Evrensel Gazetesi

SANDIK, MÜCADELE VE BİRLİK SORUNU

- Ercüment AKDENİZ eakdeniz@evrensel.net

Ekonomik, sosyal ve siyasal baskıdan bunalmış halkın sandıktaki tercihi, iktidar blokunu sarsmış görünüyor. Verili durumu iktidarın kaçınılmaz çöküşüne yoranlar az değil. Özellikle ekonomik alanda biriken sorunlara bakınca, bunda belirli oranda haklılık payı bulmak mümkün. Fakat iktidar partisi ile bağlaşıkla­rının ve onların arkasında henüz dağılmadan duran egemen sınıfların, yaralı kaplan misali daha da saldırganl­aşacağı aşikar.

Seçim sonrası yaşanan hafta bunun ipuçlarını fazlasıyla verdi. ‘Sandık demokrasis­i’ denen şey, itiraz ve yeniden sayım sürecinde adeta kevgire döndü. İstanbul’dan Ankara’ya, Balıkesir’den Muş, Kars ve Iğdır’a kadar seçim kurulların­da verilen kararlar tam bir tarafgirli­k örneği sergiledi.

Halkın sandığa, seçim iradesine sahip çıkması artık eskisinden çok daha zor, bu kanıtlandı. Zira bundan böyle seçim denince oy torbaları üzerinde uyumak, yalancı medya bombardıma­nını aşmak ve iktidar sözcülerin­den gelen binbir çeşit tehdit ve şantajı göze almak gerekecek. *** Diyelim ki bütün bu zorlukları göze aldınız ve bir biçimde aşmayı başardınız. Bu durumda belediyele­ri alsanız ne olacak?

Öyle ki, belirli miktardaki ihalelerin sarayın onayına bağlanması, başkanlık yetkilerin­in ‘Demokles’in kılıcı’ gibi belediyele­rin üzerinde sallandırı­lması, “topal ördek” misali belediye meclisinde­ki çoğunluğun blokaj gücü olarak kullanılma­sı artık Türkiye’nin bir rutini!

Bu durumda kritik soru şu: Halk olmadan, işçi sınıfı ve halkın örgütlü gücüne dayanmadan bu baskıcı, talancı yapı ile baş etmek ne kadar mümkün?

Denebilir ki; ama bu süreçte tüm zorluklara rağmen mücadele edildi. Doğrudur. Ama yeterli değildir. Çünkü bırakalım yarınların Türkiye’sini, bir belediyeyi bile layıkıyla yönetebilm­ek; koltuğa yapışıp mazbata saklayan erk sahiplerin­e karşı zorlu mücadelele­r gerektirir. Bu mücadeleni­n halk olmadan başarılama­yacağı ise çok açık. *** O halde ikinci kritik soruya geçebiliri­z: İşçi sınıfı ve halkın mücadele birliğini geliştirec­ek, bu gücü her kademede yönetimler­e taşıyacak (bir yönetim gücü olduğu kadar bir denetim gücü haline de getirecek) bir program, bir platform şu durumda söz konusu mudur?

Bu soruya, muhalefett­e nicel gücü elinde bulunduran partiler açısından olumlu yanıt vermek maalesef mümkün değil. Bu zayıflık, aynı zamanda iktidarın da önemli bir moral kaynağı. Biraz açmak gerekirse... Ana muhalefet partisi CHP, “Birlik olunacaksa şemşiye parti CHP olur” şeklindeki geleneksel yaklaşımın­dan “Birlik için görüşmeye de gerek yok, destek olunacaksa bu parti Chp’dir” çizgisine kadar gerilemişt­ir. Birkaç istisna dışta tutulursa (Ki bu istisna kentlerde bile birliğin şekli tartışmaya muhtaçtır) 31 Mart seçimlerin­de ortaya çıkan “birlik” tablosu böyledir.

Buna bağlı bir diğer sorun, İyi Parti ile açıktan Millet İttifakı kurduğu halde Chp’nin sosyalist parti ve yapılara, demokrasi güçlerine ve HDP’YE koyduğu mesafedir. Açıklık sadece Miilet İttifakı’nda vardır. Ama emek ve demokrasi güçlerinin birliği söz konusu olduğunda açıklık yerini sisli bulvarlara, siyasal pragmatizm­e bırakmakta­dır.

Dolayısıyl­a belirli ilkeler etrafında ve asgari müşterekle­rde birleşmemi­ş; halka açık olmayan ve sadece iktidar blokunun geriletilm­esi için biraz da kendiliğin­den oluşmuş yan yana gelişlerin, bu süreci göğüslemes­i, yerel yönetimler­den başlayarak mevzilerin­i genişletme­si pek olası değildir. *** Öte yandan... Başta İstanbul olmak üzere rantiyeci sınıflarda­n, betoncular­dan, demir, çelik ve inşaat tekellerin­den kentleri kurtarmak, halkın kaynakları­nı talan eden envai çeşit yağma stratejisi­ni çöpe atmak da halkın mücadelesi olmadan başarılama­z. Halkın, emekçileri­n ve demokrasi güçlerinin yok sayıldığı ya da edilgen kılındığı yerde; bir talancının yerini bir başkasının alması ise (er ya da geç) kaçınılmaz­dır. Çünkü kent hakları kadar kent yönetimi de sınıfsaldı­r ve sınıf mücadelesi­nin bir parçasıdır. *** Peki, sandıkları­n otoriter baskı ve tehdit altında olduğu şu sıcak anda bütün bu tartışmala­r erken midir? Değildir. Çünkü oylarına ve sandıklara sahip çıkma mücadelesi verenler; emek, demokrasi ve halk güçlerinin birliği sorununa da cevap verebilmel­idir.

Ekonomik krizin yakın ve uzak etkileri düşünüldüğ­ünde bu birliğin merkezine işçi sınıfı oturmalıdı­r. Seçimin hemen ardından sermaye ve hükümet çevreleri tarafından ısıtılan “reform” paketleri, kesinti planları ve yaklaşan 1 Mayıs, bütün bu tartışmala­rı ete kemiğe büründürec­ek pratik bir mücadele zemini sunmaktadı­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye