‘Her şeyden önce kadınların nasıl önderlik edebildiğini gösterdi’
PETROL-İŞ GEBZE ŞUBE BAŞKANI AKYÜZ’LE FLORMAR DİRENİŞİNİ KONUŞTUK
Gebze’de bulunan kozmetik fabrikası Flormar’da sendika hakkı için 297 gün direnen işçiler direnişlerini son erdirdi. Direnişin sona erdirilmesine dair işleyen süreci, işçilerin kazanımlarını anlatan Petrol-ış Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz, “Yüzde yüz başarı diyemeyiz. İşe iade de olsaydı yüzde yüz olurdu. Ancak sanki hiçbir şey kazanılmamış gibi konuşmaya çalışan kesimler de oldu. Bu hem işçilere hem sendikamıza hem bundan sonra mücadele edeceklere karşı haksızlık olur. Her şeyden önce kadınların hak arama mücadelesine nasıl önderlik edebildiğini gösterdi” diyor.
297 günlük direnişi geride bıraktınız. Ne gibi kazanımlar oldu?
Çoğunluk tespitini aldıktan sonra işverenin tutumu üzerine 15 Mayıs 2018 yılında eyleme başlandı. Bu eylem kapı önünde bekleyerek sürdürüldü. Tabii bir taraftan yargı süreci devam ediyordu bir taraftan sendikal mücadelemiz devam ediyordu. Hem sosyal hem ekonomik mücadeleyi de vermeye devam ediyorduk. Sendikal mücadelemizi işyeri önünde 297 gün devam ettirdik. Çalışan ve işten atılan arkadaşlarımızın bazılarının üçüncü, dördüncü, beşinci mahkemesini beklerken işveren son iki üç ayda, “İlk işten çıkarılan 12 arkadaşın tazminatını veririm diğer 120’ye yakın arkadaşların tazminatları veremem” demişti. Çünkü 25/2 maddesine göre, yani suçlu olarak çıkarılmışlardı. Verilen 297 günlük mücadelenin sonucunda, yargının en üst düzeyde verebileceği bir karar ile kazandık. Biz Türkiye’deki, bölgedeki işçi sınıfının gözünü açtık, hak arama mücadelesinin ne olduğunu göstermeye çalıştık, uluslararası boyutta son zamanlarda böyle bir sınıf mücadelesinin nasıl verileceğini gösterdik. Her şeyden önce kadınların hak arama mücadelesine nasıl önderlik edebildiğini gösterdi. Esas olarak da işverene karşı, 25/2 maddesine karşı onurumuzu kazandık. Yani suçlu olarak çıkarılan bu arkadaşlarımızın maddesi değiştirilerek 18. maddeye dönüştürüldü. İkincisi işverenin gasbettiği kıdem ve ihbar tazminatları alınmıştır. Üçüncüsü de 126 işçi de 16 aylık ücretlerini aldı.
KARAR KAPALI OYLAMAYLA ALINDI
Direnişin bitirilmesine yönelik kimi eleştiriler de yapılıyor...
Sanki hiçbir şey kazanılmamış gibi konuşmaya çalışan kesimler de oldu. Bu hem işçilere hem sendikamıza hem bundan sonra mücadele edeceklere karşı haksızlık olur. Yargı süreci bittiğinde mahkeme bir karar verecekti kazandınız ya da kazanmadınız diye. Şimdi burada şöyle bir durum var. Bir ay içerisinde işveren ya işe iade alacak ya da mahkemenin hükümlerini uygulayacak ve işe almayacak. Zannediliyor ki yargı karar alınca işveren işe geri almak zorundadır. Ama kesinlikle böyle bir şey yok. Haliyle bu mahkemeleri devam ettirmek ve arkadaşlarımızı yıpratmanın da pek anlamı yoktu. Bütün bunlara rağmen biz 16 aylık hakkı aldık. İşsizlik maaşından yararlanılmasının önü de açıldı. Sendikamız ve dışardan duyarlı insanların katkıları ile işçilere küçük bir aylık vermeye çalışıyorduk. Yine de bu ekonomik şartlarda geçinebilecek ücret değildi. Dolayısıyla bu kırılmalara, eksilmelere de yol açıyordu. Tam zamanında ve yerinde sonuçlandı. Bütün getirisi ve götürüsü artıları ve eksileri işçilere anlatıldı. Üç saate yakın bir toplantı yapıldı. Eylemde olan işçi arkadaşlarımızı oylamaya kattık. Kapalı oylamada 53’e 20 bir oyla direnişi bitirme kararı aldı işçiler. İşçi karar verdi direniş başladı, işçi karar verdi bitti. Biz ne karar alınırsa yanlarında duracağımızı ifade ettik.
BİR GÜN SÜRE VERİLMİŞTİ
Mart’ta bitirilmesi...
Bunun belirli sebepleri var. İşveren burada şartlar koşmuş, 6 Mart akşamı işveren avukatının bizim avukatımıza belgeli bir sunumu oldu. Teklif maddeleri ve kabul edilmediği durumda her şeyin sadece yargıda devam edeceğini belirten belge. Biz bu yazıyı, Türkiye’nin nitelikli işçi avukatlarından olan avukatımızla müzakere ettik. Ve avukatımız “Bu durumu müvekkillerime açıklamak zorundayız” dedi. Ve açıklamayı bütün hukuksal boyutuyla kendisi yaptı. Biz de sendikal ekonomik tüm boyutunu anlattık, yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız konusunda olabilecekleri söyledik. Bize bir gün süre verilmişti. “Bırakın 8 Mart geçsin sonra tartışalım” dedik. Ama ısrarla hayır denildi. Birincisi bu teklifle işveren, “Nasılsa 8 Mart’ta bunlar karar vermezler” düşüncesiyle, “Ben teklifi yaptım ama kabul etmediler”e getirmek istedi. Son zamanlarda artan kolluk kuvvetlerinin baskısıyla birlikte pazartesi günü de o yazılı belgeyi kamuoyuna açıklayacaklardı ve hatta valimize de “Biz bu insanlara bunu önerdik, biz yargının vereceği en üst düzeydeki hakları verdik ama kabul etmediler bunların amacı provokasyon, eylemdir, maceradır” diyeceklerdi. Devlet ve devleti yönetenlerden destek isteyerek orayı dağıtacaklardı. Ve işçilerin kararıyla misafirlerimiz ve diğer fabrikadan kadın üyelerimizle birlikte salon tuttuk. Ve basın açıklaması yaparak kamuoyunu bilgilendirdik. Daha sonra 8 Mart’ı da kutladık. Ayrıca bizim işverene çoğunluk üzerinden yaptığımız itirazlar ve mahkeme de devam ediyor.