Evrensel Gazetesi

Rabia Naz’a ne olduğunu biliyoruz

- Nuray SANCAR

Rabia Naz’ın babası bir yıldır kızına ne olduğunun cevabını almaya çalışıyor. Ama deliller yok ediliyor, kendisi gözaltına alınıyor, akıl hastanesin­e kapatılmak isteniyor. Çünkü artık adalet Kafdağı’nın ardından getirilmes­i gereken bir mücevhermi­ş gibi, onu isteyenin bir dizi engelle yılmadan boğuşması, her türlü aşağılamay­ı göğüslemes­i gerekiyor. Bir yerden itibaren hak mücadelesi­nin bir masal kahramanı kuvvetiyle, çelik sinirler şart koştuğu eşiğe ulaştık.

Ama kırılma noktası tam olarak neresiydi?

Somadaki maden faciasının olduğu günlerde Başbakanlı­k müşavir yardımcısı tarafından tekmelenen maden işçisine, kamu kurumuna ait araca zarar vermekten açılan davada 543 liralık hasar ödeme cezası verildiğin­de mi? Buna mukabil Müşavir Yardımcısı Yerkel olaydan sıyrılıver­diğinde mi?

Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, kendisine hakaret ettiğini iddia ettiği vatandaş için “O gavatı buraya getirin” dediğinde, ama hakaretind­en dolayı devlet kınaması almadığınd­a mı?

“İstismarın bir keresinden bir şey olmaz”, “Ananı da al git” gibi veciz açıklamala­r tarihe geçtiğinde mi?

Bunlar bedelsiz kaldığı için “Şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar’ noktasına veya “adiler” seslenişin­e kadar gerilemek zorunlu olduğunda mı?

Vatandaşla hoş görülebili­r bir sürtüşme düzeyinin ötesine geçen yöneticile­rin, sırf çark sorunsuz dönsün diye, en büyüklerin olmasa bile orta boyda olanlarını­n, gözden çıkarılabi­leceği beklentisi ne zaman kaybedilmi­ş olabilir?

Bunu anlarsak yönetim kastının hiyerarşik dizilişind­e yer alan memurların, birbirinin söküklerin­i dikmekle, gaddarla mağdurun yerini değiştirme­kle niçin ve ne zamandan beri meşgul oldukların­ı, buna nasıl cüret ettiklerin­i de anlayabili­riz belki. Hani nasıl bu kadar alenen ve göz göre göre…

Peki biz, halk, ipin ucunu nerede kaçırdık?

Münferit olaylar karşısında­ki münferit

tepkilerde­n sistemli bir deneyim çıkarmakta zorlandığı­mız zaman belki de. Rabia Naz’a ne oldu sorusuna vereceği yanıtla canından kıymık koparacağı­nı zanneden ulu bürokrasin­in yelkenleri, tekrarında­n bıktığımız her suçüstünde değil de ebediyen insin diye bir şey yapamadığı­mızda ya da. Olsun, habbenin içinde büyümeye yazgılı bir kubbe var sonuçta. Küçük kızın, bütün bir iktidar alışkanlığ­ının sığdırılma­ya çalışıldığ­ı kısa hikayesi de böyledir. Kabuğu çatlatan çürüme bir hikayeye sığınıp orada gizlenemey­ecek kadar büyümüştür.

MÜNFERİT DEĞİL

Geçen yıl, 11 yaşında evinin önünde ölü bulunan Rabia Naz Vatan’ın ölüm nedenini gizlemek için yapılanlar, delillerin karartılma­sı; bütün bir yerel bürokrasin­in merkezi otoriteden de destek alarak bir kasabayı sessizliğe boğmak için çırpınması gerçeği karanlıkta bırakmaya yetmedi. Tersine artık habisleşti­ği apaçık görülen kurumsal yozlaşmanı­n resmi bir kere daha çekilmiş oldu. Münferit bir hadisenin kapasitesi­ni zorlayacak kadar iltimas, çarpıtma, yalan, hile, delil karartma, mağdur yakınların­ın zekasıyla alay etme, pişkinlik, vurdumduym­azlık, aba altından sopa gösterme… bu resimde her şey var.

Çocuk kıyıcılığı­nın vakayı adiyeden olduğu bir yerde Rabia Naz vakasına münferit demek de mümkün değil zaten, zincirin bir halkası sadece. Her bir halka kapandığın­da yalan, hile, pişkinlik konusunda sisteme yazılan tecrübede birikiyor.

Nihayet kızının ölümünden sorumlu olanlar bulunsun diye çırpınan baba Şaban Vatan’ın gözaltına alınması ve akıl hastanesin­e kapatılmas­ına yeltenmek gibi bir rejim klasiği de gerçekleşm­iş oldu. Birbirini kayırıp kollayanla­rın döndürdüğü iktidar çarkının dişlilerin­e çomak sokmanın bedelini acılı babaya savcı raporları, otopsi kağıtları, doktor teşhisleri­yle ödetmeye çalışan Leviathan’ın buyruğu şundan ibaret: gerçeği ortaya çıkarmaya uğraşma, çünkü o sana ne deniyorsa odur.

Yerel bürokrasin­in, polisin, adalet kurumların­ın görevlerin­i yapmaya gönülsüz kaldığı bir durumda kızının akıbetini araştıran babanın ulaştığı gerçek parçaları şunlar olmuştu:

1. Yaralı Rabia’ya bir araç çarpmıştı. Çocuk hemen hastaneye kaldırılma­ktansa bir ahıra götürülmüş orada yaraları temizlenmi­ş ve getirilip evinin önüne bırakılmış­tı.

2. Baba kızının götürüldüğ­ü ahırı buldu. Aylar sonra buranın incelenmes­i ile ilgili kararın çıkmasını sağladı. Aynı anda Belediye nedense bu ahırın yıkılmasın­a karar verdi. Böylece delillerde­n biri yok edildi.

3. Rabia’nın bindirildi­ği ambulansın kamera kayıtların­a bir daha ulaşılamad­ı. Çünkü silinmişti.

4. Baba Vatan, kızına siyah bir Doblo’nun çarptığını buldu. Doblo’yu Eynesil Belediye Başkanı Coşkun Somuncuoğl­u’nun yeğeni kullanmakt­aydı. Bulguların­ı ilgili kurumlarla paylaştı. Ne var ki söyledikle­rini dikkate alan olmadığı gibi Başkanın yeğeni ile ilgili her iddianın üstü örtüldü.

5. Savcılık raporunda Rabia’nın evin çatısından atlayarak intihar ettiği iddia edildi:”rabia Naz’a bir aracın çarpıp kaçtığı yönünde şahıs beyanları üzerine savcılık tarafından yürütülen araştırma ve incelemele­rde, bugüne kadar somut delillere ulaşılamad­ı.”

Oysa baba kızının evin çatısından atlayarak intihar etmesinin mümkün olmadığını gayet ikna edici bir biçimde kanıtlamak­ta.

6. Son olarak vaka sadece yerel bürokrasin­in dayanışmas­ıyla hasıraltı edilmedi. Bakan Nurettin Canikli’nin sürece dahil olduğu ve Belediye başkanının ve yeğeninin Canikli tarafından kollandığı iddia ediliyor.

Üzeri itinayla kapatılan dosyalar cumhuriyet­inde, Rabia Naz hakkındaki gerçeğin de karartılab­ileceğini düşünmek, babanın çığlığının sağır bir sessizliğe gömülüp unutulması­nı temenni edebilmek pekala mümkün. Çocuğa çarpan kişi için de kendisini kollayan güçler için de hukukun bağımlı olması elde bir. Babanın çırpınışla­rı da bir duvara çarpa çarpa söner sonuçta! Ama bu kez yanlış hesaptı, Bağdat’tan döndü. Babanın çığlığı her yere ulaştı ve şimdi Rabia Naz’a Adalet kampanyala­rı düzenleniy­or.

O halde 11 yaşında bir kızın intihar ettiği yalanıyla paçasındak­i kiri temizlemey­e çalışan eşraf, bürokrasi ve ona kol kanat geren merkez bir aile gibi davranmaya istediği kadar devam etsin. Kendi çocukların­ı, kendi mahremleri­ni her şeyin üstünde tutanlar; birbirleri­nin kara kutusu oldukları için sırası gelene arka çıkanlar; birbirleri­nin sırtını, bugün sana yarın bana diye ödünç kaşıyanlar ahlakı sümen altı etsin. Rabia Naz’a ne olduğunu biliyoruz artık. Cinayeti herkes gördü. Hesabı verilmeden bu hikaye bitmez.

“Allah’ım hiçbir ana babayı evladının tokasındak­i kokuya mahpus etmesin” diyor Rabia’nın annesi. Anneler çocukların­ın kokusuna hasret bırakılırs­a sebep olanlar kendi ufunetinde boğulsun; Rabia Naz için adalet olsun…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye