Su sorunu çözülmeden Mezopotamya’ya barış gelmez
MEZOPOTAMYA SU FORUMU:
Mezopotamya Su Forumu Kuzey Irak Kürdistanı’nın Süleymaniye kentinde başladı. Çoğunluğu Mezopotamya coğrafyasından ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanından su mücadelesi içinde yer alan kişilerin katıldığı forum 6-8 Nisan tarihleri arasında devam edecek.
Süleymaniye Üniversitesinde gerçekleştirilen forumun açılış konuşmalarında suyun bütün canlılar için bir yaşam hakkı olmasına rağmen Mezopotamya’ya can veren Fırat ve Dicle nehirlerinin bir hegemonya aracı olarak kullanıldığı, bunun bölgede yaşayan halklar açısından büyük bir sorun olduğu dile getirildi. Sulardaki kirlilik, bunun ekolojiye etkileri, suların özelleştirilmesi gibi konulara da değinilen açılış konuşmalarında, Mezopotamya’da devam eden savaşlarla suyun kullanımı arasındaki ilişkiye de dikkat çekilerek; “Yörede su sorunu çözülmeden coğrafyaya barış gelmeyecek” denildi.
Forumun ilk gününde İran’da yaşanan sel felaketi nedeniyle yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunuldu. Irak’tan katılan aktivistler geldikleri coğrafyada temiz suya ulaşım ya da suyun bölüşümü gibi sorunlar yaşadıklarını anlattılar. Yine Rojava’dan gelen su aktivistleri de savaşların yanı sıra su hakkı içinde mücadele ettiklerini belirterek, “Su sorununu sadece Irak’ın, Türkiye’nin değil, bölgedeki herkesin konuşması lazım. Bu bütün Mezopotamya’yı ilgilendirir. Hükümetlerin bizi, Mezopotamya’yı dinlemesi lazım” değerlendirmesinde bulundular.
BİR YANDA KURAKLIK BİR YANDA SEL
İran’dan gelen bir aktivist, geldiği bölgede su sorunu olmadığnı, yağmurların çok fazla yağması nedeniyle sellerin yaşandığını, insanların yaşamını yitirdiğini belirtirken, ülkenin bazı yerlerinin ise kuraklıkla mücadele ettiğini dile getirdi.
Açılış konuşmalarında Ekoloji Birliği adına söz alan Eş Sözcü Caner Gökbayrak, insan uygarlığının Dicle ve Fırat nehirlerinin can verdiği Mezopotamya’da yeşerdiğini ifade ederek, bu suyun demokratik, eşit bir şekilde tüm canlıların kullanımına açılması gerektiğini belirtti. Gökbayrak, nehirler üzerinde yapılmak istenen ya da yapılan barajlara karşı verilen mücadelenin ve Ilısu barajının yok edeceği Hasankeyf’in de durumuna dikkat çekti.
SU BARIŞI
Mezopotamya Ekoloji Hareketi (Meh)’ten Güner Yalnıç ise suyun Kürt halkı üzerinde bir şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıldığını söyledi. TMMOB Diyarbakır temsilciliğinden Doğan Hatun da Dicle ve Fırat nehri üzerine yapılan barajların ülkeler arasındaki anlaşmayı bozduğunu ifade ederek, “Su üzerinde bir barış olmadıkça Ortadoğu’nun hiçbir ülkesine barış gelmeyecektir” dedi. Foruma katılan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni ise Türkiye’de demokrasi mücadelesiyle ekoloji mücadelesini yan yana yürütmeye çalıştıklarını belirterek, “Bu forumu suyun halkalara yönelik bir savaş aracı olarak kullanılmasına karşı önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
FIRAT DİCLE SUYU AZALIYOR VE KİRLENİYOR
Açılış konuşmalarının ardından yapılan ilk oturumda Dicle ve Fırat Havzasında ekosistem raporu ele alandı. Lait Ali Al Obedi ve Anna Bachman tarafından sunulan raporda İran, Suriye, Irak ve Türkiye’nin
Dicle ve Fırat havzasında sorumlu oldukları dile getirilerek, suyun yıllar içerisinde azaldığını, kirlendiğini ve yeraltı sularında da çekilmelerin yaşandığını grafiklerle anlattılar. Sulardaki bu azalma ve kirlenmenin ekosisteme etkilerine de değinilen raporda bölgedeki ülkelerin su stratejilerini kimsenin bilmediği, bu ülkelerin de planları paylaşmadığı ifade edildi.
BARAJLARIN EKOSİSTEME VE KÜLTÜRE ETKİLERİ
Meh’ten Ercan Ayboğa tarafından sunulan Dicle ve Fırat Havzası’nda ‘Baraj politikaları ve etkileri’ başlıklı sunumda Türkiye ve Mezopotamya’da yüzlerce küçük-büyük baraj kurulduğu belirtilerek, barajların ekosistem üzerinde, insanlarda ve kültür üzerinde önemli etkileri olduğu ifade edildi. Ayboğa, “Barajlar insanlığın