Görüntüde zafer PRATIKTE ÇıKMAZ
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine 9 Ekim’de başlattığı harekatta Abd-türkiye anlaşması sonrası ateşkes imzalandı. Operasyonun sonucu, ‘dışarıda zafer’, ‘içeride iktidar hakimiyeti’ olarak yansıtılıyor. Oysa saha dünden daha mayınlı, politika daha çok çıkmazda!
Gazeteci Fehim Taştekin ve Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç sorularımızı yanıtladı. Taştekin, mevcut durumun Türkiye’yi iki güçle; Rusya ve ABD, daha çok uzlaşmaya ittiğine dikkat çekti. Ateşkesin bozulmasının ABD tarafından ‘yıkıcı’ yaptırımlar, diğer taraftan yıkıcı savaş ile karşılık bulacağını söyleyen Taştekin, ‘Manevra alanı daraldı, çıkmaz derinleşti’ dedi.
“Türkiye üst perdeden dile getirdiği hedefi unutması gerekiyor” diyen Güvenç, “Türkiye Kürt meselesine siyasi bir çözüm geliştirip uygulamadığı sürece daha fazla uluslararası aktörün dahil olduğuna tanık olabilir” tespitini yaptı. Güvenç ve Taştekin, operasyon ‘Muhalefeti felç etti, ‘Ekonomik huzursuzluğu bastırdı’ gözükse de sorunların yeniden ana gündem olacağı konusunda hemfikirler!
GEÇİCİ BİR KAZANIM
Gazeteci Fehim Taştekin ABD-TÜRkiye arasında varılan anlaşma ile Erdoğan’ın ABD’DE kendisini de hedef alan ikinci yaptırım dalgasını şimdilik ötelediğini söyledi. Taştekin, “Amerikalılara 5 gün sonra YPG çekilmedi, güvenli bölge oluşmadı deyip baskı taktiğine geçecek. Ama artık işi zor. Bu geçici bir kazanım. Erdoğan, Trump’a güvenerek Amerikan cephesini frenleme imkanlarını yitiriyor. Halkbank davası da yakasına yapışacak. Manevra alanı daraldı. Bundan sonra Putin de eskisi kadar anlayış göstermeyebilir. Bunun Suriye sahnesinde Türkiye’ye çekil diyen bir baskıya dönüşme ihtimali artıyor” dedi.
Abd’nin apar topar çekilmesinin ardından yerini Rusya’nın aldığının altını çizen Güvenç, “Rusya ile baş başa kalınması da Ankara’nın yürüttüğü çelişkileri kullanarak kendine alan açma siyasetini de zora soktu. ABD ve Türkiye, Esad’ın gitmesi ve İdlib konusunda aynı çizgideydi. Rusya, Esad’ın bu işten asker zaferle çıkmasını istiyor. Bundan hareketle de tüm Suriye’ye yeniden hakim olmasını. O yüzden Türkiye’nin işin en başında üst perdeden dile getirdiği hedefi unutması gerekiyor” dedi.
ÇATIŞMACI YOL, BATAKLIK SENARYOLARINI TETİKLER
Yapılan anlaşma ile çıkmazın 5 günlüğüne dondurulduğunu söyleyen Gazeteci Taştekin, “Eğer Rusya’nın yol haritasıyla Şam’la diyalog yolu açılırsa sürecin gidişatı çatışmadan “gerilimli pazarlığa” evrilir. Aksi halde çatışmacı yol bataklık senaryolarını tetikler” diye konuştu.
Prof. Dr. Güvenç ise Türkiye’nin Kürt meselesine siyasi bir çözüm geliştirip uygulamadığı sürece daha fazla
uluslararası aktörün dahil olduğuna tanık olabileceğini söyledi.
İÇ POLİTİKADA KAZANDI AMA UZUN SÜRMEYEBİLİR
İç politikada savaşın ciddi bir manipülasyon gücü olduğunu söyleyen Gazeteci Taştekin, “Erdoğan bunu çok iyi kullanıyor. Muhalefeti felç etti, ekonomik huzursuzluğu bastırdı. Ama ilan ettiği haritaya uygun sonuçlar da alamadı. Bundan sonra insanlar biz bu harmandan ne kaldırdık diye sormaya başlayınca iç politikadaki daralma yeniden ana mesele haline gelecek” diye konuştu.
Erdoğan’ın Suriye’ye gerçekleştirdiği operasyon sonrası iç politikadaki kazanımlarının dış politikadan fazla olduğunu savunan Prof. Dr. Güvenç ise, “Özellikle yerel seçimler ve İstanbul seçiminin tekrarlanmasında sonra oluşan gündem belirleyememe durumuna bir son vermiş oldu. Yani Türkiye ana akım siyaseti zaten bu milliyetçi damar üzerine oturur dolayısıyla bu son askeri harekat da muhalefetin de kah gönüllü kah gönülsüz Erdoğan’ın çizgisine gelmesine yol açtı. Kendi içerisindeki parçalanmayı ötelemiş oldu, yeni bir siyasi durum yarattı” diye konuştu.
Bütün bunların etkisinin Türkiye’nin yapısal ekonomik sorunları düşünüldüğünde geçici olabileceğini söyleyen Güvenç devamında şu değerlendirmede bulundu: “Bir de bu iç siyasette kendi konumunu pekiştirme dışarıda çok büyük bir bedelle gerçekleşti. Yani uzun süredir Türkiye’de seçimlerden önce ya da referandumlardan önce dış ilişkilerde, özellikle
Amerika ve Avrupa’yla, gerilim görmeye alışmıştık. Ama bu sefer hakikaten Türkiye’nin itibarını, konumunu bir hayli zedeleyen yorumlar yapılmaya başlandı. Bir de iç politikadaki konsolidasyonun maliyeti, bu gözlemcilerin ortak kanaati, Türkiye’nin Kürt meselesinin uluslararasılaşması oldu. Dolayısıyla genelde Kürt sorunu özelde ise Suriye’deki Kürtlerin durumu artık tüm dünya için önemli bir konu haline geldi. Bu da konuyu kendi sınırları içerisinde tutmaya çalışan Türkiye açısından çok arzu edilebilir bir gelişme olmasa gerek.”