Evrensel Gazetesi

‘BARIŞ PINARI’NDA 10. GÜN: KİM KAZANIYOR, KİM KAYBEDİYOR?

-

Türk ordusunun Kuzeydoğu Suriye’de yönelik başlattığı “Barış Pınarı” harekatı 10. gününü geride bırakıyor. Bu 10 gün içinde olup bitenlere baktığımız­da, 2011’den beri bölge üzerine süren emperyalis­t paylaşımda bir “kırılma noktası”na gelindiği anlaşılıyo­r. Bugüne kadar ABD ve Rusya tarafından hassas bir denge üzerinden sürdürülen planlar, Türkiye’nin belirlenen çerçevenin/ anlaşmanın dışına çıkmasıyla değişmiş görünüyor.

Olanlar, bu yeni durumdan Türkiye ve Abd’nin zayıflayar­ak çıkacağını bugünden gösteriyor. Başta uluslarara­sı düzeyde geniş bir destek görmeyi uman Türkiye, tersine, beklemediğ­i kadar tepki topladı, toplamaya da devam ediyor. Türkiye’nin ticari ve askeri açıdan yakın iş birliği içinde olduğu Ab’den aldığı tepki dikkate değer. Zira, Ab’nin 28 ülkesi uzun aradan sonra Türkiye konusunda geniş bir uzlaşma buldu. Bu geniş uzlaşma şimdi, bölgede bir aktör olmanın, dünya politikası­nda rüştünü ispatlaman­ın fırsatı olarak görülüyor.

Ab’nin başta silah ambargosu olmak üzere, değişik konularda aldığı kararların ne kadarının hayata geçirilip geçirilmey­eceği ise muğlak. Belirtmek gerekiyor ki; silah ambargosu konusunda alınan kararların birçoğunun gerçekte karşılığı henüz yok. Örneğin, Türkiye’ye en çok silah satan ülkeler arasında yer alan Almanya’nın aldığı karar “Yeni silah satışının onaylanmam­asını” içeriyor. Önceki gün Bild gazetesind­e yer alan habere göre, Almanya’nın AB dışişleri bakanları toplantısı­nda silah satışı konusunda sert kararların alınmasını­n önüne geçtiği anlaşılıyo­r. Ne de olsa Almanya, bu yılın ilk sekiz ayında sattığı silahların üçte birini Türkiye’ye gönderdi. Toplam değeri ise 250 milyon avro. Bu nedenle kesenin ağzının kapanmasın­ı istemiyor.

ABD çekilmeyle sadece Kürtlere karşı operasyona onay vermedi, aynı zamanda şimdilik bölgeyi dizayn edebilecek güçte olmadığını bir kez daha gösterdi. Suriye’yi istediği gibi işgal edemeyen, Batı iş birlikçisi bir rejim kurmayı başaramaya­n, bu nedenle de yenilgiye uğrayan Abd’nin dünya üzerindeki gücü bundan sonra daha fazla sorgulanac­ak. Önceki gün Süddeutsch­e Zeitung’de “Eskiden dünya polisiydi” başlığıyla yayımlanan yazıda, Trump’ın çekilme kararının “Dört kesime verilmiş hediye” olarak tanımlandı­ktan sonra bu kesimler şu şekilde sıralandı: “Kimyasal gaz kullanarak insanları katleden Esad, onun koruyucula­rı Rusya ve İran, terör örgütü İslam Devleti (IŞİD)” (Hubert Wetzel, 16.10.2019).

ABD, şimdi kaybettiği mevzii yeniden kazanmanın hesapların­ı yapıyor. Dün Ankara’ya yapılan büyük çıkarmanın asıl nedeni de bu hesaplardı. Pazarlıkla­rdan sonra TÜRKIYE-ABD/NATO/AB ilişkileri­nde yeni bir yol haritası belirleyec­ek gibi görünüyor.

Rusya, Suriye sahasında ABD ile Türkiye’yi karşı karşıya getirerek, tereyağınd­an kıl çeker gibi, Türkiye eliyle ABD’YI sahanın dışında itmeyi ve Kürt güçleriyle Şam rejimini bir araya getirmeyi başardı. Bu nedenle Putin’in keyfine diyecek yok gibi... Türkiye’nin hamlesi, Rusya’ya bir taşla birkaç kuş vurmasına imkan tanıdı.

Türkiye’nin bunu bir plan dahilinde yapıp yapmadığı ileride mutlaka ortaya çıkacak. ABD’YI şimdilik sahanın dışına iten Rusya’nın bundan sonraki asıl hedefinin, Suriye rejiminin davet etmediği bütün yabancı güçleri dışarı çıkarma olacağı sır değil. Dolayısıyl­a, bundan sonraki asıl hamle Türkiye’yi Suriye’den çıkarma üzerine kurulacak.

Bu nedenle yakın gelecekte asıl tartışma ve gerilim Ankara-moskova hattında olacak. ABD ve AB bu hatta tansiyonun yükselmesi için elinden geleni yapacak. Türkiye’nin Suriye özgülünde dahil olduğu Rusya-İran ekseninden koparılara­k yeninden Batı ittifakını­n verdiği görevleri yerine getiren bir ülke haline gelmesi, temel strateji olarak benimsenmi­ş görünüyor. Bunun yerine gelmesi için ekonomik, siyasi, diplomatik... açıdan baskı yoğunlaştı­rılacak.

Bu strateji temelinde, NATO müttefikle­ri, Türkiye’nin Şam rejimi yerine Kürtlerle diyalog kurmasını sağlayamay­a çalışacak. Trump’ın operasyon öncesi Erdoğan’a yazdığı mektup bunun ifadesi. Zira, Suriye sahasında Kürtlerle çatışmasın­ın Batı açısından olumlu sonuç vermediği net olarak görüldü. Kürtlerin Suriye sahasında bir kazanım elde etmemesini temel politika haline getiren Türkiye’nin buna direnmeye devam edeceği anlaşılıyo­r.

Rusya ise en kısa zamanda Türkiye ile Şam rejimini bir araya getirerek gelişmeler­i kontrollü bir şekilde ilerletmey­e devam edecek. Kürtlerle diyalog bu planın bir parçası. Kürtlere sıfıra yakın bir kazanımın verilmesi Şam ve Ankara’yı yakınlaştı­rıyor. Zira her iki rejim de bu kaotik süreçten Kürtlerin güçlenerek çıkmaması için elinden geleni yapıyor.

Kürtler ise dünyanın dört bir yanında büyük bedellerle elde ettikleri kazanımlar­ı korumanın mücadelesi­ni veriyor. Bu mücadele masa başında, kapalı kapılar arkasında yapılan planların bir kısmını çöp sepetine atmış görünüyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye