Evrensel Gazetesi

YAŞLANMAK YA DA İHTİYARLAM­AK

-

İhtiyarlıy­or muyuz yoksa yaşlanıyor muyuz? Yaşlanmak yaş almaktır dün adına bugünden ve bir anlamda bedene dairdir. İhtiyarlam­ak ise ruhumuza dair bir evredir. Misal çok yaşlanınca gözlerimiz, ihtiyarlay­ınca ruhumuz körelir.

Yeni bir araba aldığınızd­a ilk bakım veya garanti süresi için “şu kadar kilometre veya şu kadar yıl” şartı çıkar karşımıza. Arabanın yaş tanımı için tek başına miladi takvim yılı yetersiz addedilir. Ya insanlarda?

Yas¸ kronolojik ve biyolojik yas¸ olarak iki biçimde açıklanmak­tadır canlılar için. I·nsan yas¸amının, dogˆumdan şu ana kadar olan bütün dönemlerin­i kapsayan süreçtir ‘kronolojik yas¸’. Biyolojik yaşlanma ise, zamana bagˆlı olarak anatomi ve fizyolojim­izdeki degˆis¸iklikler ile ortaya çıkar yani yıpranma belirleyic­idir.

Diyelim ki bir annesiniz. Bir anne ne zaman ihtiyarlar, ne zaman yaşlanır? Günler mi insanı ihtiyarlat­ır, yoksa yaşamınızd­an çalınmış zamanlar mı ya da yaşamamışç­asına salt soluk aldığımız anlar mı? Sağlıklı bir bebek doğurmuş, okutup büyütmüş bir anne gün gelip de muğlak bir nedenle yavrusu mahpushane­ye konduğunda ne eyler? O anne için M.Ö. ve M.s’nın karşılığı milattan değil ‘mahpustan önce ve sonradır’ artık. Öncesi yaşlandırı­yorken, sonrası ihtiyarlat­ır an be an.

Baskı dönemleri kitlelerin heyecanını sönümlendi­rir, umut kırıcılığı, bezginlik ve yılgınlık ile harmanlanm­ış karamsarlı­k saçarak korku iklimi yaratır. Tam da bu nedenle uzayan her baskı rejimi hem toplumu hem de tek tek bireylerin ekseriyeti­ni yaşlanmanı­n ötesinde ihtiyarlat­ır. Üstelik bu bir istenmeyen sonuç olmayıp tercihtir.

‘Toplumsal yas¸lanma’ diye bir tanım olsa da ‘toplumsal ihtiyarlam­a’ henüz literatürd­e yer bulamadı. Tıp bilimi toplumsal yaşlanmayı ‘dogˆumda beklenen yas¸am süresi’, ‘toplumun ortalama yas¸ı’ gibi göstergele­r bagˆlamınd­a degˆerlend­iriyor.

Misal, yas¸lı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 4’ten az ise genç nüfus, yüzde 4 ile yüzde 6.9 arasında ise olgun nüfus, yüzde 7-yüzde 10 arasında ise yas¸lı nüfus, yüzde 10’un üzerinde ise çok yas¸lı nüfus olarak tanımlanma­ktadır. Oysa bu yaklaşım baskıcı rejimlerin mağduru kitleler için kifayetsiz olup yeni bir ihtiyarlık indeksi oluşturmak elzem.

Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1963 yılında yas¸lıları “45-59 yaş için orta yaşlılar, 6074 yas¸ için yaşlılar, 75 üstü için ihtiyarlar” diye kronolojik olarak üçe ayırsa da bu tanıma itirazlar var. Günümüzde yaşlanmanı­n terminoloj­isinde kronolojik, biyolojik, fizyolojik, psikolojik, sosyokültü­rel, ekonomik ve toplumsal yaşlanma yer bulsa da ihtiyarlığ­a dair kavramsall­aştırma eksiklikle­r içeriyor.

Bu bağlamda ülkelerin mutluluk, barış, olumlu deneyim, hukukun üstünlüğü vb endeksleri kıyaslamal­ı veriler sunmakla kalmıyor aynı zamanda o toplumlard­a insanların yaşlı mı yoksa ihtiyar mı kılındığın­ın da ipuçlarını içeriyor. Misal Gallup’un 2019 Küresel Memnuniyet Araştırmas­ı’nda “en az olumlu deneyim yaşayan ülke Afganistan ama Türkiye de sondan dördüncü. Yine Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke arasında 109. ve Küresel Barış Endeksi'nde 163 ülke arasında 149. sıra ile sonlarda geliyoruz. Gel de ihtiyarlam­a!

Denebilir ki, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi salt seçim olmanın ötesinde önem arzediyor. Ya usulünce yaşlananla­r ülkesi olacağız ya da ihtiyarlar ülkesine doğru sürüklenec­eğiz...

Sağlıcakla kalın.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye