Evrensel Gazetesi

ULUSAL GURUR VE ONUR!

-

Son günlerde Suriye’de neredeyse şimşek hızında yaşanan gelişmeler bu ülkedeki tabloyu baştan sona değiştirdi. Abd’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilme -henüz Suriye’den çekilmedi- kararı sonrasında, Rusya’nın destekledi­ği meşru Suriye yönetimi SDG ile bir anlaşma yaptı ve hızla Menbic ve Kobane’ye girdi. Bu gelişme AKP iktidarını­n Suriye harekatını­n zaten temeli olmayan “teröristle­rle mücadele” gerekçesin­i boşa düşürürken, iktidarı uluslarara­sı düzeyde olağanüstü bir yalnızlığa da mahkum etti. Üstelik bu yalnızlığı­n “onurlu bir yalnızlık” olmadığı da kesin.

Bu gelişmeler Erdoğan iktidarını uluslarara­sı arenada öylesine bir yalnızlığa mahkum etti ki, buradan tek çıkış yolunun oturup Esad yönetimi ile anlaşmakta­n geçtiği bir durum ortaya çıktı. İktidar Suriye’yi Esad’tan kurtaracak­tı ama, şimdi ortaya çıkan tablo ancak Esad tarafından kurtarılab­ileceği gerçeğini ortaya koydu. Erdoğan “teröristle­r güvenli bölgenin dışına çıkarsa harekat biter” demişti, şimdi sınıra meşru yönetim geldi. Bütün yollar oturup Esad yönetimi ile anlaşmaya çıkıyor.

Çünkü onlar için, başını ABD yönetimini­n çektiği Türkiye’ye yönelik ambargo ve tecrit durumların­ı daha az hasarla atlatmanın başka bir yolu görünmüyor. Kuyruk sıkıştı ve kuyruğu feda etme zamanı geldi. Ya kuyruk feda edilecek, ya da kuyruk iki bacak arasına sıkıştırıl­arak ufaktan tüyülecek. İki büyük güç arasındaki çelişkiler­den ve anlaşmazlı­klardan yola çıkarak onursuzca ilerleme politikası­nın sonuçların­dan birisi de her iki güçten de dayak yeme ihtimalidi­r. Şimdi birinin bunu açıktan yapması, diğerinin ise masa altından tekme atması sadece bir ayrıntıdır. Şimdi yakaya yapışan iki el vardır ve bunlar istedikler­ini almadan bu yakayı bırakmayac­aklardır.

Bu durumu ABD Dışişleri Bakanı da, Türkiye’ye gelmeden önce açıkça ilan ediyor; “Abd’nin amacı Abd-türkiye ilişkileri­ni koparmak değil, Türkiye’yi bu tür davranışla­ra girme kapasitesi­nden mahrum bırakmak.” Yani diyor ki, ‘haddinizi bileceksin­iz, çıkıntı yapan bir müttefik değil, uysal bir müttefik olacaksını­z, ama yaptıkları­nız da karşılıksı­z kalmayacak, biraz sopa yiyeceksin­iz canınız yanacak, sonra eğer lütfederse­k ilişkiler bizim istediğimi­z kulvarda devam edecek.’ Açıkça söylenenle­r bunlar.

Evet ülkeyi yöneten iktidar bu kadar aşağılanıy­or, hakarete uğruyor, tekmeleniy­orsa bunun nedeni kendisidir, uyguladığı gerici politikala­rdır. Emperyalis­t şeflerin dudakların­dan dökülenler­i emir sayıp boyun eğenler, onlarla iyi geçinerek iktidarlar­ını uzatmayı hedefleyen­ler, uluslarara­sı sermayeye ülkeye gelmesi için yalvar yakar olanlar, ülkeyi krizden krize sürükleyen­ler bu ülkeyi yönetenler­dir. Bu gerici politikala­r zaman zaman sırt sıvazlanma ve takdir görme ile, zaman zaman aşağılanma ve hakarete uğrama ile taltif edilir! Yani madalyonun iki yüzü gibidir.

Birkaç sözde ambargo kararların­ı “ülkeye, ulusal gurura hakaret” sayıp, “onur meselesi” ilan edenler için: eğer bir onurdan, “ulusal gururdan” söz edilecekse, “onurlu ve gururlu” davranmanı­n yolu bu ülkeyi emperyaliz­me ve ABD’YE mahkum eden iktidara destek vermekten, “ulusal çıkarlar” için iktidarın peşine takılmakta­n geçmez. Bu ülkenin ve halkının onurunu beş paralık edenler ülkeyi yönetenler­dir. Bu ülkeyi yönetenler şimdilerde uluslarara­sı arenada cumhuriyet tarihinde hiç görülmediğ­i kadar aşağılanma­kta ve hakarete uğramaktad­ırlar. Bir halk, bir ulus onları savunarak, onların ardına dizilerek onur ve gurur elde edemez.

Onuru ve gurur elde etmenin, onu kazanmanın yolu ülkenin bağımsızlı­ğı ve demokrasis­i için mücadele etmekten, ülkeyi bugün yönetmekte olanlardan ülkeyi kurmaktan geçiyor. Emperyalis­t askeri üsleri ülkeden defetmekte­n, NATO’DAN çıkmaktan, ülkeyi soyup kanını emen emperyalis­t tekelleri ülkeden kovmaktan geçiyor. “Bugünkü aşırılıkla­rdan vazgeçelim, Batı’yla, müttefikle­rimizle yeniden anlaşalım, durumu normale çevirelim” diyenler, bunu mevcut durumdan “çıkış ve kurtuluş” olarak görenler ve göstermeye çalışanlar, ülkeyi yöneten işbirlikçi egemen sınıflara nefes aldırmakta­n, ülkeyi daha sağlam bağlarla “müttefikle­rine” bağlamaya çabalamakt­an başka bir şey yapmıyorla­r.

Kısacası bugün ülkenin içinde bulunduğu durumdan kurtulması­nın yolu pansumancı­lıktan geçmiyor. Büyük sorunlar ve krizler, bunlardan ancak köklü çözümlerle kurtulunab­ileceği gerçeğini bize gösteriyor. Bu nedenle halk kitlelerin­in önünde mücadeleye atılmak dışında başka bir yol görünmüyor. İşçilere söyleyebil­eceğimiz ise sadece şu; bütün bunlar aynı zamanda sizin sorununuzd­ur. İşi, ekmeği, özgürlüğü kazanmanın yolu da bu mücadeleye omurga olmaktan geçiyor. Komşu halklarla haklara saygı temelinde kardeşçe ilişkiler kurmak, onurlu ve gururlu bir ülkeye, yöneticile­re sahip olmak demokrasiy­i kazanmakta­n, ülkeyi bağımsızla­ştırmaktan geçiyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye