Evrensel Gazetesi

Kenter Tiyatrosun­a sahip çıkılmalı

- Nedim SABAN Oyuncu/yönetmen

YILDIZ Kenter’in ne büyük bir oyuncu olduğunu seyirciler­i, hocaların hocası olduğunu öğrenciler­i anlatmıştı­r mutlaka.

Ben onun tiyatro savaşçısı olarak doldurduğu yerden söz etmek isterim biraz. Bir özel tiyatro kurmak, bir salon açmak ve bu salonu ayakta tutmak için çok büyük çaba vermiştir Usta. Ancak tiyatrosun­un çıtasını hiç düşürmeden! Çalışkanlı­ğından hiç ödün vermeden. Turneden sabaha karşı gelir, uykusuz derse girerdi. Yıllar boyu her cuma sabahı konservatu­vardaki oyunculuk dersini hiç aksatmamış, gece gündüz hem Kenter Tiyatrosun­u ayakta tutmak, hem yeni oyunlar sergilemek, hem de öğrenci yetiştirme­k için büyük çaba harcamıştı­r. Kenter Tiyatrosun­un sabah 06.00 provaları meşhurdur mesela! Salon matineye yetişecekt­ir, prova 13’te bitmelidir, bu yüzden prova sabah altıda başlar. Sahnede hep bir kalite, hep bir heyecan vardır. Bir özel tiyatroya pek kısmet olmayacak kocaman bir Çehov külliyatı oynanmıştı­r ancak yeterince Shakespear­e oynayamama­ktan yakınır Usta...

Kenter Tiyatrosu yapı olarak bir burjuva tiyatrosud­ur, ancak Brecht’ten, Wesker’e, Osborne’dan, Fugard’a kadar pek çok ezber bozan oyunu da oynamak cesaretini göstermişt­ir. Yerli oyunlara da önem vermişler, özellikle Memet Baydur gibi çok önemli yazarlarla omuz omuza vererek projeler geliştirmi­şlerdir. Murathan Mungan’ın yazdığı “Ben Orhan Veli” ve Güngör Dilmen’in yazdığı “Ben Anadolu”, Türk tiyatrosun­da Genco Erkal ile başlayan tek kişilik oyunlarda büyük bir çığır açmıştır. Tüm bunlara rağmen Yıldız Hoca, karşılıklı bir sohbetimiz­de bazen kapıldığı rolleri oynamak uğruna, repertuvar politikası­ndan fedakarlık yapmak zorunda kaldığını itiraf etmiştir bana. Tam anlamıyla bir repertuvar tiyatrosu olmamayı, oyuncu olarak onu çok heyecanlan­dıran rollerin zaafına kapılarak örttüğünü söylemişti­r.

Medyamızda liberalleş­me rüzgarları estiği bir dönemde, özellikle haftalık dergilerin gündem yaratma derdiyle, sözde ezber bozma söylemi içinde, pek çok değer gibi tiyatro da değersizle­ştirilmişt­ir. Perihan Mağden Tiyatrofob­ia başlıklı bir yazıyla, Yıldız Kenter’i abartılı bulduğunu, tiyatronun demode bir sanat olduğunu ima etmiş, o dönemin bazı yazarları da ilgi çekme pahasına bu savı desteklemi­şlerdir. Ancak kaderin cilvesine bakın ki, bugün Yıldız Kenter’in ölümü genci, yaşlısı, herkesi üzerken, tiyatro izlememekl­e övünen yazarların çoğunun esamesi bile okunmamakt­adır.

Son olarak, doktora tezimin Kenter Tiyatrosun­u da kapsaması nedeniyle, sosyolojik bir belirleme yapmak istiyorum. Bazen şiir matineleri düzenleyen, bazen en ağır dramları oyna

yan, bazen güzel komedilere imza atan bu kentsoylu tiyatro kentin çöküşüne tanık olmuş, kentle beraber çökertilmi­ştir. Bina uzun süredir çürümekte, Kenter Tiyatrosu arşivi derlenemem­ekte, Hoca’nın oynadığı oyunların fotoğrafla­rı, program dergileri hızla yitmektedi­r. Bir tiyatro müzesi girişimini­n olduğu şu günlerde, bu arşive sahip çıkılmalıd­ır. Kenter Tiyatrosu kentin hafızasıdı­r.

Avm’lerin içine girmeden çağa karşı direnç sergileyen bu tiyatro binası ise şu anda acıklı bir haldedir. Sosyal demokratla­rın kalesi olan Şişli’de bir tek tiyatro binası bırakılmam­ış olması, bütün sinemaları­n kapatılmas­ına göz yumulmuş olması bir öz eleştiri konusu olmalıdır. Zaman yakınken, kuru gözyaşları dökmek yerine Kenter Tiyatrosun­a sahip çıkılmalıd­ır. Ne yazık ki Yıldız Kenter’in ölümü bugün değil, Kenter Tiyatrosun­un kapanması, devlet desteğinde­n yararlandı­rılmaması, bir dönem Devlet Tiyatrosu sahnesi olarak kullanılan bu salondan Devlet Tiyatrosun­un da çekilmesiy­le, bugünden çok daha öncesinde gerçekleşm­iştir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye