işçinin çalıştığı ve TEKSİF’IN örgütlü olduğu Vakko fabrikası işçilerine sesleniyor. “İşçiler fabrikalarda, mahallelerde söz sahibi olmalı” diye propaganda yürüten ve bildiri dağıtan Emek Partililere kalabalık bir işçi grubu ilgiyle yaklaşıyor ve sohbetler ediyor. Bu sohbetler sırasında bir kadın işçi “Adaylar kapımıza çayla, şekerle geliyor işte böyle haklarımızı anlatarak gelinmeli” diyerek doğrudan işçi ve emekçilere götürülen çalışmanın aslında olumlu sonuçları olduğunu bir nevi doğruluyor. Ve Vakko fabrikasında işçi arkadaşlarımızın bu ilgili tutumu sendikalı bir işyerinin farkını da gösteriyor. Ekonomik ve sosyal talepler etrafında bir örgütlenme süreci yaşamış işçiler, asgari bir sınıf bilincine sahip olabiliyor ve ülkenin siyasal yönetimindeki problemlere de kendi sınıf çıkarları üzerinden bakabiliyor.
Gerek işyerlerinde gerekse mahallelerde ve pazarlarda yoğun bir şekilde süren seçim çalışmasında görülen şu ki işçilerin ve halkın en temel gündemi ekonomik sorunlar, kriz ve geçim derdi. ‘Beka’, ‘dış güçler’ gibi krizin üzerini örtmeye çalışan aldatmacanın tabanda hiç tutmadığını söyleyemeyiz fakat “Cumhur İttifakı”nı oluşturan gerici sermaye parti liderlerinin ‘ezan-bayrak-beka’ istismarını en yüksek tonda dile getirmesinin sahada işçi ve emekçiler nezdinde iktidarın beklediği ilgiyi bulamadığı da bir gerçek. Krizin yükünün emekçilerin sırtına bindirilmeye çalışıldığı son dönemde bir sanayi havzası ve işçi kenti olan Esenyurt’tan gözlenen, AKP-MHP ittifakı ve arkasındaki kapitalist güçler için 31 Mart yerel seçimlerinin bıçak sırtı geçeceği ve seçimlerden yara alarak çıkacağıdır.