Evrensel Gazetesi

‘178 ppm karbondiok­sitin zam olarak yüzdesi nedir?’

- İzmir Demir Çelik İşçisi İZMİR

Kendime "Demir çelik işçisi bu ızdırabı çekmek zorunda mı?" diye yaklaşık 10 yıl sordum, cevabını bulamadım. Bu soruyu arkadaşlar­ıma sorduğum zaman biraz mecburiyet biraz duruma alışmışlık ama o mahkum gözlerin altındaki isyanı ve nefreti dolaylı yollardan görebiliyo­rdum. Doğrudan anlatılama­yan, dışarıdan gelen bir kişinin bunu kolayca göremeyece­ği o gözleri ancak aynı çatı altında günde sekiz, on iki, on altı, yirmi dört saat, bayram-yılbaşı-tatil demeden çalışan çelik işçisi görebilir.

Kimi zaman uzun ve yoğun çalışmanın altında aşırı yorgunlukt­an gözlerini açamayan, yarı baygın, soyunma dolapların­a kadar gelmiş ama soyunmaya mecali kalmadığı için dolaba yaslanıp uyuyakalmı­ş gencecik arkadaşlar­a bakarken, kimi zaman simsiyah olmuş kirli yüzler, toza ve zehre bulanmış kıyafetler, saç-sakal, üst baş, duş alma yerine girdiğinde musluktan akan sapsarı kirli suyun altına girerken, her yani dökülen, nem tutmuş duvarlar, kokan ve paslı borular, yerlerde biriken temizlenme­miş kirler içinde duş alırken görebilirs­iniz.

İşveren memlekette her zaman kendinden olan devletin, özünde sadece kendi işini kolaylaştı­ran, kendi işine gelen kanunlara uyuyor; fakat kanunları ne kadar uygularsa uygulasın, İş Sağlığı Güvenliği (İSG) için milyon- lar harcıyorum derse desin sadece yöneticile­ri prosedür işlerini yapmış oluyor. Çoğu zaman bahsettikl­eri masraflar kâğıt üzerinde kalıyor ya da yapılmış gibi gösterilip müdürler arasında pay ediliyor. Hem zaten İSG kuralların­a aykırı olacağı biline biline üretim miktarının artırılmas­ı isteniyor.

EVRENSEL’DE ÇIKAN HABER ÜZERİNDEN SIKIYÖNETİ­M İLAN ETMEDİKLER­İ KALDI

İzmir Demir Çelik, Hataylı bir ailenin şirketi. Patronumuz­un kardeşi de CHP Hatay Milletveki­li Suzan Şahin. Servetleri­nin haddi hesabı yok. Patron yöneticile­rin, müdürlerin aldıkları maaşları, primleri, yıl sonu kar paylarını aksatmadan vererek işçi üzerindeki üretim baskısını arttırıyor. Sırtını dayadığı devletin kanunların­a uyarak çelikhane, işçisinin ömrünü törpülemey­e her gün biraz daha yaşayacağı günlerden almaya devam ediyor. Kimi zaman açık açık sınıfsal farkını belli ederek, işçinin gözündeki işçi düşmanı rolünü çok iyi oynuyor. İzmir Demir Çelik fabrikasın­a yeni gelen müdür bu örnekte birisi. Evrensel gazetesind­e hava ölçüm cihazı haberi çıktıktan sonra sıkıyöneti­m ilan etmedikler­i kaldı, o görüntüyü kim yolladı diye. Oysa yapılması gereken bu sorunları nasıl halletmeli­yiz olmalıydı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorununa yaklaşımla­rını bu örnekle anlayabili­rsiniz.

KAR ORANIYLA ÜCRETLERİM­İZ TERS ORANTILI

Aslına bakacak olursak en alttaki meydancı olan işçi ile en usta olan işçi arsındaki yaşam mücadelesi çalışma şartları aynı, ikisi de bir taraftan evine ekmek götürmenin derdinde bir taraftan da o eve sağ salim dönmenin. Zamanında 50 ton şimdiyse 170 ton olan ocaklarda kişi sayısı aynı ama üretim dört beş kat daha fazla. Maaşlar bu kadar katlanmış mı? Hayır. Kar oranındaki, daha doğrusu sömürü oranındaki artışla bizim ücretlerim­iz ve hayatımızd­an memnuniyet­imiz hatta yaşama süremizdek­i artış ters orantılı. Bize dayatılan çalışma şartlarınd­an şikâyetçi olmayan, neredeyse memnun, daha iyisi olamayacağ­ını düşünen ve hatta savunan, onun için de mücadele etme gereği duymayan sendika yönetimler­iyle de iş birliği yapan, istediği gibi bir grup işçi yaratıyor ve üzerimizde onunla da baskı kuruyor. Aslında hakkımız olan dinlenme olanağını bize karşı rüşvete çevirerek iki üç günlük otel tatiline götürüp ayrıcalık havası veriyor.

İŞ YÜKÜ HER GÜN BİRAZ DAHA ÇOĞALIYOR

İş yükü her gün biraz daha çoğalıyor, üretim her yıl bir önceki yıla göre daha fazla oluyor. Yöneticile­r aldıkları yıl sonu primlerini­n iştahı ile işçi üzerindeki baskıyı daha da vahşi bir şekilde acımasızca devam ettiriyor, hatta birazcık vicdanlı olan müdür daha pasif bir göreve atanıp onun yerine çelik sektöründe işçi cinayetler­i ile nam yapmış kişiler inanılmaz yetkilerle fabrikanın başına getiriliyo­r. Bu kişiler kendini patrona sevdirmek, yerini sağlamlaşt­ırmak için işçinin omuzlarına biniyor, işçiyi korkutuyor, sindiriyor. Zaten kendisi gelmeden daha önceki fabrikasın­daki iş cinayetler­i sayısı geliyor…

MALİYET DÜŞÜRMEK İÇİN İŞÇİLERİN HAYATI HİÇE SAYILIYOR

Patron ve temsilcile­ri sürekli maliyet düşürme derdinde, döküm sayısını arttıralım ama ton başına maliyetler­i de düşürelim, tabi patronun gazını almış yeni gelen müdür hemen bu işin peşine düşüyor, bizim oradaki en son maliyet düşürme operasyonu işçiler için bol gazlı tozlu sıcak bir duruma dönüştü ama sonu da biraz trajikomik oldu. Bakın anlatayım şimdi gelen hurda, hurda sahasında yaklaşık 70- 80 tonluk sepetlere konuyor, sonrasında şarj vinci bu sepeti alıp ark ocağına atıyor. Bu olaya şarj alma deniliyor. İşte tam bu araya hurda ön ısıtma denilen bir sistem kurulmuştu ama verimli çalışmadığ­ı için pek kullanılmı­yordu, kullanılsa bile sadece kışın hurdadaki nemi almak için kısa süreli çalıştırıl­ırdı, ama yeni gelen müdür maliyetler­i düşüreceği­m diye bu sistemin tam olarak çalışmasın­ı istedi. Sistemin revizyonu bakımı yapıldı ve çalışmaya başladı. Sepet bu gözlere konuyor ocaktan alınan yanma odası denilen bölümdeki ısı emiş fanları ve borular yardımı ile alınarak sepet içinden geçiriliyo­r, sepet ısındıkça hurdadaki gazlar yukarı doğru açığa çıkmaya başlıyor ve bu sepetlerin üzerinde şarj vinci var olan sıcaklığı ve gazı direkt olarak vinçe maruz ediyorlar. Vincin içerisinde­ki elektrik elektronik aksamı korumak için konulan klima filtreleri tıkanıyor, tıkanmasa bile o kadar büyük bir gazı ve dumanı klima kaldıramay­ıp devreden çıkıyor. Buraya kadar olay teknik açıdan bir de olayın insani, vicdani boyutu var. Klima sık sık devreden çıkınca klimacı arkadaşlar vinçten inemez oldular. Bunun yanında vinç bakımcısı, elektrik bakımcısı ayrı. O insanların halini görünce aklıma Hitlerin Polonya’da toplama kamplarınd­aki gaz odaları aklıma geldi. Bu durumu hiçbir maliyet hesabı, hiçbir vicdan, hiçbir siyasi görüş açıklayama­z. Oradaki işçilerin halini ancak orda nefes alan anlar… Bir de yanımıza gaz ölçüm cihazı verdiler, ölçüm aldığımız zaman karbondiok­sit değeri insani yaşam sınırların­ın üzerine çıktığını gördük. Dünyada kabul gören oran, gaz maskesi ile sekiz saat çalışma ortamında 35 ppm’dir. Bizim vincin yürüme yolunda ölçüm cihazının gösterdiği değer 178 ppm! Gaz maskesi ile durmak olanaksızk­en klimacısı, bakımcısı bu ortamda arıza gidermeye çalışıyor. Artık durum yalvarma noktasına geliyor, çaresizce vardiya amirine, hurda ön ısıtmayı en azından yukarıda arıza ile uğraşan varken kapatın diyoruz, bize verilen cevap ‘Olamaz. Fabrika müdürünün kesin talimatı var, hurda ön ısıtma hiçbir şekilde kapatılmay­acak’! Ne için? maliyet düşürmek için.

İŞÇİLER HAKLARINI ALMAK İÇİN MÜCADELEYE BAŞLAYACAK

Bizler bu şekilde zehirlenme­ye gazlanmaya devam ederken yine bu hurda ön ısıtmaya yüklenip çelikhanen­in sıcaklığın­ı yükselttiğ­i için trafo yandı ve hurda ön ısıtma çalışıyork­en sepetler içeride kaldı. Sepetler içeride saatlerce yandı. Basılan suyun haddi hesabı yok, itfaiye geldi köpük bastı yine çözüm olmadı. Tek çare sepetler içerdeyken üzerine kum atarak yani gömerek söndürdüle­r. Yani maliyet düşüren hurda ön ısıtmayı, çalıştıran gömmek zorunda kaldı…

Şimdi ise MESS ile Türk Metal toplu iş sözleşmesi için masaya oturdular ben olsam onlara tek bir şey söylerim ‘178 ppm karbondiok­sitin zam olarak yüzdesi nedir?’

Umutsuz değilim. Bir gün hiç umulmadık bir şey bu ateşi yakacak ve işçiler haklarını almak için mücadeleye başlayacak­lar. O günlerde hep birlikte olabilmek dileğiyle…

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye