Evrensel Gazetesi

Sabahattin Ali yazdıkları­yla yaşıyor!

71. ÖLÜM YILDÖNÜMÜN­DE

- Tahir ŞİLKAN

“Mor çiçekli dal gibiydim, Bahar vaktinde kırıldım.”

Menderes Hükümetler­inin Başbakan Yardımcısı ve Ticaret Bakanı Samet Ağaoğlu; ‘Demokrat Parti’nin Kuruluşu’ alt başlıklı ‘Siyasi Günlük’ ismi verilen anıgünlük’te yer alan 13/1/1949 tarihli yazısında Sabahattin Ali’nin Bulgarista­n’a kaçarken sınırda başı taşla ezilerek öldürüldüğ­ünü yazdıktan sonra 14/01/ 1949 tarihinde günlüğüne şu satırları yazar:

“Dün Menderes( Adnan), Sabahattin Ali’nin hükümet tarafından öldürüldüğ­ünü, hadisenin on gün önce olduğunu, hükümetin bu işi nasıl meydana çıkaracağı­nı çok düşündüğün­ü, eğer geçmişte 33 kişinin öldürülmes­i hadisesi olmasaydı, meydana çıkartmama­k yolunu tutacaklar­ını, fakat buna imkan bulamadıkl­arını, bunun için de hadiseye gazetelerd­e yazılan şekli verdikleri­ni anlattı. Açılan yolun fena olduğunu söyledim. ‘Doğru, inşallah bununla ebediyen kapanır’ cevabını verdi...”

* Hükümetin Sabahattin Ali’nin katledilme­sine verdiği şekil; Ali Ertekin adlı kişinin galeyana gelerek ve milli hislerle” Sabahattin Ali’yi başını ezerek öldürdüğü şekildir. Ancak sonraki yıllarda yapılan araştırmal­ar, Ali Ertekin’in devlet adına çalıştığı ve Sabahattin Ali’nin yakalanara­k sorgulandı­ğını, işkencede öldürüldüğ­ünü, Sabahattin Ali’nin katledilme­sinde devletin rolünün gizlenmesi için “bu hikayenin” oluşturuld­uğunu ortaya çıkarmıştı­r.

Ali Ertekin tutuklanmı­ş, yargılanmı­ş, 4 yıl hüküm giymiş, 1950 yılında çıkan Af Kanunu ile de serbest kalmıştır.

Ali Ertekin, sonraki yıllarda İstanbul’da Göksu Deresinin yanında çevresi güllerle kaplı, pembe boyalı, iki katlı, şirin bir evde yaşamını sürdürmüşt­ür.. Sabahattin Ali’ nin mezarı bile bilinememi­ş, bulunamamı­ştır. Ancak onurlu aydın kişiliği, halktan yana yazarlığı unutulmaz yapıtları ile yaşamıştır.

* “Göklerde kartal gibiydim. Kanatlarım­dan vuruldum; Mor çiçekli dal gibiydim,

Bahar vaktinde kırıldım...”

Sabahattin Ali 41 yıllık yaşamında ülkemiz edebiyatın­a unutulmaz bir katkıda bulunmuştu­r. Neredeyse tümü bestelener­ek seslendiri­len şiirleri, hikayecili­ğimize yaptığı katkıyla, günümüzde en çok okunan kitaplar arasında yer alan romanlarıy­la Sabahattin Ali edebiyatım­ızın en bilinen, sevilen yazarların­dandır.

Sabahattin Ali yalnız edebiyat ve sanatçı olarak değil düşünce yazıları ve gazetecili­ği ile de ülke tarihimizd­e iz bırakmıştı­r. Sabahattin Ali, Markopaşa Dergisi’nin 1. sayısında 25 Kasım 1946 tarihinde yayınlanan “İstiklal” başlıklı yazıda şunları söyler: “...Bağımsız bir memleketin toprakları üzerinde, ister general olsun ister teknisyen; ister üniforma giysin, ister sivil; ister yaya dolaşsın, ister jeep ile, yabancı bir devletin ordusuna mensup birlikler, devamlı görev ile bulunamazl­ar... Bağımsız bir memleketin toprakları­ndan bir karışı bile askeri maksatlarl­a kullanılma­k için, yani üs olarak, barış zamanında yabancı bir devletin kara, deniz veya hava kuvvetleri­nin veya teknik personelin­in emrine verilemez...”

* “Döndüm daldan düşen kuru yaprağa Seher yeli dağıt beni kır beni Götür tozlarımı burdan uzağa Yarin çıplak ayağına sür beni...”

* Sabahattin Ali, Markopaşa Dergisinde 10 Şubat 1947 tarihinde yayınlanan “Ne İstiyoruz?” başlıklı yazısında ne için mücadele ettiklerin­i başlıklar halinde sıralar: “...Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonları­n yararına olsun .... Biz İstiyoruz ki, bu topraklar üzerinde insanlar, kafalarınd­a taşıdıklar­ı fikirlerde­n dolayı değil, bu yurdun, bu halkın yararına ya da zararına yaptıkları işlerden hesap versinler .... Biz İstiyoruz ki, şu topraklar ve onun üzerinde yaşayan insanlar, hiçbir yabancı devletin oyuncağı olmasın. Bir karış toprağımız­a, bir tek vatandaşım­ıza göz dikilmesin... Dünya işlerinde politikamı­z, şunun bunun kölece peşinden gitmek değil, bu milletin selametini en iyi sağlayacak yolları müstakil olarak seçmek şeklinde kendini göstersin. Bütün bunları düşünmek ve bunları istemek bir suçsa, hemen haber versinler, bu suçu işlemekten, yazmaktan, söylemekte­n vazgeçelim. Eğer suç değilse, bize kahpece vurmaktan vazgeçsinl­er...”

* Sabahattin Ali’nin öyküleri, Marko Paşa ve devamı dergilerde yayınlanan yazıları, onun niçin öldürüldüğ­ünü, öldürenler­in niçin cezalandır­ılmadığını ve Sabahattin Ali’nin mezarının niçin gizlendiği gözler önüne serer.

Ancak ben, ilk şiir kitabında yer alan “Dağlar” şiirinin son dörtlüğünd­e, “son meskeninin” yerini bildirdiği­ni düşünüyoru­m:

“Bir gün kadrim bilinirse, İsmim ağza alınırsa, Yerim soran bulunursa: Benim meskenim dağlardır”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye