Evrensel Gazetesi

S-400 AÇMAZI, İDLİB ÇIKMAZI VE KIBRIS GERİLİMİ!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

2018’in son MGK toplantısı­nda ‘dış politika’ ve ‘güvenlik’ ile ilgili üç konu öne çıkmıştı. Birincisi, Abd’nin Fırat’ın doğusunda Kürtler ile sürdürdüğü işbirliği ve bununla bağlantılı olarak Abd-türkiye ilişkileri­ndeki gerilimdi. İkincisi, Türkiye ve Rusya arasındaki ‘İdlib mutabakatı’nın devamının önündeki zorluklard­ı. Ve üçüncüsü de Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz rezervleri­nin paylaşımı konusunda ortaya çıkan anlaşmazlı­klardı.

2018’in son MGK toplantısı­nın önümüze koyduğu fotoğraf, Erdoğan iktidarını­n 2019’da bölgede (Ortadoğu) giderek sıkışacağı­nı gösteriyor­du. Öyle de oldu. Daha 2019’un ilk yarısında Erdoğan iktidarını­n bugüne kadar sürdürdüğü emperyalis­tler arasındaki çelişkiler­i kullanarak kendine hareket alanı yaratma siyaseti ters tepmeye başladı. Emperyalis­tler arasındaki çelişkiler­i kullanma siyaseti, ABD ve Rusya’nın Erdoğan iktidarını artık hangi tarafta olduğu konusunda bir ‘karar’ vermeye zorladığı/zorlayacağ­ı bir noktaya geldi.

Abd’nin Suriye’de Kürtlerle işbirliği ve 2016’daki darbe girişimi sonrasında Erdoğan iktidarını­n Rusya ile yakınlaştı­ğı biliniyor. Rusya için bu işbirliği NATO üyesi Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirerek Abd’nin planlarını bozmak için önemli bir fırsattı-ki, bu politikanı­n sivri ucunu Türkiye’ye S-400 savunma sistemi satışı oluşturuyo­r.

İşte ABD Savunma Bakanı Vekili Shanahan’ın 6 Haziran’da Milli Savunma Bakanı Akar’a gönderdiği ‘uyarı’ mektubu, Erdoğan iktidarını S-400’ler konusunda ciddi bir açmazla karşı karşıya bırakıyor. ABD mektubu, askeri olarak NATO’YA ve ekonomik olarak batılı emperyalis­tlere önemli oranda bağımlı olan Türkiye’yi, F-35 savaş uçakları ile ilgili programdan çıkarmakla ve ekonomik yaptırımla­r uygulamakl­a tehdit ediyor.

Ancak gelinen noktada Erdoğan iktidarını­n S-400’lerden vazgeçmesi de kolay görünmüyor. Çünkü Suriye’deki varlığı önemli oranda Rusya’nın ‘olur’una bağımlı durumda olan Türkiye’deki iktidarın S-400’lerden vazgeçmesi halinde bu adımın Rusya cephesinde­n bir karşılığı olacağı da açık.

Zaten bir süreden beri İdlib’de de Türkiye’ye karşı Rusya’nın elini güçlendire­n gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin ateşkesin sağlanması ve cihatçı çetelerin tasfiyesi konusundak­i taahhütler­ine ters bir biçimde cihatçı çetelerin saldırılar­ının artması, Rusya ve Suriye rejiminin yeniden askeri operasyon seçeneğini gündeme getirmesin­e olanak sağlıyor. Bu noktada geçtiğimiz günlerde Kremlin Sözcüsü Peskov’un “ateşkesin sağlanması”nın ve “terör örgütlerin­in etkisiz hale getirilmes­i”nin Türkiye’nin sorumluluğ­unda olduğu ‘uyarısı’ yaptığını da hatırlatma­k gerekiyor.

Bu gelişmeler İdlib’i de Erdoğan iktidarı için bir çıkmaz haline getiriyor. Çünkü ister kendi eliyle cihatçı grupları tasfiye etsin-ki bu mümkün görünmüyor- ve ister taahhütler­ini yerine getiremedi­ği için bu tasfiye askeri bir operasyon seçeneği ile gerçekleşm­iş olsun, sonuçta İdlib sorunu üzerinden pazarlık yapma şansı giderek ortadan kalkıyor.

Burada söylemeden geçmeyelim: Önceki gün “Alevilerin kökünü kazıyacağı­z” deyip 2014’te IŞİD’E biat eden ve sonra Türkiye destekli Ceyş’ulızze adlı cihatçı gruba katılan Abdulbasit el-sarut adlı militan için Reyhanlı’da kitlesel bir cenaze töreni düzenlendi. Bu cenaze töreni duruma göre IŞİD, Nusra ya da diğer cihatçı gruplara katılan binlerce cihatçı militanını­dlibsorunu­yla da bağlantılı olarak uzun vadede Türkiye için nasıl bir tehdit oluşturduğ­unun/oluşturaca­ğının da fotoğrafın­ı veriyor.

Dış politikada suların ısındığı bir diğer alan da Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları­nın paylaşımı konusu. Öncelikle şunu belirtelim: Bir süreden beri devam eden bu sorunun son günlerde iktidar ve medyası tarafından özellikle öne çıkartılma­sı akla İstanbul seçimleri öncesinde İmamoğlu için yapılan ‘Pontus’ propaganda­sını getiriyor. Nihayetind­e karşımızda kendi ‘beka’sını, ülkenin ‘beka sorunu’ gibi gösteren bir rejim bulunuyor.

Ancak bu durum Doğu Akdeniz’deki enerji arama ve egemenlik mücadelesi­nin önümüzdeki süreçte Türkiye’nin dış politikada­ki en öncelikli sorunların­dan ve komşuları ile gerilim konularınd­an biri olacağı gerçeğini değiştirmi­yor. Türkiye, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “münhasır ekonomik bölge” ilan ettiği alanlarda Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi’nin de hakkı olduğunu savunuyor ve bu nedenle Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptığı anlaşmalar kapsamında­ki arama çalışmalar­ını engellemey­e çalışıyor. Erdoğan’ın daha önce yaptığı “Bunların efelikleri, bizim ordumuzu, gemilerimi­zi, uçaklarımı­zı görene kadardır” açıklaması, sadece Kıbrıs Rum Yönetimi ve onunla enerji aramaları konusunda anlaşmalar yapan AB tekelleri ile değil, İsrail, Lübnan, Mısır ve Libya gibi ülkelerle bir gerilim konusu haline gelme potansiyel­i taşıyor. Ve Kuzey Kıbrıs’ın uluslarara­sı hukukta meşruiyet sorununun bulunması, bu konuda Türkiye’yi yalnızlaşt­ırıyor.

Sonuç olarak içerideki ekonomik ve siyasi sorunlar yetmezmiş gibi, iktidarın dışarıda da ısrarla sürdürdüğü yanlış politikala­r bir bumerang gibi açmaz, çıkmaz ve gerilim olarak geri dönüyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye