‘Halledeceğiz’ diye diye 8 yıl bitti
İŞ GÜVENLİĞİNİN YETERSİZLİĞİ NEDENİYLE DİRENİŞTE OLAN KALE KAYIŞ İŞÇİLERİ:
İstanbul’un Silivri ilçesinde bulunan ve 300 işçinin çalıştığı Kale Kayış fabrikasında 100 işçinin, kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğine ve sendikalaşma nedeniyle artan baskılara karşı 6 Mart’ta başlattığı direniş devam ediyor. 3’ü ölümlü olmak üzere işyerinde pek çok kazaya şahit olduklarını, buna rağmen fabrika yönetiminin yıllardır hiçbir önlem almadığını ifade eden işçiler, sendikalı ve kurallı bir çalışma sistemi istiyor.
Kale Kayış’ta 5 aydır çalışan Osman Tan, iş güvenliğinin hiçbir öneminin olmadığını ifade ederek şunları anlattı: “Yani bir eldiven almaya gittiğimizde bile farklı muameleye maruz kalıyoruz. Ki aldığımız eldivenler yaptığımız işe göre asla yeterli değil. Daha önce ben ağır ve tehlikeli, iş güvenliğinin had safhalarda olduğu işlerde çalıştım. Herhangi bir iş güvenliği eğitimi verilmeden işe başlatıldım.”
‘SAĞLIĞIMIZ TEHDİT ALTINDA’
5 yıldır Kale Kayış’ta çalışan Alihan Ertürk de “sağlığımız tehdit altında” diyerek söze başladı ve ekledi: “Havalandırmalar, koruyucu kıyafetler, eldivenler, ayakkabılar... Bunlar çok yetersiz. Kendi sağlığımızı düşünerek bu yola çıktık. Kazanacağımıza da inanıyoruz.”
Sorunlarının çözümü için Petrol-ış’te örgütlenmeye karar verdiklerini belirten Ertürk, “Yaklaşık 1 yıl sürdü örgütlenme sürecimiz. Baskı, mobbing devam ediyor içeride. Ama başardık. Örgütlenme güzel bir duygu” dedi.
‘ELİMİZİN, KOLUMUZUN KOPMASINI İSTEMİYORUZ’
8 yıldır Kale Kayış’ta çalışan Turgay Tosun “Birçok şeye şahit oldum. İş kazaları oldu, hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu. İçeride havalandırma yok. 12 saat dumanın içindeyiz. Ciğerler artık dolmuş. Nefes almakta sıkıntı çekiyoruz. Bende alerji var ve nefes alma zorluğu çekiyorum. Söylüyorum. ‘Halledeceğiz diye diye 8 yıl bitti, halen halledecekler. Elimizin, kolumuzun kopmasını istemiyoruz. Ben daha 35 yaşındayım. Bundan sonraki hayatım Kale Kayış’tan ibaret değil. Başka yere elin kolun eksik gittiğin zaman sakat kadrosuna giriyorsun, toplumdan uzak kalıyorsun. Bir insan parmakları koptuğu zaman çalışma şansı yok. Psikolojisi bozuluyor insanların. Biz bunu gördük. Bir arkadaşımızın 4 parmağı koptu makinede. Psikolojik tedavi görüyor. Çocuğunu balkondan atmaya kalktı. Soruyorum şimdi; patron bu arkadaşımıza kaç kere gidip destek verdi? Hangi hastane masrafını karşıladı? Ama işyeri büyüyor” dedi.
‘BU MÜCADELEYİ YA KAZANACAĞIZ YA KAZANACAĞIZ’
“Bu mücadeleyi ya kazanacağız ya kazanacağız, başka yolu yok bu işin” diyen Tosun şöyle devam etti: “Zannetmesinler biz baskıyla bu insanları yıldırırız, bu insanlar bundan vazgeçer. Asla. Tam tersine daha öfkeli ve dirençli bir şekilde karşılarında duracağız. Çünkü biz bugüne kadar bunu sağlamadığımız için bu şartlarda bu şekilde buralara geldik zaten. Ben 8 yıl daha çalışsam bir fabrika daha koyar, bir bu kadar daha büyür ama işçi daima kaybeder. Sendikadan başka çıkar yolumuz yok. Ben bunu Türkiye’de çalışan tüm işçilere açık ve net söylüyorum. Hakkınızı almak istiyorsanız sendikaya destek vereceksiniz, sendika da size destek verecek. Yasalar diyorlar. Yasalar hep sermayenin yanında. Ben göremiyorum bir tane yasanın işçiden yana olduğunu. Adamın çenesi kırılmış, kolu kırılmış, makinenin içinde kalmış. İş güvenliği uzmanı gelmiş işverenin avukatlığını yapıyor. Savcılar gelmiş denetlemeye. Orada önlem alacağı yerde tersine arkadaşımızı suçlamaya çalışıyor.”
Tosun Hükümete de şöyle seslendi: “Maaşlarını patrondan aldığı sürece iş güvenliği uzmanları iş yapmıyor kardeşim. Bunu devlet işverenden alacak, devletin görevlendirmesi ve ataması lazım. Başka türlü bunun önüne geçilmesinin şansı yok.”
‘BU MÜCALENİN İÇİNDE OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM’
2013 yılından beri Kale Kayış’ta çalışan Salih Açıkgöz, işçi sağlığına uygun bir ortam olmadığı için kendilerini bu mücadelenin içinde bulduklarını ifade ederek, “Bu mücadelenin içinde olmaktan da gurur duyuyorum” dedi. Sendikanın ne yaptığını, nasıl bir şey olduğunu bilmediklerini ifade eden Açıkgöz, sendikalaşmaya nasıl karar verdiklerini şu sözlerle anlattı: “Buradakilerin yüzde 95’nin de bilgisi yok. Kulaktan dolma sözlerle veya birilerinin konuşmalarıyla, tavsiyelerle arkadaşlarımızı bilgilendirdik. Yönetime eksikliklerimizi bildirdik, bu eksiklilerimizi giderin yoksa biz kontak kapatmaya gideriz dedik. Bildirmemize rağmen içerideki yönetim halen kendi bildiğini okuyarak baskılarını daha da artırarak insanları yıldırma pozisyonuna getirdiler. En son çare çıktık dışarıya. Sendikacılar da sağ olsun arkamızdalar.”