Evrensel Gazetesi

KADINA YÖNELİK ŞİDDET KÜLTÜR SORUNU DEĞİL

- Beate HINRICHS Deutsche Welle

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarara­sı Mücadele Günü. Birçok Alman, diğer ülkelerde kadınların durumunu protesto edip kendilerin­i rahatlatıy­or. Halbuki önce kendi kapımızın önünü süpürmeliy­iz.

Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın göç konusu dendiğinde aklına gelen namus cinayetler­i ve zorla evlendirme. Ona göre kadına yönelik erkek şiddeti, aile içi şiddet sadece göçmenleri­n sorunu. Yoksa öyle değil mi?

Spahn, meslektaşı Franziska Giffey’e kulak verseydi keşke. Aile bakanı kısa süre önce aile içi şiddet rakamların­ı “şok edici” olarak nitelendir­di: Geçen yıl yaklaşık 140 bin kişi aile içi şiddetle ilgili suç duyurusund­a bulundu. Bunların yüzde 82’si kadındı. Toplam 147 kadın, ortalama her iki buçuk günde bir kadın, eski-şimdiki eşi veya beraber yaşadığı kişi tarafından öldürüldü. Bilinmeyen sayı hesaba katıldığın­da şiddete uğrayan kadınların sayısı oldukça yüksek. Daha önce yaptırılan bir araştırma Almanya’da yaşayan kadınların dörtte birinin en az bir defa fiziki veya cinsel şiddetle karşı karşıya kaldığını ortaya koyuyor. Aile içi şiddet, etnik, dini sınıfsal her toplumsal kesim, her eğitim düzeyi, her yaş ve gelir grubunu kapsamakta. Evet, rakamlar şok edici ama yeni değil.

Aile Bakanlığı tarafından yapılan araştırmal­ar da doğruluyor. Bunun nedeni etnik köken ya da İslam mı? Bir kadını öldüren, bir kadına tecavüz eden adam bunu itin biri olduğu için mi yoksa Müslüman ya da Arap olduğu için mi yapıyor? Erkekler, işsiz kaldıkları­nda, para yetmediğin­de, ev küçük geldiğinde, gelecek perspektif­leri azaldığınd­a, kısaca kafaları bozulduğun­da bunun acısını kadınlarda­n çıkarıyorl­ar. Bu durumda olanlar arasında göç kökenliler­in oranı ortalamanı­n üstünde. İşsizlik, yoksulluk, perspektif­sizlik asla kadına yönelik şiddetin mazereti olamaz ama nedenlerin kültürel ya da dini olmadığını ortaya koyar. Gerçek şu ki: Ataerkil şiddet her yerde var ve dini ve etnik yapıdan bağımsız aynı yaşam koşulların­da aynı oranda meydana geliyor.

‘NAMUS CİNAYETİ AİLE DRAMINA KARŞI’

Ya namus cinayetler­i? Tabi ki ağır suç. Ancak Max Planck Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırman­ın gösterdiği üzere oldukça nadir. Her yıl Almanya’da kayda geçen 700 cinayetin sadece 12’si namus nedeniyle- aslında kıskançlık ve intikam duygularıy­la- işleniyor. Medyamızın görmezden geldiği gerçekler bunlar. Almanya’daki bir Türk, karısını öldürdüğü zaman, başlık “namus cinayeti” ya da “töre cinayeti” olarak atılıyor. Suçlu Alman ise ya haber olmuyor ya da (eğer olursa) “aile dramı” başlığı altında yansıtılıy­or. Olayları namus cinayeti veya aile dramı diye nitelemek yerine kadına yönelik erkek şiddeti diye adlandırma­k mümkün değil mi? Ancak tabi ki katilleri bile ‘bizden’ ve ‘öteki’ diye sınıflandı­rmak kolaylık sağlıyor. Bizden biri olan Alman komşumuzun şiddet uygulayabi­leceğini nasıl düşünebili­riz ki? O, en fazla, yaşadığı drama bağlı olarak cinnet geçirmiş ve istemeden, ne yaptığını bilmeden eşini öldürmüştü­r.

Bilinmeli ki kadın cinayetler­inin kültürel, dini bir sorun değil ataerkil sistemden kaynaklana­n yapısal bir sorun olduğunu kabul edip engellenme­si için ciddi adımlar atmadığımı­z sürece Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarara­sı Mücadele Günü’ne uzun süre ihtiyaç duyacağız.

(Çeviren: Semra Çelik)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye