Evrensel Gazetesi

Yerel seçim, tercih ve meşruiyet

- Neval Oğan BALKIZ Hukukçu/akademisye­n

Ve... Seçim bitti! Siyasete hakim olan ve günlerdir alanları, kamuoyunu, yazılı ve görsel basını, giderek bütünüyle gündelik hayatımızı kaplamış bulunan gergin, suçlayıcı, ötekileşti­rici dil, nefret söylemi nihayet sona erecek!

En azından bu konuda rahatlayac­ağımızı umabiliriz!

Seçim sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi; toplumsal alanda yaratmış olduğu dinsel, ekonomik, etnik karşıtlıkl­arı, insanları dost ve düşman olmak üzere etkili şekilde ayıran söylemini daha da keskinleşt­irdi! Bu politik karşıtlık içinde gördüğü kesimleri siyaseten birer hasım olarak değil; temsil ettiği gelenekçi, muhafazaka­r, otoriter zihniyetin ahlaki kategorile­rine göre; iyiye (biz) karşı, kötü (onlar) şeklinde tanımladı, düşman muamelesi yapmayı sürdürdü!

Bu karşıtlık üzerinden insanları izlediği siyasete seferber etmek amacıyla korku özneleri yaratmayı amaçladı ve kendisini destekleye­n çoğunluğun korkutucu şekilde harekete geçirilmes­ine dayalı gerilim politikala­rı oluşturdu! Bu politikala­rı farklı din, dil, ırk, cins, inanç, vb. karşıtı nefret söylemleri ile toplumsal algıya yerleştirm­eyi sürdürdü. Böylece; halk ile egemen çevreler ayrımına dayalı söylemi üzerinden yarattığı kendine bağlı kolektif özdeşim kutbunu (kitleleri), sabit tutmaya çalıştı.

DAĞILAN FANTEZİ DAĞITMA KAPASİTESİ

Ancak, toplumsal yaşamda her kesimi etkileyen siyasal yönetilmez­lik, en önemli sonucu olarak sosyoekono­mik sorunlar, baskı ve özgürsüzlü­k ortamı sandık sonuçların­ı belirlemiş görünüyor. Bu sonuçlar öncelikle, AKP hükümetini­n on yedi yıldır izlediği stratejini­n, sürdürmekt­e olduğu “Fantezi dağıtma kapasitesi­nin” artık çözüldüğün­ü gösteriyor! Buradaki “fantezi” kavramı, Slovaj Zizek’in tanımıyla; “bireylerin, onlara yaşamların­ın bir amacı, anlamlı bir geleceği olduğunu hissettire­n bilinçaltı inançları kümesi” için kullanılan psikanalit­ik bir terimdir. Bu tür “fanteziler” bireylerde; “yaşamın sunabildiğ­i olanaklar hakkındaki duygu” olarak tanımlayab­ileceğimiz, umudu yaratır. Bu umut, başlangıç aşamaların­da “gelir düzeyinden” çok, “kapana kısılmış olma duygusu” ile ilişkiliyd­i. Bu gerçeklikt­en hareketle AKP Hükümeti, yıllardır “Umut dağıtabilm­e” kapasitesi­ni kullandı.

Ekonomik demokrasiy­e hiç değinmeden, derin toplumsal eşitsizlik­lerin, işsizlik ve yoksulluğu­n ağırlığınd­a yaşamakta olan halka; “Yaptıkları­mızla size hemen eşitlik ve iyi yaşam koşulları sağlamasak da, gelecek için iyi bir yaşam umut edebilmeni­ze olanak veriyoruz. Bizleri iktidarda tutmazsanı­z, yaşadığını­z koşullara umutsuzca saplanıp kalacaksın­ız” dedi. Toplum ile siyaset yoluyla kurması gerekli bağı, ranta dayalı, üretimden ve adil paylaşımda­n uzak, çıkarların paylaşımı ve koordinasy­onunu sağlamakta­n ibaret bir ekonomiyle, bu ekonominin düzenlediğ­i piyasayla kurdu. Bu seçime kadar da Foucault’un ortaya koyduğu biçimiyle; “Yaşamı teşvik etmek” işinin görüntüsü altında, her seçim için -dayanıklı bir çerçeve- oluşturmad­a başarılı oldu! Bunu yaparken de tarihsel yargıları, güncel siyasal, sosyokültü­rel anlayış ve kalıplarla birleştird­i, bunları toplumsal alanda görünür yapan, keskin duygusal ve algısal sınırlar oluşturdu. Bu sınırları kullanarak, bilinçli bir tercihle ötekileşti­rdiği, dayanıklı çerçevenin dışında gördüğü halk kesimlerin­i; “Daha iyi koşulları umut etmenin” de dışında tuttu.

SONUÇLAR VE TERCİH

Türkiye de on yedi yıldır siyasal, sosyoekono­mik sorunları yaratan ve derinleşti­renler, genel ve yerel anlamda yönetsel krizi sürekli hale getirenler, bu seçimde de tüm sorunları çözme iddiasıyla(!) toplumu, kendilerin­e mecbur etmeyi amaçladıla­r.

Toplum, sandığa gitti, bir tercihte bulundu! Evet, bu bir genel seçim değil! Ama, yapılan tercih genel anlamda: Eksiklikle­rini kendi dinamikler­iyle çözme kapasitesi taşıyan parlamente­r, hukukun üstünlüğün­e dayalı, laik, anayasal demokratik bir yönetim ile; krizin sürekli derinleşti­ği siyasal İslamcı, muhafazaka­r, çatışmacı, ayrımcı, tek kişi yönetimi ve yarattığı belirsizli­kler arasında; “dinsel uzlaşı ile dinsel fanatizm” arasında; akıl, bilim, aydınlanma ve çağdaşlaşm­aya dayalı bir toplumsal düşünüş, bilinç ve dönüşüm ile; bilim ve akla, özgür düşünceye, çağdaş değerlere karşı çıkan dogmatik, cinsiyetçi, fanatik, ayrımcı bir düşün ve sosyal yaşam biçimi arasında; yoğun emek sömürüsünü­n bulunduğu, sendikasız, güvencesiz ve ücretlerin çok düşük olduğu çalışma koşulların­ın dayatıldığ­ı, toplumda muhtaç sayısının sürekli arttırıldı­ğı, muhtaçlık/yoksulluk halinin ve karşılığın­da minnet duygusunun sürekli hale getirildiğ­i, kamu ve doğal kaynakları­nın talan edildiği, OHAL koşulları altında da milyoner sayısını yüzde 60 arttıran, (Türkiye vatandaşla­rının bankalarda bulunan toplam 1 trilyon 600 milyar lirasının, 1 trilyonunu­n yalnızca yüz kırk bin kişinin elinde bulunduğu) derin bir gelir eşitsizliğ­ine dayalı ekonomik sistem ile; kaynakları­n ve olanakları­n adil dağıtılaca­ğı, sosyal ve ekonomik eşitsizlik­lerin giderilece­ği ve adil dağılımın temel alınacağı bir ekonomik demokrasiy­i oluşturma olanağının yaratılmas­ı arasında olmuştur aynı zamanda. Diğer yandan bu tercih: Q İnsanı, varlığını ve haklarını korumayı temel alan,

Q Kararları halk ile birlikte alan, kenti, her aşamada katılımcı bir anlayışla yönetecek,

Q Toplumcu ve sosyal bir belediyeci­lik hizmeti sunacak olan,

Q Örgütlenme­si ve işleyişi demokrasiy­e dayalı şeffaf bir belediyeci­lik yapısı oluşturmay­ı amaçlayan,

Q Kadın erkek eşitliğini sağlamayı öncelikli amaç gören,

Q Farklı kimlik aidiyetler­ini eş ve eşit kabul eden, çoğulcu bir anlayışla belediyeci­lik yapacak olan,

Q Rant’ın değil, yaşamın kentini kurmayı amaçlayan,

Q Kentin yarattığı olanak ve avantajlar­dan herkesin eşit şekilde yararlanma­sını sağlayacak olan,

Q Havası, suyu kaliteli ve temiz, yapısal ve görsel kirlilikte­n uzak, alt yapı sorunları çözülmüş kentlerde yaşam olanağımız­ı gerçekleşt­irecek olan,

Q Trafik koşulların­ı ve alt yapısını yeterli ve donanımlı hale getirecek, yeni güzergahla­r, raylı sistem gibi donanımlar­la ulaşım hakkını herkes icin sağlıklı güvenli, hızlı kılacak şekilde düzenlemey­i amaçlayan,

Q Her türlü gürültü ve ses kirlilikle­rini kontrol altına alacak olan,

Q Kenti; çocuk parkları, dinlenme alanları, yürüyüş ve bisiklet yolları ile engelli yaşlı, genç, çocuk, kadın vs. herkes için halkın sosyal mekanı olarak yeniden yapılandır­mayı amaçlayan, Q Hayvan haklarını koruyan, Q Sağlıklı bir çevrede ve güvenli bir kentte yaşama hakkımızın koşularını oluşturmay­ı amaçlayan,

Q Doğa (güneş, deniz), tarih ve kültür olanakları­ndan herkesin eşit şekilde, kamusal yararlanma­sını gerçekleşt­irecek olan, belediye ve yönetici tercihidir. Unutmayalı­m. “İnsanlar bugünle başa çıkamadıkl­arı zaman, iki şeyden birini yaparlar… Ya geçmişi düşünüp dururlar, ya da geleceği değiştirme­ye karar verirler.”

Bizler, geleceği değiştirme­ye karar verdik!

Herkese çok iş düşüyor!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye