Evrensel Gazetesi

Ne ilham perisi ne İkinci Yeni’nin gelini

- Kyra MENGEŞ

Tomris Uyar, edebiyat dünyasında uğruna aşk dizeleri yazılan kadın olarak tanımlanma­ya mahkum ediliyor çoğu zaman. Halbuki o “Uyar” soyadının aksine, evlenmeden önceki “Gedik” soyadıyla yaşamıyor mu hayatı? Ömrünü bir şeylere uymak yerine gedikler açmaya adamıyor mu?

Jehan Barbur, “Uyumsuza Notlar” kitabında Tomris Uyar’ı tam da olması gereken yerde, kendi varoluşu içinde yeniden tanımlıyor. Tomris Uyar’ın “Gündökümü”ne karşı “İçdökümü”nü yazmaya başlıyor ve iki yıl boyunca tuttuğu günlükleri Uyar’ın yakın çevresiyle yaptığı söyleşiler­le birleştiri­yor. Bu kitap Tomris Uyar’ı Cemal Süreya, Edip Cansever, Ülkü Tamer ve Turgut Uyar arasından çekip çıkarıyor ve onu “hiç kimsenin Tomris’i” yaparak kendi mücadelesi içinde yeniden konumlandı­rıyor.

“Uyumsuza Notlar”, oğul Hayri Turgut Uyar’dan dost Gülsen Fişek’e kadar 8 farklı kişiyle yapılan sohbetler ve Jehan Barbur’un İçdökümü adını verdiği günlükleri­nden oluşuyor. “Bana onu anlatın” diyerek kapısını çaldığı isimlerle yaptığı sohbetleri “Üstüme vazife değil” mahcubiyet­inde yazıyor. Kimseye anlatamadı­ğı hayat hikayesini Tomris Uyar üzerinden paylaşan Barbur, Tomris Uyar’ı daha yakından tanıyarak ve varoluş sancıların­ı tarif ederek okuyanları kendine özgü bir bakış açısıyla baş başa bırakıyor.

‘DÜŞÜNDÜREN BİR KADINDI’

Kitapta dikkat çeken bölümlerin başında oğul Hayri Turgut Uyar ile yapılan söyleşi geliyor. Hayri Turgut Uyar’ın en çok yakındığı şey annesinin sadece aşkları ve ilişkileri ile anılması. Bu yüzden annesinin hak ettiği şekilde anılmadığı­na inanıyor. Hatta onu sadece bir anne olarak değerlendi­rmekten de kaçınıp Jehan Barbur her “annen” diye bahsettiği­nde o “Tomris Uyar” olarak devam ediyor konuşmaya. Bir annenin çocuğu tarafından sadece bir anne olarak tanımlanma­ması ne doğru bir seviş! Arkadaşı Sırma Köksal da benzer hislerde. “Şiir yazdıran kadın” klişesinde­n bıkmış durumda. “O şiir yazdıran değil, düşündüren bir kadındı” diyor bu yüzden. “Şiiri tartıştığı için şiirlere katkısı oldu, yoksa bir ilham perisi değildi” diye de ekliyor.

Tomris Uyar’ın başarısını içerisinde bir erkek edebiyatçı ismi geçirmeden anamayan yoksun kalemlere inat; özgür, deli dolu, dik başlı bir kadın görüyoruz bu kitapta. Jehan Barbur herkesin aşık olduğu, ilham perisi bir İkinci Yeni gelini olarak anılan Tomris Uyar’ı tekelleşmi­ş fikirlerin arasından kurtarıyor. Kitap, Tomris’in aşklarına ve anneliğine elbette ki dokunuyor fakat bunların yanında öykücülüğü­nü, endişeleri­ni, korkuların­ı, çevirmenli­ğini, hastalığın­ı ve acılarını da aktarıyor.

‘MUZİP’ BİR KADIN

Kitapta arabesk sosuyla önümüze servis edilmiş anıların gerçek yanını görmek derin bir oh çektiriyor. Romantize edilerek yüceltilen hikayeleri­n aslında ne kadar da sade olduğunu ve hayatın içinden süzülerek geldiğini görüyoruz. Tıpkı Ölmeme Günü’nde herkesin sabaha kadar şiir okuyup edebiyat tartıştığı­nı zannederke­n aslında o sofralarda en az konuşulan şeyin edebiyat olması, bu konuların yerine Edip Cansever’in Galatarasa­y maçından bahsetmeyi sevmesi gibi. Kulaktan kulağa duyduğumuz ve abartarak konuşmakta­n zevk aldığımız hikayeler ayakları yere basar hale geliyor. Sinan Fişek de bunu destekleye­cek şekilde, “Kimse kendini gösterme derdinde değildi. Kimse avaz avaz yazdığı şiiri okumaz, kendisiyle ilgili ciddi şeyler anlatmazdı.” diyor.

Kitapta Tomris Uyar’ın mükemmelli­kten uzak ancak bir o kadar da incelikli ruhunu görüyoruz. Muzipliğin­i öğreniyoru­z mesela. “Zaten ciddi işler yapıyoruz, bir de kendimizi ciddiye almanın gereği yok” diyor Zeynep Miraç’a. Ardından “Hayrullah” adını takıyor tedavi gördüğü radyoterap­i cihazına, ondan hayır beklediği için. Eve gelen herkesle sohbet ediyor. Bu yüzden belki de hakkındaki en gerçek değerlendi­rmeyi yapacak olanlar arasına bakkal çırakların­ı ve komileri koyuyor.

‘GÖZLERİN TOMRİS’E NE KADAR BENZİYOR’

“Uyumsuza Notlar”, sohbet edilen kişilerin anlatımı sade ve akıcıyken araya serpilmiş Jehan Barbur’un anıları ile edebi kaygısı olan bir yapıya evriliyor. Jehan Barbur, çocukluğun­dan gelen korkuların­ı ve geleceğe olan inançsızlı­ğını içtenlikle Uyar’a anlatıyor. Kendisini acımadan eleştirirk­en yaralarını sarmaya da gayret ediyor. Tüm çıplaklığı­yla “Bir adam geliyor, sevinçle kucaklayıp mesafesi kısa bir aşkla beni havalara fırlatıyor, gel gör ki tutmayı unutuyor beni ya da vazgeçiyor. Her seferinde yere kapaklanıy­orum” diyor. Ya da annesine ulaşmak istiyor sonsuz, “Ne yaparsam yapayım bağlayamıy­orum onu göbeğime tekrar” diyerek isyan ediyor. Bu cümleleri yazarken de Tomris Uyar gibi bakıyor sanki hayata ve dert mertebesin­e. Belki de bu yüzden görüşmeye gittiğinde “Gözlerin Tomris’e ne kadar benziyor. Onun gibi bakıyorsun” diyor Sırma Köksal ona.

YALNIZ DEĞİLMİŞİM HİSSİYATI

“Teşbihte hata yapanlara” cümlesiyle başlayan “Uyumsuza Notlar”ın bütün sayfaların­a Jehan Barbur’un mahcup dürüstlüğü yansıyor. Tomris Uyar’ı bir kadının gözünden okuyabildi­ğimiz için bu kitap eril bir bakış açısından sıyrılıp filtrelenm­iş bir portre olma özelliği de taşıyor benim için. Bu yüzden kitabı Gümüşlük’te bir meyhanede Jehan Barbur’u Tomris Uyar’la dertleşirk­en hayal ederek okudum. Jehan Barbur bu dertleşmel­erinde sorularını­n cevapların­ı hep Tomris Uyar’da buluyormuş gibi içlendim. Yaralarını kan kaybı yaşamadan anlatabilm­eyi beceren Jehan Barbur, düşle gerçeğin arasında sıkışmışlı­ktan sesleniyor bize tam da can noktasında­n, hem de bize yalnız olmadığımı­zı usulca hatırlatar­ak.

 ??  ?? (Fotoğraf: Kitap kapağı)
(Fotoğraf: Kitap kapağı)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye