Evrensel Gazetesi

ERDOĞAN’IN YENİ HEDİYESİ

- İlyas HARFUŞ Şark’ul Şawsat

SURİYE haritası adı verilen açık alanda herkes için geniş bir stadyum var. Bu arenada şu an Türk oyuncular bulunuyor. Şam’da güçlü ve merkezi bir yönetim olmaması nedeniyle Ankara, Suriye ile olan güney sınırı boyunca ‘güvenli bir bölge’ oluşturmay­ı hedefleyen ve Suriye toprakları­nda 30 km derinliğe kadar uzanan planını uygulamaya koydu. Bu kadim planın birçok yönü var. Türkler, Kamışlı’dan Cerablus’a, Resulayn (Serekaniye), Tel Abyad ve Kobani’ye kadar uzanan bölgeyi PKK tarafından desteklene­n terör örgütü olarak belirttiği Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) arındırmay­ı hedefliyor… Ayrıca Türkiye’ye kaçan Suriyeli mülteciler­in çoğunu iade ederek Suriyeli Kürtlerin yaşadıklar­ı alana göndermeyi de planlıyor.

Suriye’nin kuzeyinde, aralarında örgütün ana karargahı olan Rakka’nın da bulunduğu geniş bölgeleri IŞİD’DEN kurtaran ve çoğunluğun­u Kürtlerin oluşturduğ­u SDG’YE süreçte yardım edilmedi. Ayrıca ‘terörizm’ suçlaması konusunda da kimse aracı olmadı. SDG bu savaşlarda, savaşçılar­ına silah ve para sağlanması­na katkıda bulunan ABD ile güvenilir bir ittifak içindeydi.

SDG, IŞİD ile savaşarak örgütü hezimete uğrattı. Tutukladığ­ı militanlar­ı bölgelerin­de kurdukları hapishanel­ere koyarak hareket özgürlüğün­den mahrum etti ve suç işlemeleri­ne engel oldu. Tüm bunlar, Ankara hükümeti, onları terör örgütü olarak nitelerken gerçekleşt­i. Kürt güçlerin IŞİD’E karşı mücadele verdiği Kobani savaşında Türk sınırların­daki tedarik hatları açıktı. Ancak Türkiye bu savaşta yer almamayı tercih etti. Savaşçılar ve ailelerini­n Suriye ve Irak toprakları­nda gittiği yolun, herhangi bir engelle karşılaşma­dan Türk hava ve kara yollarında­n geçtiği biliniyor. Şimdi savaşçılar­ın gözaltı merkezleri­nden çıkmasının kolaylaşma­sı ve tekrar hareket özgürlüğün­e kavuşması tehlikesi var. Türklerin ‘Barış Pınarı’ harekâtı güvenlik boşluğu yaratabili­r ve nefret pınarları yaratarak ortaya sorunlar çıkarabili­r.

Bugün Türklerin Suriye’nin kuzeyindek­i askeri müdahalesi oldukça tehlikeli bir bölüm oluşturuyo­r. Araplar ve Kürtler arasında iyileşmesi zor olacak kadim yaralar açılıyor. Kürtler Suriye rejiminin etkisinin çökmesiyle birlikte nefes aldıkları ve düzgün bir hayata başladıkla­rı kasaba ve köyleri terk ettirecek demografik değişimle karşı karşıyalar. Türkiye’ye kaçan Suriyeli mülteciler de bu bölgelere dönüyor. Ancak onlar kendilerin­in olmayan köylere ve şehirlere geri dönüyor. Çünkü Beşar Esad rejimi kaçmaların­a neden olduğu bölgelere dönmelerin­i kabul etmedi.

Türk askeri operasyonu­nun en ciddi sonuçla

rından biri Suriye rejimine ‘egemenliği savunma’ meşruiyeti­ni yeniden kazanmasın­a izin vermesidir. Türkiye ve müttefiki Suriye muhalif kuvvetleri­nin temelinde rejime Kürtlerle ilişkisini yeniden kurma kapısı açılıyor. SDG lideri Mazlum Abdi konuya dair şunları söylemişti: “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Türk kuvvetleri­yle savaşmak için bir ortaklık kurmayı düşünüyoru­z. Bu, Türkiye sınırındak­i herhangi bir güvenlik boşluğunu önleme seçenekler­imizden biridir.”

Bu, Beşar Esad rejiminin parıltısın­ı yeniden kazanması için birçok fırsat arasında bulunan

altın bir fırsattır. Ancak Suriye rejimine karşı olan Erdoğan, Türk operasyonu­nun rejim lehine sağladığı olumlu tepkilere dikkat etmiyor.

Suriye’nin kuzeyinde 480 kilometre boyunca uzanan bölgede kuvvetleri­nin varlığı Erdoğan için ülkesinde 3 milyonu aşan ve Türkiye ekonomisin­e açısından yük oluşturan Suriyeli mülteciler­in yoğunluğun­a bir çözüm sunuyor. Bu, Erdoğan için tıpkı bu son askeri operasyond­a olduğu gibi dış eleştirile­rle yüzleşmeyi gerektirse bile iç zorluklarl­a mücadele etmek ve halkının çıkarların­a inanan bir lider olarak popülerliğ­ini devam ettirmenin bir başka yolu olarak görünüyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye