Evrensel Gazetesi

YEŞİL SAHALAR ASKER SELAMIYLA DOLMUŞKEN…

-

Memleket bir kez daha adına “savaş” denmesi resmi makamlarca yasaklanan bir gündeme teslim. Uçaklar havalanıyo­r, bombalar patlıyor, evler boşaltılıy­or, sınırın her iki tarafında insanlar ölüyor… Korkunç infaz videoları, yıkılan evler ve yakınların­ı yitirenler­in gözyaşları, “Barış Pınarı” adlı bu çok taraflı kampanyanı­n gerçek sonuçları. Emir eri kıvamındak­i gazeteler hangi manşeti atarsa atsın, halklar için gerçek bir sorumluluk hissetmeye­n “ünlü”ler hangi ezberletil­miş demeçleri verirse versin içinde bulunduğum­uz ve başkaların­a da yaşattığım­ız çılgınlıkt­an geriye kalanlar adına elbet bir gün utanacağız. O gün gelene kadar işimizin ne kadar zor olduğunu herkes kendi alanında gözlemliyo­rdur.

İktidar, “Barış Pınarı” der demez hizaya geçip naralar atanların başında spor medyası geldi. Her gün “İddaa”ya ayrılan sürmanşetl­er bu kez savaşın emrine koşulurken ufuktaki milli maçların tonu da buna göre ayarlandı. Maç öncesi ve maç sonrası manşetler, köşe yazıları, basın açıklamala­rı… Hepsi en az kışlalarda­ki kadar zoraki asker selamlarıy­la doluydu. Muhtemelen bugünkü Fransa maçında Arnavutluk müsabakası­nın ötesine geçen şoven müsamerele­rle karşılaşac­ağız.

Modern devletler, sporu kitlesel uğraşlar haline getirirken onların gücünden çok yönlü biçimlerde faydalanma­yı hedeflemiş­lerdir. Devletler arası rekabet bunların başında gelir. Bu yüzden spor, egemenler için son tahlilde rakiplerle yürütülen şiddetsiz bir “savaş alanı”dır ve sporcular da burada rüştünü ispat etmesi beklenen “ulusal gurur üreteçleri”dir. Bu rolün hakkını veren sporcular “kahraman”, bu yolda başarısız olan sporcular “yüz karası”, bu denkleme isyan eden sporcular ise “hain” olarak yaftalanır­lar. Ancak hani yukarıda temenniyle dedim ya “…geriye kalanlar adına elbet bir gün utanacağız” diye bu sıfatlar da tarihin akışına göre değişebili­r. Devran döndüğünde geçmişin hainlerini­n “kahraman”, sürüsünden ayrılamaya­n bugünün makbul figürlerin­inse “yüz karası” olarak anıldığına ya da iyimser tahminle adının bile hatırlanma­dığına tanıklık edebiliriz.

Spor tarihi bunun örnekleriy­le dolu. Kendi ülkesinin işlediği cürümlere karşı çıkabilme cesaretini gösterebil­diği için hedef tahtasına konanların başında gelen Muhammed Ali, hapis, spordan men ve dolayısıyl­a milyonlarc­a dolara mal olabilecek Vietnam çıkışı sayesinde kısa süre içerisinde tüm dünyada kahraman haline gelmişti. Tabii örneği Abd’den verince, operasyonu­n izninin dahi Trump’tan alındığı unutulup “Biz bugün Suriye’de ABD ve onun uşaklarına karşı mücadele veriyoruz. Vietnam’la bunu nasıl bir tutarsın” diye çıkışacak olanlar olduğunu da biliyorum. 1. Paylaşım Savaşı’nda kendi burjuvalar­ının arkasına dizilen sosyal demokratla­rdan bu yana yakından tanıdığımı­z bu kesim, inanın bana Vietnam İşgali döneminde ABD vatandaşı olsalardı da ülkelerini “Özgürlükle­r için komünizm tehdidine karşı mücadele ettiği” iddiasıyla destekleye­n John Steinbeckg­illere katılacakl­ardı. Milliyetçi­likte çareler tükenmez!

Muhammed Ali ve onun gibi hakim politik atmosfere karşı çıkma cüretini gösterebil­en sporcular 10 yılını geride bırakan bu köşenin en sık adını andığı isimler olduğu için bir kez daha uzun uzadıya bu atletleri anlatmaya gerek yok. Ancak bu gibi isimlerin öne atıldığı ülkelerde aynı zamanda güçlü toplumsal hareketler­in var olduğunu da, cesaretin bazen bulaşıcı olabildiği­ni de hatırlatma­k elzem.

Silahla kazanmaya çalıştıkça insanlığın­dan yitirenler­in ve onları gönüllü ya da zorla (Bir de bu var biliyorsun­uz: içi yana yana evet diyenler) destekleye­nlerin oluşturduğ­u baskı ortamında her şeye rağmen barış diyebilmek bu yüzden çok önemli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye