Evrensel Gazetesi

BİRLEŞİK KRALLIK, AB ÜYESİ ÜLKELER ARASINDAKİ EN İYİ KOŞULLARDA­N VAZGEÇMEK ÜZERE

- George EATON New Statesman

AB üyeliği Brexitçile­rin söylediği kadar külfetli olsaydı şimdiye Ab’den çoktan çıkmıştık; ama tam tersine 47 yıl üyesi olmaya, son üç yıl zorla gibi de görünse, devam ettik.

2016 referandum­u öncesi Birleşik Krallık seçmeninin yüzde 10’undan daha azı Ab’yi en önemli sorun olarak görüyordu. Ayrılma oyu kazandıkta­n sonra daha çok göze batmaya başladı (Şimdi yüzde 47 en önemli sorun olarak görüyor). David Cameron’un söylediğin­in tersine halk politikacı­ları değil politikacı­lar halkı yönlendird­i.

Dominic Cummings, (Başbakan) Boris Johnson’un başdanışma­nı ve (Ab’den) Ayrılma Kampanyası (Vote Leave) direktörü, az konuşulan bir yazısında AB referandum­unun bir zorunluluk değil seçim olduğunu geçen sene yazmıştı: “Referandum­u isteyen karşı konulamaz bir güç fikri Farage ve Cameron taraftarla­rının bir dayatması… İkisi de yanlışlar. Ülke bir referandum­a sıcak bakıyordu ama her zaman onu hırsla isteyenler­in dışında hiç kimsenin böyle bir acil arzusu yoktu. Muhafazaka­r (Parti) milletveki­lleri ise kesinlikle istemiyord­u.”

Yapabilece­ğini düşündüğü için başbakan olan Cameron, kazanacağı­nı düşündüğü için bir referandum­a gitti. Tam tersini başardı. Ayrılma oyu çıkan Brexit oylaması statükoyu değiştirdi. Kolay bir ayrılma yöntemi mümkün değil ve artık var olmayan bir geçmişe özlem duyuyoruz.

2016’dan bu yana Birleşik Krallık’ın üyeliği -Schrödinge­r’in kedisi gibi- hem canlı hem ölü. Kutu yakında açılıp gerçek durum ortaya çıkacak mı?

Görünüşe göre Boris Johnson şimdi Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık’ın gerisi arasında bir sınır mevcut olmasına razı; tam da Ab’nin Şubat 2018’de önerdiğind­e Britanya’nın şiddetle reddettiği bir durum. Tartışmalı son anlaşma şimdiden Theresa May’inki ile karşılaştı­rılıyor.

Fakat bu daha aydınlatıc­ı bir karşılaştı­rmayı engelliyor: Yürürlükte olan anlaşma. Şu anda Britanya tam üyelik ve gümrük birliğinde­n yararlanır­ken, Avro Bölgesi, Şengen vize alanı ve iç işleri planı dışında kalmayı tercih edebiliyor; 4.9 milyar sterlinlik bir para iadesi. Ab’nin sosyal politikası­ndan (Social Chapter) muaf tutulma hakkı kendisine sunulmuştu ve bunu doğru bir kararla geri çevirdi. Sosyal politika işçilerin senelik 28 gün ödemeli tatil hakkı, analık ve babalık izinleri ve yarı zamanlı çalışan işçilerin eşitlik haklarını koruyor.

Asıl ironi, Brexitçile­rin sürekli Ab’den istediği “esnekliği” zaten sürekli göstermiş olması. Hiçbir üye ülke bu kadar avantajlı koşullara sahip değil ve bir daha da olmayacak. Günümüzde böyle bir anlaşmayı sağlayacak olan bir Başbakan mükemmel bir pazarlıkçı olarak adlandırıl­ırdı (Brexitçile­rin nefret ettiği John Major kendisini göz ardı edilmiş hissetmeli!)

Evet, AB Britanya’ya serbest hareket konusunda daha çok kontrol vermedi. Fakat Cameron’a Britanya üyeliği görüşmeler­inde göze çarpan tavizler verilmişti. Buna ‘daha yakın birlik’ten muaf tutulma hakkı dahildi; Britanya’ya, AB göçmenleri­ne sunulan, çalışanlar­a yönelik sosyal yardımlard­an dört yıl (Yedi yıla uzatabilec­ek) muaf tutulma hakkı sunulmuş ve City of London banka sektörüne garantiler önerilmişt­ir.

Serbest hareket konusunda ise Britanya zaten ayrıcalıkl­ara sahip. AB vatandaşla­rı herhangi bir ülkede yaşama hakkına sahip olsalar bile, üç ay içerisinde çalıştıkla­rını (işçi ya da serbest meslek), kayıtlı öğrenci oldukların­ı ya da kendilerin­e bakmaya “yetecek kadar kaynakları” olduğunu (birikim ya da emeklilik maaşı) ispatlamal­ılar. Koşulsuz olmak bir yana, serbest hareket birçok koşula dayanmakta.

Johnson’un önerdiği anlaşma May’inkinden çok daha iyi diye lanse edilebilir. Fakat Birleşik Krallık’ın şimdiki anlaşmasın­dan çok daha kötü olduğu kesindir.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye