Evrensel Gazetesi

‘İşçiyi sömür, ölürse fabrika dışına at’ dönemi

- Ercüment AKDENİZ

ADANA’DA yol kenarına atılmış bir işçi cesedi bulundu. Mustafa el Recep isimli işçi Suriyeliyd­i, kuvvetle muhtemel fabrikada kayıt dışı (sigortasız) çalıştırıl­ıyordu. Öyle olmasa el Recep’in bedenini fabrika dışına taşıyanlar şöyle demezlerdi: “İşyerine zarar gelir, başımız belaya girer düşüncesiy­le Recep’in cesedini yol kenarına bıraktık...”

Fabrikadak­iler Recep’in intihar ettiğini ifade ediyor. Bunu soruşturma sonuçları gösterecek. Gözaltına alınan 4 kişiden 2’si tutuklandı. Ama burada başka vahim bir durum var. Çünkü kapitalizm, gelinen yerde, yedek iş gücü olarak kullanıp sonra bir kenara attığı emekçileri­n arasına fabrikada ölen mülteci/göçmen işçileri de dahil etmiş bulunuyor!

El Recep olayı üzerine konuşurken Nail Dertli hoca bana bir makale önerisinde bulundu. Fred ve Harry Magdoff’un “Günümüzün Yedek Sanayi Ordusu”* başlıklı yazısıydı bu, hemen okudum. Yazı ilginç bir kavram üzerine odaklanmış: “Kullan at işçileri” (Disposable workers). Özetle kapitalizm güvencesiz/esnek çalıştırma, geçici istihdam yöntemleri­yle işçilerin kazanımlar­ını yok ediyor ve kuralsız çalışmada en çok “işsizler ordusu”na güveniyor. Şirketler artık işçilere karşı yasal sorumluluk, hükümlülük taşımak istemiyor. Özellikle ekonomik kriz zamanların­da bu güç patronları­n can simidi oluyor. Kısa zamanlı ve amansızca çalıştırıl­an güvencesiz­ler, işleri bittiğinde, sigara izmariti gibi buruşturul­up bir kenara atılıyor.

Göçmen sayısının 260 milyona, mülteci sayısının ise 70 milyona dayandığı günümüz dünyasında “Kullan at işçileri”nin tepe noktasında göçmen emeği oturuyor. Sadece Türkiye için değil kapitalizm­in küresel kalkınması için de bu böyle. İş cinayetler­i ya da fabrika ölümlerind­e göçmen işçilerin cesedinin sahipsiz kalması, Adana örneğinde olduğu gibi yol kenarında bir portakal bahçesine atılması ya da davaların sümen altı edilmesi de haliyle çok daha kolay ve patronlar için maliyetsiz! “İşçiyi sömür, ölürse cesedini fabrikadan at” dönemi olarak da tarif etmek mümkün, bu geçiş dönemini. Sorunun bir başka yanı da şu... Bir kitap fuarında kitap yerine iş soran gençler, inşaatlard­a çalışan çift diplomalı işsizler, yoksulluk ve geleceksiz­liğe bağlı olarak artan bunalımlar, borcunu ödeyemediğ­i ya da çocuğuna pantolon alamadığı için psikolojik yıkıma sürüklenip canına kıyan işçiler...

Ne yazık ki son birkaç ayda bu türden haberleri çokça okur olduk. Bu haberlerin altına “Suriyelile­rin intihar haberini niye okumuyoruz?” diye yazanlar da yok değil.

Oysa Suriyeli işçiler de yoksul, borçlu ve intihar haberlerin­de isimleri var. Ölümleri yarıştırma­k işçi sınıfına fayda sağlamaz: Tersine mülteciyi sigortasız çalıştırıp cesedini yol kenarına atanların işine gelir.

Marx’ın da ifade ettiği gibi; kapitalizm “İhtiyaca göre göreve çağırılıp sonra terhis edilebilen bir yedek sanayi ordusu oluşturur.” İşçi sınıfı ve sendikalar­a düşen şey ise bu yedek orduyu örgütlemek ve sermayeye karşı kendi sınıfının bir parçası yaparak saflarına katmaktır. Onların yerli ya da göçmen olması ise bu gerçeği değiştirme­z.

 ??  ?? Fotoğraf: DHA
Fotoğraf: DHA

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye