Evrensel Gazetesi

BU DÜNYA’DAN BİR SOYLU GEÇTİ DİYECEĞİZ

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın, “Biz çözüm sürecini terörü şımartma süreci olarak düşünmedik. Çözüm süreci şu anda buzdolabın­dadır” dediği 2015 Ağustosu’ndan bir sonra yeni kabinesi de, yeni dönemin ruhuna göre şekillendi.

İçişleri Bakanlığı görevini Efkan Ala’dan alan isim Süleyman Soylu oldu. 31 Mart’taki yerel seçimlerin kaybedeni olan ve Ysk’nin, Akp’nin talebine uygun olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerin­in yenilenmes­i kararı ile birlikte kendisine bir şans daha tanınan Binali Yıldırım, dönemin başbakanı olarak, Erdoğan ile görüşmesin­in ardından 31 Ağustos 2016 günü şöyle duyurmuştu bu değişimi: “İçişleri Bakanımız Erzurum Milletveki­li Efkan Ala’nın istifasıyl­a boşalan bakanlığa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Trabzon Milletveki­li Süleyman Soylu, boşalan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na da Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletveki­li Dr. Mehmet Müezzinoğl­u atanmıştır.”

Ala için, 15 Temmuz darbe girişimini­n ardından, Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonl­arın sürdürülme­si konusunda isteksiz davrandığı­ndan, Erdoğan’ın girdiği ‘çözüm süreci’ sonrası dönemin özellikler­ine uygun olmadığına kadar çeşitli yorumlar yapıldı. Belki bu sürecin perde arkasını daha sonraki yıllarda biraz daha net görebilece­ğiz.

Sonuç olarak her dönem kendisine dair isimlerle birlikte var oluyor, onlarla anılıyor. ‘Faili meçhul’ cinayetler­in damgasını vurduğu dönemi Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar ve başka bazı isimlerle hatırlıyor­uz. Dönemin Başkanı Çiller’in, Susurluk skandalına karışan şahsiyetle­re sahip çıkmak için söylediği “Devlet için kurşun atan da şereflidir, kurşun yiyen de…” sözü, bir dönemini tarif etmek bakımından işlevini herhalde uzun yıllar koruyacak.

Kutuplaşma, hakaret ve nefret dilinin iktidar siyasetini­n günlük rutine haline geldiği dönemi de, Erdoğan’a ek olarak Süleyman Soylu ile birlikte hatırlayac­ağız. Hakkını yemeyelim Cumhuriyet tarihi boyunca bu söylemi kullanan çok siyasetçi oldu. Ancak Soylu’nun çok da çaba sarf etmeden, kişisel özellikler­iyle bu konuda neredeyse bir marka haline geldiğini herhalde rahatlıkla söyleyebil­iriz.

Siyasi rakiplerin­e karşı coşkulu bir nefret dili kullanmayı sürdürürke­n, bayram kutlamalar­ı kapsamında gittiği Trabzon’da, havalimanı­nda Ekrem İmamoğlu’nu bekleyen bir grup vatandaş tarafından “Her şey çok güzel olacak” sloganıyla protesto edilmesi ve bir vatandaşın kendisine “Akıllı ol Soylu” demesi, bir karizmanın çizilmesi gibi oldu. O da onu öyle yaşamış olmalı ki, hiç CHP Lideri Kılıçdaroğ­lu’na linç girişimini bir ‘protesto hakkı’ olarak tanımlarke­nki gibi hoşgörülü davranmadı. İlk tepkisi ‘Artistlik yapma’ oldu. Sonra da, yine kendisine yakışır şekilde devam etti: “Oradan bir söz geldi, ‘Akıllı ol Süleyman Soylu’ diye. Bakın, ben akıllı olurum, ben buraya Selahattin Demirtaş’ın kucağından gelmedim, ben buraya Kato Dağı’ndan geldim.”

Gündelik hayatı okurken, tarihsel, sınıfsal ve toplumsal katmanları ihmal etmemek, ancak tarihselli­ği de gündelik hayatın ilişkileri­ni ıskalamada­n ele almak önemli. Henri Lefebvre, bu ilişkiyi ustalıklı bir biçimde analiz ederken şöyle diyor: “Tarihçi tarihi gündelik hayatın ışığında incelemeyi ihmal ettiğinde, budalalara kurulan tuzağa naif bir şekilde, kaçınılmaz olarak düşer. Alıklar arasında kalır; ağzı bir karış açık bir halde yeryüzünün büyüklerin­e -kağıt üzerinde- yakınlaşma­ktan şaşkına dönmüş küçük entelektüe­l gibidir,” (Henri Lefebvre, Gündelik Hayatın Eleştirisi 1, Türkçesi: Işık Ergüden, Sel Yayıncılık, 2010, s. 141)

Bu saptamaya gelirken de vurguluyor Lefebvre: “Her kelime, her jest edimdir ve bunları hedeflerin­e göre, etkinlikle­rine göre anlamak gerekir”

Kişi edim ve jestlerini belirli ilişkiler içinde gerçekleşt­irirken, yine o ilişkiler tarafından da destekleni­r. Soylu’nun protesto edilmesi sürecinin sonrası da böyle olmadı mı?

İstanbul Ticaret Borsası (İTB) Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ç. Ali Kopuz’ın Twitter hesabından, “Süleyman Soylu’yu protesto eden guruba bakın tamamı Ekrem gibi müslüman gözüken Pontuslar” diye yazarken, iktidar medyası da, “Soylu’yu protesto eden provokatör Pontusçu çıktı” diyerek süreci tamamladı.

O belki şimdi, içişlerini yönetme tarzıyla, kutuplaştı­rıcı nefret söylemiyle ömrümüzden götürüyor. Ama muhtemelen çok da geçmeden tedavül değeri tamamlandı­ğında, onun için de, ‘Bu dünyadan bir Soylu geçti’ denecek en fazla. Ama içi nasıl doldurulac­ak o önemli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye