‘YAŞADIĞIMIZ YERE SAYGIYLA...’
AYLA, şiirine gelmek istiyorum… Geniş bir coğrafyada geçiyor… Arpaçay’dan Kadıköy’e kadar… Yaşamınızdan izlere rastlıyoruz burada… Coğrafyanın şiirinize etkileri nelerdir?
Doğduğumuz yer annemiz sanki. Nâzım’dan okumuştum, galiba Memleketimden İnsan Manzaraları’nda “İki şey var ölünce unutulur, annemizin yüzüyle şehrimizin yüzü” demişti şair. Annemin yüzü şiirde geçen o yer. Adı geçen kasaba ve şehirlerin hepsinde bulundum. Kitap oralarda yazılan şiirlerle oluştu. Bir sabah kalkıp göle hayret ettiğim durgunluk da var kitapta, yağmurdan kaçmak istemediğim ve elinden tuttuğum sokaklar da. Yaşadığımız yere saygıyla. eleştiriler de var… Şairin duygu dünyasında bu vesikalıkların toplamı ne ifade ediyor?
Kendi başımıza var olmuyoruz yazarken. Bizden önce yazanları saygı ya da nefretle andığımız yerler de çoğalıyor evet. Ahmet Erhan’ı nasıl özlemez insan. Silivri civarından her geçişimde adını taşıyan parka gidiyorum. İskender kıymetlimizdi. Sivas’taki yangına tayyareden döktüğü benzinle aklımızda çakılı İsmet Özel, yeni bir milli marş yazacağı günü kurguluyor olsa gerek ölmeden önce. Genç ölümlü kardeşimiz Kâzım Koyuncu, içimizde sızlıyor. Sokak ortasında vurulmuş bir Cizre yatıyor boylu boyunca. Bizim yerden kaldırmakla kalmayıp omuzlamamız lazım onu, cesaretle. Korkarak da olsa cesaretle. Arkadaşlarımızı, tanımasak da edebiyata kattığı değeri ve bizdeki biçimini çoğaltmalıyız yazarak. Faşistlere düşen de bu öfkeden payını almaktır. Bu yüzden kayyım atanmış bir kederle değil ama hapishanedekini görüşten çıkmış bir hüzünle okumak gerek satır aralarını.