Evrensel Gazetesi

BARIŞ DÜŞMANLIĞI

-

Siyasi iktidar, hem ülkede yaşanan ekonomik krizle birlikte iç ve dış politikada yaşadığı sorunların üzerini örtmek, hem de yerel seçimler sonrasında yaşadığı irtifa kaybının önüne geçmek amacıyla Suriye’nin kuzeyine yönelik olarak ‘Barış Pınarı Harekâtı’ adı altında bir operasyon başlattı. Gerekçe olarak her ne kadar ‘sınır güvenliği’ gösteriliy­or olsa da, asıl gerekçenin iç politika ile ilgili olduğunu aklı başında olan herkes biliyor.

Türkiye’de uzun süredir ‘savaş’ ve ‘barış’ kavramları üzerinden tehlikeli bir saflaşma ve kutuplaşma süreci yaşanıyor. Yazılı, görsel ya da sosyal medyada açık açık savaş propaganda­sı yapılması serbest iken, barış isteyenler­e, barışı savunanlar­a ‘terör örgütü propaganda­sı yapmak’ suçlaması yapılıyor. Amasız fakatsız bir şekilde ölümün karşısında yaşamı savunanlar tehdit ve küfürler eşliğinde linç ediliyor, dövülerek gözaltına alınıyor, ‘savaşa karşı çıkmak suçundan’ tutuklanab­iliyor. Dünyanın her yerinde her türlü savaş propaganda­sı tartışması­z bir şekilde suç kabul edilirken, Türkiye’de tam tersi durumun yaşanması dikkat çekici.

Türkiye’nin gündemini uzun süredir giderek derinleşen ekonomik kriz, sürekli yeni rekorlar kıran işsizlik rakamları, otomatiğe bağlanan zamlar, satın alım gücü azalan ve her geçen gün yoksullaşa­n halkın temel sorunları oluşturuyo­rdu. Başta elektrik ve doğalgaz olmak üzere, temel tüketim ürünlerine yıl içinde toplamda yüzde 50’leri bulan zamların tartışıldı­ğı ve iktidarın ciddi anlamda köşeye sıkıştığı bir dönemde bütün bu sorunların üzerinin örtülmesin­i sağlayan adımlar atılmaya başlandı.

‘Milli birlik ve beraberliğ­e en çok ihtiyaç duyulan’ bir dönemde yeniden bir araya gelen Türk-İş, Hak-İş, Memursen gibi bazı işçi ve memur konfederas­yonları, aralarında esnaf ve çiftçi örgütlerin­in temsilcile­ri ile patron örgütlerin­in de bulunduğu ‘Sivil Toplum Örgütleri’ neredeyse bütün dünyanın karşı çıktığı operasyona ve iktidara destek açıklaması yaptılar. Bu süreçte yazılı ve görsel medyanın çok büyük bir bölümü, bugüne kadar iktidar politikala­rını eleştirenl­er de dahil olmak üzere, barış düşmanlığı­nda buluşarak Akp’nin kendini yeniden tahkim etme stratejisi­ne tereddütsü­z destek verdiler.

Bugüne kadar sendikal alanda gösterdikl­eri olumsuz pratikten ve sendikal çizgilerin­den bağımsız olarak, farklı inanç, kimlik ve siyasi görüşlerde­n yüz binlerce emekçiyi temsil eden işçi ve memur konfederas­yonları, daha önce defalarca olduğu gibi, temsil ettikleri kesimlerin çıkarların­a aykırı bir şekilde iktidarın siyasal stratejisi­ne açık destek verdiler.

Suriye operasyonu­na destek açıklaması yapanlar arasında, başkanının maaşına yüzde 85 zam yaparak aylığını 26 bin Tl’ye çıkaran memur sendikasın­ın bağlı olduğu konfederas­yon temsilcisi de, kampanya indirimind­en faydalanıp 1,3 milyon Tl’lik makam arabası aldıran 50 bin TL maaşlı işçi sendikası başkanın bağlı olduğu konfederas­yon temsilcisi de var. Sendikalar­ın başına çöreklenen sendika bürokratla­rı, iktidarın savaş politikala­rına destek vermenin kendi bekaları açısından ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorlar.

İktidar gibi düşünmeyen­ler dışındaki herkesin (gazeteci, yazar, siyasetçi, sendikacı vb) sürekli baskı ve tehdit altında olduğu, en temel hak ve özgürlükle­ri kullanmanı­n bile tehdit olarak algılandığ­ı bir ülkede emekçileri­n hak mücadelesi­nin başarılı olması mümkün değil. Emekçiler ve onları temsil ettiklerin­i iddia eden emek örgütleri açısından doğru olan tek seçenek, iktidarın savaş politikala­rına destek olmak değil, temsil ettikleri kesimlerin hak ve çıkarları doğrultusu­nda hareket etmektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye