İŞSİZLİKTE SURİYELİLERİN ETKİSİ MİNİMAL
Mültecilerin işsizliğe neden olduğu yönündeki toplumsal algı da geri göndermeye kredi açıyor. Ne dersiniz? TÜİK işsizlik oranlarını açıkladı: 13.9. Türkiye’de Suriyelilerden kaynaklı bir işsizlik yükselişi olduğuna ben inanmıyorum. Bu yükseliş ülkenin ekonomik dengeleriyle ilgili, yapısal sorunlarıyla ilgili. Türkiye ekonomisinin yatırım yapamaması, yeni istihdam alanları açmaması ile ilgili. Bunun içinde Suriyelilerin katkısı gayet minimal düzeyde. Neden böyle? Çünkü Suriyeliler zaten kayıt dışı sektörde çalışıyorlar. Kayıt dışı sektör Türkiye’nin kendi sorunu zaten. Yüzde 35’ten fazla Türk vatandaşı zaten kayıt dışı çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde 10 milyondan fazla vatandaş kayıt dışı çalışıyor. Bunun içinde 1 milyon Suriyeli zaten kayboldu gitti. Dolayısıyla benim bu rakamlara bakıp ‘Türkiye’de işsizlik yükseldi, bak hep Suriyelilerden’ demem çok vicdansızlık olur. Güneydoğu bölgesinde, sınır bölgesinde kısmen Suriyelilerden kaynaklı bir işsizlik yaşanıyor olabilir. Ve kayıt dışı alanda. Onun dışında genele yansıyan bir durum söz konusu değil. Sevsek de sevmesek de sürdürülebilir olmasa da kayıt dışı ekonomi hem Suriyelilerin hem de Türkiyelilerin imdadına yetişti. Eğer biz kayıtlı bir biçimde olsaydık Türkiye’deki sıkıntı artık daha fazla artardı. Çünkü o 1 milyon kişiye sizin kayıt içinde ise istihdam yaratmanız gerekirdi. Yapamazdınız. Şu an Türkiye’de toplumun nispeten daha hafif algılamasının en önemli sebebi de bu diye düşünüyorum.
ARAŞTIRMALARDA DÖNÜŞ EĞİLİMİ GÖRÜNMÜYOR
Buradan Suriye’ye, olası güvenli bölgeye gönderilecek mülteciler konusunda Türkiye’nin inisiyatifi ne kadar olabilir, Bm’nin ne kadar olur? Kim kimi, neye göre, nereye gönderecek?
Bunun iki tarafı var: Bir tarafı uluslararası hukuk, diğeri de politik alan. Uluslararası hukuk bakımından insanların oraya gitmesinin bir tane yolu var: gönüllü geri dönüş. Yani insanlar diyecek ki ‘Ben dönüyorum kardeşim’. Eğer bunu söylemezse, Türkiye’deki Suriyeliler, uluslararası koruma altındadır ve geri göndermeme ilkesi vardır. Türkiye bunu kabul etmiştir. Ve bunu uygulamak durumundadır. Zaten uyguladığını da iddia ediyor. Dolayısıyla, bu insanları zorla geri gönderemezsiniz. Bu konuda, gönüllü geri dönüşe bakmak lazım.
Peki, bu insanlar orada oluşturulan güvenli bölgeye gönüllüce geri dönerler mi? Bizim yaptığımız araştırmalarda böyle bir isteğin, eğilimin olduğunu görmek mümkün değil. İnsanlar orayı hâlâ çatışma bölgesi olarak görüyor, yarınını göremiyorlar. Bakın, son birkaç günde operasyon nereye evrildi? Kamışlı gibi yere doğru gitti. Menbic’de acaba Suriyeli rejim mi egemen olacak, biz mi egemen olacağız, onu bilmiyoruz. Bu kadar çatışmalı ve dinamik bir sürecin yaşandığı bölgeye insanların gönüllü olarak gitmesini beklemek, biraz hayal. O zaman geriye tek enstrüman kalıyor: ‘Zorla gönderiyorum kardeşim. Ben yeterince misafir ettim, artık evinize dönün’ diyebilirsiniz. Ama bunu hangi kriterlere göre belirleyeceksiniz? Misal, İstanbul’dakini mi göndereceksiniz, Urfa’dakini mi, Antep’tekini mi? Yoksa şu, şu kentlerden Türkiye’ye gelmiş olanlar mı geri gitsin diyeceksiniz? Bunu gerçekleştirmek de çok mümkün değil.
Ben bu konuda Suriye’de ciddi bir barış ortamı ve huzur ortamı olmadıkça bu insanların gönüllü geri dönüşe yönelmeyeceğini, o ortam oluşmadan da Türkiye’nin zorla göndermek konusunda da bir politikayı gütmeyeceğini düşünüyorum. Çün
kü Türkiye’nin son 8 senede en önemli dış politika enstrümanlarından birisi, mülteciler konusunda ortaya koyduğu performans. Bunu da bir anda yok etmek istemez.
2015'TEN SONRA GERİ DÖNÜŞ FANTEZİYE DÖNÜŞTÜ
Yerleşik toplumda da ‘Zaten gidecekler’ algısı güçlendi. Bu açıdan yorumunuz ne olur?
Aslında 2015’te bütün dengeler değişti Suriye’de. 2015’e kadar Türkiye’nin öngördüğü birçok şey gerçekleşebilirdi: Esad gidebilirdi, yeni bir rejim kurulabilirdi, insanlar evlerine geri dönebilirdi vs. Ama 2014 sonu ve 2015’te IŞİD’IN devreye girmesi, Rusya’nın devreye girmesi, İran’ın devreye girmesiyle birlikte o coğrafyada bütün dengeler değişti. O zamandan beri bütün yazılarımda, verdiğim röportajlarda diyorum ki; geri dönme imkanı olağanüstü derecede azaldı, bu fanteziye dönüştü. Neden? Çünkü orası bir savaş bölgesi, çatışma bölgesi, zaten savaştan kaçan insan niye aynı bölgeye geri dönsün yani. Bu akla ziyan bir durum.
Ayrıca Türkiye’de kamplarda yaşayan insanların oranları yüzde 1.7’ye düştü. Yani bu insanlar kent hayatına alıştılar, kent hayatını yaşıyorlar. Buradaki yaşamın içide; bir biçimde, biz istesek de istemesek de beğensek de beğenmesek de bir entegrasyon süreci yaşanıyor. Yani 700 bin çocuk okula gidiyorsa, 1 milyondan fazla insan çalışıyorsa, bunlar Türkiye’nin her yanında bir biçimde kendi ayakları üzerinde durabiliyorsa bu aslında kendi içlerinde bir entegrasyon göstergesidir. Yani Suriyeliler bu toplumda kendileri tutundular. Tutunmuş olan insanların geri dönme ihtimali de doğal olarak azalıyor dünyanın bütün örneklerinde. Dünyanın bütün krizlerinde, geri dönme oranları yüzde 5’i geçmiyor. Yani bu kolay bir şey değil. Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra insanlar geri dönemiyor.