AVRUPA-ÇİN ORTAKLIĞI: MACRON’UN ARSIZLIĞI
(FRANSA Cumhurbaşkanı) Emmanuel Macron, Avrupa ile Çin arasında yeni bir ittifak kurguluyor. Bu her şeyden önce oldukça iyi bir tiyatro. Fransızlarda iklim değişikliği, yoksulluk ve Trump’ın bencilliklerine karşı mücadele umudu yaratıyor. Aslında olağan bir ziyaretten söz ediyoruz. Çin devlet ve Parti Başkanı Şi Cinping, Fransa’yı ziyaret ediyor. Akdeniz’de beş yıldızlı bir menü ve Paris’te çelenk bırakma. Fakat Macron klasik programlı ziyaretlerin yarar getireceğine inanmıyor. Müdahale olanağı olan her yerde, oyunun kurallarını ve içeriğini değiştirmek istiyor; yanlış anlaşılmasın istediği mevcut politik ve ekonomik sistemimizi, kapitalizmi değiştirmek değil, tam tersine onu korumak.
Elize Sarayı’nda Macron’un yanında bu kez -ilk kez- Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-claude Juncker var. Egoist Trump ve Putin’in kasıtlı olarak dışlanmasına bağlı olarak sanki dünyanın en güçlü insanları buluşmuş gibi bir görüntü yaratılıyor. Orada bulunan herkes, hatta pragmatik Merkel bile, dünya çapında ortak bir plana sahip olduklarını göstermek ve inandırmak için çaba harcıyor. Plan ilk etapta başarılı da oldu; Macron, Merkel, Juncker ve Şi, “Çok kutupluluğu korumak” isteğinde olduklarını vurgulayarak bunu yeni bir Avrupa-çin iş birliği kurulmuş gibi lanse ettiler. Tıpkı bir zamanlar liberalizmi Atlantik ortaklığına dayandırdıkları gibi. İstenen, eski büyük güçler ABD ve Rusya olmaksızın yeni bir dünya projesi.
‘ARSIZLIĞIN DANİSKASI’ MI?
Aynen öyle ama dünyada en büyük ekonomiye sahip ikinci ve dördüncü ülkeler olmaları yanında en büyük ihracatçılar da olan Almanya ve Çin, böylesine küresel etkinliklerde oldukça temkinliler. Bunun haklı bir nedeni var; 2008 mali krizinden bu yana en fazla kazanan ülkeler onlar ve kazançları yıldan yıla artıyor. Berlin ve Pekin bazı şeylerin değişmesini en az isteyen başkentler. Ancak Macron’un haklı olduğunu da biliyorlar: Her şeyin şimdiye kadar olduğu gibi devam edebilmesi için çok şey değişmeli. Yoksa Merkel ve Şi arsız Fransız’ın oyununa katılmazlardı.
Yeni Avrupa-çin ittifakı iki görevi üstlendi: İklimin korunması ve Afrika’nın kalkınması. Çin Avrupa ve Merkez Asya Başkanı dünyanın iklime en fazla zarar veren ülkesi olmayı sürdürüyor. Ancak Şi, gelecek yıl Çin’de 2015’e kadar emisyon hedeflerinin belirleneceğini taahhüt etti. Fransa çoktan bunu yapmıştı: 2050 yılına kadar ülke karbondioksit açısından nötral olmak istiyor. Kömür ülkeleri Almanya ve Çin de Fransa’yı izlemeye çalışacaklar. Çünkü Macron’un “İklim koruması, 21. yüzyılda çok taraflılığın yapısal unsurudur” değerlendirmesini paylaşıyorlar. Başka bir deyişle, iklim korunması eski sistemin başarılı olup olmadığının göstergesi onlar için de. Geçmişte bu gösterge ekonomik kalkınmaydı.
‘ÇİN VE AVRUPA, AFRİKA’DA STRATEJİK RAKİP DEĞİLLER’
İkinci görev, geleceğe bakmak ve eski sistemin kullanılmamış büyüme potansiyelini öne çıkarmak. Macron, “Çin ve Avrupa’nın Afrika’da stratejik rakip olmadıklarını” belirtirken Merkel, Çin’in yoksullukla mücadeledeki deneyimine övgüde bulunarak Çin ve Avrupa’nın Afrika’daki iş birliğini çok kutupluluğun yeni bir meydan okuması olduğunu ilan etti. Bu viraj alış hiç de şık değildi; yıllar boyu Paris ve Berlin’deki hükümetler, Afrika’daki Çin yatırımını yeni bir sömürgecilik ve kaynak kullanımı olarak reddetmişken şimdi Çin’in Afrika’da eski sistemin (kapitalizmin) herkes için işlediğini kanıtladığını ve bu hedefle birlikte çalışmak istediklerini söylüyorlar.
Fransız, Alman ve Çinlilerin ülke güvenliği için el ele çalıştıkları Mali, ortak çalışma açısından güzel bir örnek. Ancak, Afrika’daki Çin ve Avrupalılar şimdiye kadar hiç de birbirine yanaşmadılar. İklim koruması konusunda da hiçbir şey elde edilmedi. Her yatırımcı ülke gittikçe daha fazla karbondioksit gazı salıyor. Gerisi sadece iyi niyet açıklamaları. Bu iyi niyet sözleri Çin ve Avrupa arasındaki ortaklık için de geçerli. Çin şu ana kadar Avrupa’da istediği her şeyi yapıyor: Örneğin Monako’da Balkanlar’da ve G5 ağları arasında otoyollar inşa ediyor.
Brüksel maalesef çok kısa bir süreden beri Avrupa’da Çin yatırımını yönlendirmek için ortak bir Avrupa stratejisi gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak Pekin de Çin’deki Avrupalı yatırımcılar için benzeri koşullar yaratmak için çaba harcamak zorunda. Bunlar yeni ittifakın henüz bitirilmemiş ödevleri.
Bununla birlikte Macron’un sürekli yaptığı gibi büyük düşünme işe yarayabilir. Bu arsızlık olarak aşağılanamaz, aynı zamanda tüm dünya vatandaşlarının zihninin ötesinde yaratıcı olarak da değerlendirilebilir. Zaten bunu Macron’dan başka kim yapıyor ki? Ve kim sıkıcı bir devlet ziyaretine beklenmedik bir “tarihsel boyut” (Le Monde) vererek somut politika yapıyor? Aslında, Abd’nin öne çıkardığı tek kutupluluğa karşı iklim felaketi ve Afrika’nın sefaleti karşısında yapılanların dışında çok az şey yapılıyor. Macron sadece bu dünyanın hükümetleriyle sınırlı kalmadan kapitalizm içinde daha fazlasının mümkün olduğu umudunun tohumlarını ekiyor.
(Çeviren: Semra Çelik)