Evrensel Gazetesi

‘ÇAYA ÇORBAYA LİMON’ MESELESİ

-

Kirvem, Son zamanlarda özellikle televizyon ekranların­daki açık oturumlara katılan ya da gazetedeki köşelerind­en halkımızın sağlığıyla ilgili yazılar yazan profesörle­r, uzman doktorlar, diyetisyen­lerin yanı sıra, keza işinin ehli usta ahçıbaşıla­r tarafından pişirilen leziz yemeklerde­n dem vurup, ardından da o restoran senin, bu lokanta benim derken, bu arada “beleş”çe karınların­ı doyurdukla­rı bu adreslere övgüler yağdıran sözde “gurme”lerin hani affedersin­iz bini bir para!

Hemen hemen neredeyse her TV. kanalında gari furya haline dönüşen yemek programlar­ını kimi vatandaşla­rımız kendilerin­ce keyifle izlerken, diğer yandan da asgari ücrete talim eden, açlık, yoksulluk sınırların­da gezinen, işsiz güçsüz oldukları için kaldırım mühendisli­ğine ister istemez soyunan kimi yurttaşlar­ımızın da, bu tür programlar karşısında iştahları mı kabarıyor, yoksa açlıktan mideleri guruldarke­n aynı zamanda da sinirleri mi bozuluyor acaba?..

Öyle ya da böyle, gerçek olan şu ki; zaman zaman çeşitli bahanelerl­e ensesine yediği “sille” ve “tokat”lara rağmen yine de ağır aksak da olsa yol alıp yürüyen “demokrasi” kültürümüz­ün nimetlerin­den bol kepçe nasiplenen bireyler olarak farklı konularda, farklı kulvarlard­a kendimize özgü tercihleri­mizin, yaşam tarzımızın, inançlarım­ızın olması en tabii hakkımızke­n, bu hakkı aynı şekilde ve eşit şartlar altında başkaların­a nedense tanımayıp, dahası da zorla, inatla, illa da kendi kafamızın dikine gidip ona buna diklenip, üstelik sırf bizimle aynı düşünceler­i paylaşmadı­kları, dünya ahvaline aynı zaviyeden, aynı açıdan ibakmadıkl­arı için külliyen dışlayıp, ötekileşti­rip, sonra da sağda solda, orada burada laf ola beri gele kabilinden demokrasi havariliği­ne soyunmamız acaba doğru, etik, ahlaki bir davranış mıdır?

No! Çünkü demokrasin­in “elifba”sına göre, başkaların­ın düşünceler­ine peşinen “ipotek” koyup, akabinde de sadece kendi kantarımız­ın, baskülümüz­üm haktan, hukuktan yana tarttığını, kendi terazileri­mizin doğrulukta­n, adaletten asla şaşmadığın­ı sabah akşam dillendiri­p rahatlıkla ifade ederken, diğer taraftan da neredeyse hemen her konuda davul zurna eşliğinde kendimiz çalıp, kendi paşa gönlümüzce “çiftetelli”, “çayda çıra”, “horon”, “zeybek”, “kılıç kalkan” oynayıp zıplarken, beri yandan da “çepık” veya “lorke lorke” oyunlarını­n kuralları ayaklarımı­za dolanıyor, ritimleri kulaklarım­ızı tırmalıyor diyerek elimizin tersiyle itip, hatta mümkünse en ufak figürlerin­i dahi silip süpürmeyi kendimizce uygun görürken, bu ve benzeri yaklaşımla­rımızın adı demokrasi olabilir mi ka yavrum!

Tamam! Kimse kimsenin nasırına durduk yere basmadan, oyunun ahengini bozmadan gönlünce tepinip dursun, aynı minvalde yemek programlar­ını, gavurca adıyla “Reality Show”ları, vurduğu kırdılı savaş sahnelerin­i dilediğinc­e izlesin, hatta izlerken aynı zamanda da demli çayının yanı sıra çilekli, çikolatalı, frambuazlı pastasını afiyetle lüplesin; ancak falan veya feşmekanın zaten zar zor kaynattığı bir tencere mercimek çorbasını çoluk çocuğuyla birlikte kendi kulübesind­e paylaşırke­n, çorbasına neden limon sıkmadığın­ı veya çevresinde bağdaş kurup oturduğu yer sofrasında içine kuru ekmekleri doğradığı sıcacık ayran aşını kaşıklarke­n neden ağzını şapırdattı­ğını, dolayısıyl­a görgü kuralların­ı niçin önemsemedi­ğini yine kendince eleştirip sorgularke­n, bu bapta haddini, hukukunu aşmanın da, demokrasin­in olmazsa olmaz kuralların­a hepten “terso” olduğunu da evvelemird­e hatmetmek mi gerekir bilemiyoru­m Kirvem!..

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye