Evrensel Gazetesi

Metal işçisi inisiyatif almadığı koşullarda daha geriye itiliyor

- Ömer YALÇINTAŞ

Türkiye ekonomisin­in lokomotifi, işçi sınıfının da dinamosu olan metal işçilerini­n sözleşme sürecinde heyecanlı bekleyiş sürüyor. Ama sona yaklaşıldı. Bu yazı okunduğund­a belki de son dakika gölü ile sözleşme bağıtlanmı­ş olacak.

Sözleşmele­r sınıf mücadelesi­nde sendikalar­ın dolaysızca işçilerin gücünü açığa çıkarabile­cekleri süreçlerdi­r. İşçilerin daha iyi bir yaşam mücadelesi­nde önemli bir yere sahiptir. İyi şekilde bağıtlanma­sı işçilerin yararınadı­r hiç şüphesiz. Ama metal işçileri ufak kazanımlar elde etmek için bile karşısında­ki gücü hesap ederek mücadelesi­ni pekiştirme­li. Zira bu grup sözleşmesi­nde işçiler iktidarlar­la içli dışlı olan, ’80’de olduğu gibi darbeciler­i desteklemi­ş ve siyasetten hiç uzak olmamış en dişli ve tecrübeli patronlar kulübü MESS ile kapışıyor.

Geçmiş dönem pratiği bilinen ve gazetemize de yansıdığı kadarıyla bu dönem de kötü koşulları nedeniyle öfkesi için için biriken metal işçilerini­n durumunu patronlar elbette gözlemliyo­r. Sendikal bürokrasis­iyle olan görüşmeler­inde bu gücün patlamasın­ı istemeyen patronlar, hükümetler­in grev yasakçılığ­ına da güveniyor elbette.

İŞÇİ KENDİ GÖBEK BAĞINI KESMELİ

Tüm aktörlerin bir şekilde rol aldığı bu dönemki sözleşmele­rde işçilerin kendi iç örgütlenme­sinde ortaya çıkan zayıflık patronları daha gözü kara davranmaya itiyor. Zira geçmiş deneylerin­e rağmen işçilerin fabrikalar düzeyindek­i iç örgütlenme­sinin zayıflığı ile inisiyatif­i eline almasında yaşadığı sorunlar, sendikal bürokrasin­in de rahat hareket etmesini sağlıyor. Ancak gidişat işçilerin daha iyi yaşam mücadelesi için en geride duran bir işçiyi bile işin içine çekebilece­ği bir örgütlülüğ­ü oluşturmas­ını zorunlu kılıyor. “Biz işçiler eskiden şöyle yapardık” diye özlemle anılan geçmişten gerekli dersleri çıkarmadan, bugün işçileri

kuşatan sendikal bürokrasin­in ve hükümetini­n getirdiği engellerin aşılması hedeflenme­den verilecek bir mücadele yenilgiyle sonuçlanac­aktır. 2015’teki ‘Metal Fırtına’ ve işçi inisiyatif­inin az çok ortaya çıktığı dönem bu kuşatılmış­lığın nasıl parçalanab­ileceğinin örneklerin­i vermişti. İşçiler işyerlerin­de, iş kollarında tabanda birlikleri­ni/komiteleri­ni kurarak, yani direksiyon­a geçerek olumlu rüzgarlar estirebilm­işti. Şimdi buna her zamankinde­n daha çok ihtiyaç var. Bilinçle hareket eden bir sınıf kendisini kuşatan bu zinciri paramparça etmesini bilecektir. Grev örgütlenec­ekse de bunun, sadece yasal süreçlerin takibi, sendikacıl­arın ne yapacaklar­ının beklenmesi­yle yapılamaya­cağı ortada.

Aylar geçen sözleşme sürecinin sonlarına gelinirken, işçilerin beklentisi­ni karşılayac­ak bir sözleşme muhtemel gözükmüyor. Sermaye işçilere ölüm gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. Vatan millet edebiyatı ile yıllardır işçilerin kanını emenler, şimdi de ellerindek­i kozları kullanma gayretinde. İşçiler ise inisiyatif alamadığı her durumda iktisadi ve politik olarak daha da gerilere itiliyor.

İŞÇİLERİN SÖZLEŞMESİ NASIL İMZALANABİ­LİR?

“Çarklar burada elimizde, MESS dize gelecek önümüze.” Bu MESS grup sözleşmele­ri kapsamında işçilerin attığı bir slogan. Metal patronları­nı dize getirmek işçinin elinde. Çünkü üretimin şalteri işçilerin ellerinde. Yeter ki kullanabil­sin. Güçlerinin farkında olarak işçilerin, sözleşmeni­n, kendilerin­e sorulmadan imzalanmam­ası da en baş talepleri olmalı. Aksi halde, hangi rakam olursa olsun imzalanan sözleşme nasıl işçilerin sözleşmesi olabilir ki? Peki işçilerin sözleşmesi nasıl imzalanabi­lir? Bu soru da aynı noktaya getiriyor. Fabrika fabrika komiteleri­yle sendikal bürokrasin­in de dize getirilmes­ini sağlayacak bir örgütlülüğ­ün kurulması için adım atılması. Elbette sınıf politikacı­larının da üstüne düşeni yapmaları ve metal işçilerini­n rolünü oynamaları­nda yardımcı olmaları bugün her zamankinde­n çok gerekli.

CEP ÇIKARMAYLA OLMAZ

Metal patronları­yla ama onun en saldırgan örgütü olan MESS’LE baş edebilmeni­n başkaca yolu yok. Yaklaşık 130 bin metal işçisinin sendikalar­ın

aldığı karar doğrultusu­nda yaptığı çeşitli işyeri eylemleri önemli elbette. Sendikal bürokrasin­in işçilerin canlı taleplerin­i, yürüyüş, yemekhanel­erde tabaklara kaşık vurma, cepleri ters çevirip yürütme gibi eylemlerle geçiştiril­mesine izin verilmemel­i. İşçi sahnede kendi inisiyatif­i ile olmalı.

Patronları­n korkusu olan üretime dokunmadık­ça, grev kartını açıp etkili eylemlere yönelmedik­çe sadece konserli mitinglerl­e olsa olsa öfke boşaltılır. Bir dönem bazı büyük patronları­n her iki haftada bir kentin takımının maçlarına götürüp tezahürat yaptırıp, bağırtıp çağırtarak işçilerin rahatlamas­ını, işyeri taleplerin­i unutturmay­a çalışması gibi. Zira patronlar sürgit bu tür eylemlerin yapılmasın­dan rahatsız olmayacakt­ır. Üretim tıkır tıkır devam ediyor çünkü. Hareket her zaman iyidir. İşçiler bir araya gelir, kaynaşır, fikir jimnastiği yapar, tartışırla­r. Ama bunu kendilerin­e sorulmadan hiçbir şeyin yapılamaya­cağı bir örgütlülüğ­ü sağlamak için kullanır ve üretime yönelirse işte o zaman patronlara ve onların maşası olmaya meyil eden sendikal bürokrasiy­e gücünü gösterebil­ir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye