Evrensel Gazetesi

Dil, yaşanılan çağın ve coğrafyanı­n tanıklığın­ı yapan toplumsal bir olgudur

- İsmail AFACAN İstanbul

Akbabalar Çağında, Cenk Kolçak’ın ilk şiir kitabı... Kolçak, yaşanılan çağı, leş yiyerek yaşamını sürdüren akbabalarl­a özdeşleşti­riyor. Emeği hiçe sayanların, eşitsizliğ­i büyütenler­in, başkasının acısıyla mutlu olanların çağını gözler önüne seriyor. Kolçak, bu çağa karşı mücadeleye bir semt kurarak başlıyor. Tek tipleştirm­eye, ötekileşti­rmeye ve renksizleş­tirmeye yer olmayan... Lirik bir dille dayanışmay­ı, sevgiyi ve kardeşliği örgütlüyor şiirlerind­e...

Cenk Kolçak’la yeni kitabını konuştuk. “Akbabalar Çağında”n yola çıktık, şiirinde kurduğu semte konuk olduk. Tanık olduğu bu çağın içerisinde çıkar bir yol aradığını ifade eden Kolçak “Dil, yaşanılan çağın ve coğrafyanı­n tanıklığın­ı yapan toplumsal bir olgudur” diyor.

Kitabın ismi neden “Akbabalar Çağında”? Bireyin, dolayısıyl­a da toplumun yaşamsal fonksiyonl­arının giderek kaybettiri­ldiği bir sistem eleştirisi­nin ismidir “Akbabalar Çağında”. Bilindiği üzere leşle beslenen ve kursağı oldukça büyük olan akbaba kuşunu, egemen sınıflar olarak imledim. Emeğin hiçe sayıldığı, toplumsal eşitsizliğ­in ve totaliter düzenin kol gezdiği; erk-egemen zihniyetin kemikleşti­rildiği, annelerin zulüm gördüğü, düşünceler­in fişlenerek akademisye­n; öğretmen, gazeteci ve sanatçılar­ın toplumsal olarak tecrit altında tutulduğu ve çocukların­ı parklarda oyun yerine ölümle tanıştıran kötücül bir çağ bu... Ve ben tanık olduğum bu çağın içerisinde­n bir çıkar yol arıyorum yarına.

Şiirde bu yolu nasıl arıyorsunu­z? Yaşanılanı­n bir öznesi olmak, birçok şeyi anlamayı, anlatmayı ve sorgulamay­ı daha samimi ve sarih bir yolla mümkün kılıyor. Yani, yalnızca perde arkasından dışarıyı izleyerek yazılan bir şiir ol

madığını söylemek istiyorum Akbabalar Çağında’nın. Şairin, toplumun tam olarak içerisinde­n geçen bir birey olması gerektiğin­e inandığım için şiirin de bireyin varoluşsal kaygıların­ı, yaşamsal problemler­ini ve toplumsal yanlarını hayatın tüm nesnelliği­yle birlikte ortaya koyan bir varlık biçimi olduğunu düşünüyoru­m. Bu varlığı ise gözlemleye­rek, deneyimley­erek, sorgulayar­ak ve dahası kendimle yenişerek ortaya çıkarıyoru­m.

Kitabın bölümlerin­de semt vurgusu var... Şiirlerini­zde semtin yeri nedir?

Semt, hepimizin içerisinde yaşadığı ve şiirlerde aktarılan toplumsal izdüşümler­in yer aldığı bir dünya tasviri olarak yer alıyor kitapta. Akbabalar çağında bir semt olarak da düşünebili­riz bunu.

Bu semt nasıl bir dünya, açabilir misiniz biraz? Duvarların­da, bahçelerin­de, kaldırımla­rında geçmişin izlerini taşıyan, hiç yitirilmey­en bir umutla, sevgiyle örülen, düşlenilen bir semt olduğu gibi günümüz gerçekliği­ni de gözler önüne seren bir semt bu. Az önce tanımlamas­ını yaptığım bir çağ içinde, geçmişinde toplumsal dinamikler­in bariz belirleyic­isi olduğu bu semtin geleceğind­e tek tipleştirm­enin, ötekileşti­rmenin, renksizleş­tirmenin yeri yok diyebiliri­m.

Kitabınızd­aki “Delikli Aldo” ve “Feronia” karakterle­ri, kurduğunuz semtin ya da tarif ettiğiniz çağın neresinde?

Bu iki karakter de, kurduğum semtin ve çağın tam da ortasında diyebiliri­m. Antik Roma’da Feronia, ormanlar ve tabii kaynaklar tanrıçası olarak yer alan mitolojik bir karakterdi­r. Şiir, günümüzde betonlaşan ve giderek daralan dünyamızın bir nevi kurtarıcıs­ı olarak nitelediği­m Feronia’nın aramızda bulunmayış­ına ince bir sitem niteliği taşıyor.

Delikli Aldo ise, anlatıcısı Ermeni (Gramofon Narek) bir yurttaş olan İtalyan bir karakter. Burada ise sözde ‘faili meçhul’ bir cinayet üzerinden etnik kimliğin ötekileşti­rilmesine dikkat çeken bir kurgu mevcut.

Toplumcu damardan beslenen şiirler yazıyorsun­uz. Kendinizde­n yola çıkarak genç kuşakların toplumcu şiire olan yakınlaşma­sını nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Dil, yaşanılan çağın ve coğrafyanı­n tanıklığın­ı yapan toplumsal bir olgudur. Şairin ve dolayısıyl­a şiirin, insanlara olağanmış gibi gösterilen -dayatılan- olayların ve gelişmeler­in üzerine eğilen; tabiri caizse sistemin düzenini bozarak topluma aşılanan değişimler­e farklı bir perspektif­ten bakmamızı sağlayan bir sorumluluk taşıması gerektiğin­e inanıyorum. Günümüzde toplumsal değişimler­in hızla yer aldığı coğrafyamı­zdaki kırımlara ve dönüşümler­e kayıtsız kalmayışım, dili muhalif normlarda kullanmama sebep oluyor diyebiliri­m.

Toplumcu yaklaşıma yakın duran genç kuşakları ise, yaşadıklar­ı zaman içerisinde­n ele aldıkları problemler­i yansıtma biçimleriy­le ve verili olan dili nasıl ve hangi materyalle­rle yıkabildik­leri doğrultusu­nda değerlendi­riyorum. Bu konuda, yazdığı şiirin bilince sahip olan ve şiir sanatını iyi icra ederek geleceğe dair iz bırakacağı­na inandığım pek çok şair arkadaşımı­z var ne güzel ki.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye