İŞÇİ PARTİSİNİN SEÇİM MANİFESTOSU TABANIN RADİKALİZMİNİ NASIL SULANDIRDI?
İŞÇİ Partisi tabanının, Eylül Konferansında aldıkları kararlar göze çarpıyordu: 2030’da net-sıfır karbon emisyonuna ulaşmak için bir Yeni Yeşil Sözleşme; AB vatandaşları için serbest hareketin devam etmesi ve diğer ülke vatandaşlarına genişletilmesi; özel okulların kapanması.
Fakat başlıklara ve sıradan üyelerin büyük desteğine rağmen, bu proje partinin gölge kabinesindeki ağır toplar ve sendikaların büyük direnişine takıldı. Daha temkinli yaklaşımları Jeremy Corbyn’in tanıttığı parti programında öne çıktı.
Konferansta öne sürülen üç büyük taahhütten kabulü en zor olanı karbon emisyonunu azaltma hedefi olmuştu. Yeni Yeşil Anlaşma’yı savunanlar partinin 2030’da net-sıfır emisyon taahhüt etmesini isterken, enerji sektöründe geniş üye sayısına sahip olan GMB sendikası buna karşı çıktı ve hemfikir olmadı. Anlaşmasız sona eren uzun bir tartışmanın ardından 2030’da net-sıfır hedefi İtfaiyeciler Sendikası’nın (FBU) müdahalesiyle kabul edildi. Fakat Gmb’nin itirazları göz önüne alındığında, cumartesi günü yapılan ve sendikaların daha etkin olduğu, program belirleme toplantısını (Claus V) aşamayacağı belliydi.
GMB genel sekreteri, Tim Roache’un lobi çalışması sonucu konferansın “2030’da net-sıfır karbon emisyonuna ulaşma yönünde” çalışma kararı programa girmedi. Onun yerini “emisyon azaltmalarının çoğunu 2030’a kadar gerçekleştirmek” ve “Birleşik Krallık’ı 2030’larda net-sıfır emisyona ulaşacak pozisyona getirmek” taahhüdü aldı. Gölge Ticaret Bakanı Rebecca Long-bailey ve Unite Sendikası genel sekreteri Len MCCluskey bu yeni tanımın 2030 hedefine uygun olduğunu iddia etseler de konferansta alınandan daha zayıf bir karar olduğu kesin. Yeni bir Yeşil Anlaşma için İşçi parti içi kampanya grubu ise bu yeni duruşu destekledi.
Serbest hareket konusunda revizyon ise daha keskin. Gölge İçişleri Bakanı Diane Abbot geçen hafta mevcut göçmenlik rejiminin “devam etmesi ve genişletilmesi” yönünde konferans kararını desteklediğini açıklamasına rağmen Program’da, İşçi Parti’nin en güçlü üyesi, Unite sendikasının karşı çıktığı bu taahhüdü gerçekleştirme yönünde bir çaba yer almıyor. Onun yerine, AB üyeliğinin devam etmesi koşullarında bu uyarlamanın devam edeceği ve Brexit’in gerçekleşmesi koşullarında ise müzakereye tabi olacağı söyleniyor. Bu müzakerelerde serbest hareket talep edileceğinin bir garantisi verilmiyor; Program sadece bu uygulamanın çıkarlarını ve şu anda ona maruz olan vatandaşlar için önemini belirtiyor.
Aynı oranda iddialı bir başka politika da “Eton kapatılsın” (Abolish Eton) kampanyasının özel okullara yönelik konferans önergesiydi. Momentum’un desteğiyle kolayca kabul edilmişti. Teoride, Gölge Eğitim Bakanı Angela Rayner ve İşçi Partisi yönetimini üç büyük değişiklik yoluyla bağımsız okulları devlet sektörüne katmaya zorluyordu: Vakıf statülerinin, devlet teşvik ve vergi muafiyetlerinin sonlandırılması; özel okullardan üniversitelere öğrenci alımına yüzde yedi sınırı getirilmesi; bağışlardan elde ettikleri sermaye, mülk ve yatırımların yeniden dağıtılması. Fakat daha önerge konferanstan geçmeden önce gölge kabine içi ve çevresindeki anahtar kişilerin gizli görüşü çok az bir bölümünün parti programına gireceği idi. Sebep biraz da radikalizmdi. İşçi Partisinin özel okulların mülklerine el koyması önerisi, partiyi eleştirenler kadar kararın parti siyaseti olmasından sorumlu olanları da paniğe sokmuştu. Delegelerin oylamasından önce, son anda bir müdahaleyle aktivistlerin politikayı yumuşatmasını isteyen Gölge Maliye Bakanı John Mcdonnell için bile bu atılabilecek bir adım değildi. Danışmanlar önergede kullanılan dilin kötülüğünü bahane ederek detaylarının çoğunu göz ardı ettiler. O zaman bir tanesi bana “İlkini yapıp vergi imtiyazlarını geri çeker gerisini göz ardı ederiz” demişti.
Dolayısıyla öyle de oldu. Programda bağımsız okullara dair sadece bir paragraf mevcut: “Seçkin özel okulların kullandığı vergi yasası boşluklarını kapatıp tüm çocukların hayatını iyileştireceğiz; özel okulların sisteme dahil edilmesi ve kapsamlı bir eğitim sistemi yaratılması konusunda Sosyal Adalet Komisyonu’ndan fikir alacağız.”
İşçi Partisi Konferansı ulusal olarak bağımsız ve Jeremy Corbyn’in iç demokrasiye bağımlılığı partisinin birçok milletvekilinden daha yaşlı olsa da Westminister’da bu durumun şaşırtacağı hiç kimseyi bulamazsınız. Gölge kabine ve sendika yönetimi üyelerinin çoğu mutlaka rahatlamışlardır. Fakat sulandırılan veya göz ardı edilen politikaların formasyonu ve kabul edilmesinde rol alan birçok genç aktivist ise derin bir hüsran içinde. Corbyn gittikten sonra bile uzun bir dönem parti bu ayrışımı yaşamaya devam edecektir.
(Çeviren: Haldun Sonkaynar)