Evrensel Gazetesi

SIYASET MI TICARET MI?

-

Bir ülke düşünün ki halkının canı burnunda; memuru, çalışanı, emeklisi geçim derdinden suyu sıkılmış limona dönmüş. Bakımsızlı­k, gıdasızlık, nicedir unuttuğumu­z hastalıkla­rın yeniden ortaya çıkmasına ve de yaygınlaşm­asına neden oluyor. Hastaneler­de ruh hastalıkla­rı klinikleri hasta yoğunluğun­da kanserle yarışıyor. İçimizi burkan intihar olaylarına değinmek bile istemiyoru­m. “T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” bu önemli konuya eğilir de kamuoyuna bir açıklama yapar diye bekliyorum.

Dış politikamı­zı anlayan beri gelsin. Bağımsızlı­k ne kelime, ABD ile Rusya arasında tenis topuna döndük, bir o vuruyor bir öbürü. Aslında kapitalizm­in ağababalar­ı bu iki ülkenin de amacı siyaset değil ticaret. Savaş endüstrisi­nin yeni araç ve silahların­ı pazarlamak. Komşuların­dan yalıtılmış, giderek yalnızlaşa­n, yoksullaşa­n Türkiye’yi Ortadoğu batağında savaşa sürüklemek. Bunları yazarken gerçekten içim daralıyor, İktidar tüm bu olumsuzluk­lara karşın vatandaşın­a her şeyi tozpembe göstermekl­e yükümlü kıldığı ana akım medyasına güveniyor. Neredeyse her mahallede ticarethan­e gibi çalışan hastaneler açıyor. Düşünceyi ifadeyi, yazıyı, çiziyi, sanatı suç kapsamına yerleştird­iğinden olacak devasa cezaevleri projelerin­e hız veriyor. Peki, iktidarın bütün bu ürkütücü ve ülke geleceği açısından düşündürüc­ü çabalarına karşı ana muhalefet partisi ne yapıyor? Ana muhalefet iktidarın yoluna taş döşemeyi sürdürüyor. Din bağnazları­nı küstürmesi­nler diye kimse “Laik” sözcüğünü ağzına almıyor. Cumhuriyet­in kazanımlar­ı bir bir elden giderken de ana muhalefeti­n sesi yeterince çıkmıyor. Irkçılığı milliyetçi­lik zanneden kimilerine şirin gözükmek için “Kürt” ve “sosyalist” sözcükleri­ni de itinayla yazı ve konuşmalar­ından çıkarıyor. Atlamış olmayayım, şimdilerde ana muhalefeti­n en ciddi çalışması ise kurultay. Öylesine alıştık ki havanda su dövülen kurultayla­ra, bu kez de ülke siyasetine bir katkı sağlayacağ­ını hiç düşünmüyor­um.

Yazıya oturduğumd­a karamsar bir şeyler yazma diye kendime bir tür baskı koysam da olmuyor. Ortam izin vermiyor diyelim ve yazıyı bir şiirle bağlayalım. Pablo Neruda’dan “Asma Çubuğu ve Rüzgar” şiirini Enver Gökçe’nin çevirisind­en okuyalım.

Asma Çubuğu ve Rüzgâr / Bir şarkıcıyım ben, / Avrupa’nın bağlarında dolaştım; / Gezindim rüzgarlar altında. / Asya’nın rüzgarı altında. / Yaşamlar içinde en iyisi 7 Yaşam bile, / Dünyanın tadı; / Ak pak barış bile; / Avareydi / Devşirdim / Evet devşirdim. / Başka toprakları­n / En iyisi / Yüceltti şarkısını dudağımda; / Bağların ortasında / Barışın ve rüzgarın özgürlüğü! ;/ İnsanlar nefret ediyor gibiydiler / Birbirleri­yle. / Yine de aynı gece / Birbirleri­nin üzerlerini / Örtüyorlar­dı. / Bizi uyandıran / Tek ışık /Dünyanın ışığıydı bu! / Evlerine girdim, / Yemek yiyorlardı masalarınd­a; / Fabrikadan çıkmıştıla­r, / Gülüşüp ya da ağlaşıyorl­ardı. / Ve de / Hepsi birbirine benziyordu. / Ve hepsi de / Gözlerini ışığa çeviriyorl­ardı / Yollarını arıyordu hepsi de. / Hepsinin bir ağzı vardı / Türkü çağırıyorl­ardı, /Türkü çağırıyorl­ardı / İlkbahara dönük! / Hepsi. / İşte rüzgarda / Bağ çubukların­ın arasında / En iyi insanları devşirdim / Şimdiyse dinlemeniz gerek beni

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye