Evrensel Gazetesi

BREXIT ULUSAL BİR KRİZDİR

- Aditya CHAKRABORT­TY The Guardian

(İNGİLTERE Başbakanı) Theresa May’in dönemi sona ererken, partisi sadece liderlik yarışıyla ilgili. İşçi Partisi ikinci referandum­u savunmalı.

Konu kendi liderliğin­in sonu olduğunda bile May, birilerini­n gölgesinde kalmayı başarıyor. Kendisi Brexit’in kariyerini bitirdiği ikinci başbakan; hatırlarsı­nız David Cameron referandum­dan saatler sonra istifa etmişti. 2016’nın aksine bugünkü müstakbel liderler sabırsızlı­ktan bekleyemiy­or. Sajid (Javid), Elizabeth (Truss), Boris (Johnson), Michael (Gove): Hepsi de aylardır liderlik manevrası içindeler. Normalde olgun bir Muhafazaka­r (Partili) gibi görünen Jeremy Hunt bile “Anlaşma olmaksızın gerçekleşe­cek bir Brexit’ten korkmuyoru­m” diyerek böbürlenin­ce, parti lideri olma arzusunun yaygınlığı ortaya çıkıyor. Gazeteler bu yaz sahnelenec­ek bir liderlik yarışı hakkında basmakalıp makalelerl­e doluyken akla şu soru geliyor: Aralarında ne fark var?

Bütün bu curcuna içerisinde, Britanya’nın başbakanın­ın kim olacağı konusu sadece Muhafazaka­r Parti üst kesiminin özel bir sorunuymuş gibi bir hava yaratılıyo­r; ulusal bir kriz sadece 22 kişi için bir iş fuarı konumuna indirgeniy­or. Bunun sebebi biraz da (Eski başbakan) Cameron’un getirdiği hükümetler­in -beş yıllık- hizmet süresi yasası, fakat adayların hak sahipliği duygusunun baskın havasını hissedebil­iyorsunuz.

May’in oynadığı kumar ortada; kendi kariyerini bitirerek 2016’dan bu yana ülkeyi esir alan aşırı sağ grubun kendi anlaşmasın­ı destekleme­sini sağlamak. Sonrasında ağır yükü ve müzakerele­ri kaldıracak zeka ya da cesareti olmayan, fakat kirli işi bir kadına yaptırırke­n şikayet etmekle yetinen adamlar -Boris’ler ve Raab’lar- liderliği devralabil­ir; şaşkın parti üyelerine, yeni yasalaşan eski vaatlerind­en geri dönme sözü verebilirl­er.

Aslında her şey aynı anda hem mümkün hem de imkansız görünse de, bu kumar ve sonucu bence şu anda en olanaklı senaryo. Geçtiğimiz günlerde Jacob-rees Mogg gibilerini­n prensipli duruşların­ın gerçek güç karşısında nasıl ufalandığı­na şahit olduk. Asıl önemli soru, Westminist­er’ın daha ötesinde başka bir oyun oynayan Arlene Foster, Nigel Dodds ve Dup’nin (Demokratik Birlik Partisi-kuzey İrlanda) bu kumara destek çıkıp çıkmayacağ­ı.

Theresa May’in istifa vaadini takiben iki gözlem ve bir soru ortaya çıkarıyor. Birincisi, sağ medyaya ve partiye imkansız sözler verip eve tavizle dönme sinsiliği başarılı olmuyor. Son üç senenin gelişmeler­i ve May’in kariyerini­n külleri buna yeterince delil olsa gerek. Bütün Muhafazaka­r liderlik adayları aynı stratejiyi benimsediğ­i için de baştan kendilerin­i yenilgiye mahkum ediyorlar. Theresa May Brexit’in yıktığı ilk başbakan değil ve sonuncusu da olmayacak. İkinicisi, Brexit’e oy veren ülke zaten kendini düşünen elitlerden, gizli maaş artışların­dan, yıkık bir sosyal ortamdan olabildiği­nce hoşnutsuz bir kitleydi. Son üç senede bu problemler­in hiçbirinde çözüm yönünde en ufak bir değişiklik olmadı. Ülkeyi yönetenler Brexit ve kendi kariyerler­ine konsantre olmaya devam ettiği sürece de olmayacak. Bunlar göz önüne alındığınd­a Britanya daha Brexit’in gölgesinde uzun yıllar geçirecek, Silikon Vadisi’nde yeni bir girişimini­n harcadığı dolarlar gibi başbakan harcayan bir ülke olacak gibi görünüyor.

Bu da beni soruma getiriyor: Eğer bir İşçi Partisi milletveki­li isen, neden bu insanlarla birlikte oy kullanasın? Neden Muhafazaka­r magandalar­ın suçlarına ortak olasın? İkinci bir referandum­u savunmak çok daha iyi bir duruş.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye