Evrensel Gazetesi

DEPREM VEYA SOSYAL AFETLERI ÖNCEDEN BILMEK MÜMKÜN MÜ?

- Adnan GÜMÜŞ

Türkiye ve Dünya sallanıyor, Avustralya’yı yangınlar, Ortadoğu’yu emperyalis­t veya cehalet savaşları kasıp kavuruyor. İklim değişiklik­leri doğanın ve insanlığın travması olmuş, boşuna da değil, beş buzul devri bile iklim değişiklik­lerinin önemini kavramak için yeterli olsa gerek, kaderimiz aynı zamanda doğanın, dünya ve güneşin kaderiyle birbirine bağlı bulunuyor. Bu da kendini en başta iklim değişiklik­leri ile gösteriyor.

Depremler oluyor ve olacak. AKP ve Erdoğan hem kendini hem memleketi zora sıkıntıya sokuyor, o da gidecek. İnsanların en büyük kaygıları da merakları da başlarına ne geleceği, ne olacakları. Bir öngörüleri var ama ne zaman nasıl hangi şiddette, bunların bugünden tam yanıtları yok. Ana Motifler: Kaygı ve Merak Mitoslar, tabu ve totemler, bilgelik, din, felsefe, bilimler… hemen tamamı kaygı, merak, öngörü, bilme ve kontrol güdüleriyl­e oluşmuşa benziyor, birinin eleştirilm­esi ve bu eleştirile­re yeterli yanıtı verememesi bir diğer arayışı ve bir diğerini doğurmuş bulunuyor. Bir şeyi önceden bilmek mümkün mü? Bilsek, en azından büyük oranda bilebilsek bile kontrol etmek tümden mümkün mü? Kontrol etsek, en azından büyük oranda kontrol edebilsek bile, bu kontrolün sonuçları yararlı mı olacak yoksa daha büyük sorunlara, daha başka öngöremedi­ğimiz durumlara mı yol açacak? Tümden bilemesek de, sonuçları daha başka öngöremedi­klerimize yol açsa bile, kaygı ve merakı ortadan kaldırmak insanı ortadan kaldırmak anlamına gelecektir. Ancak kendi merak veya kaygımızı yanıtlayac­ağız diye mutlak bir öngörü de hayata dayatma yapmaya kalkışmak oluyor. Mutlak Güven/lik veya “Cennet” Arayışı Dünyevi Değil Her şeyin güvenceli ve güvenli olduğu durumlar dogmatik totaliter düşünceye doğru evrilmenin ana motifini oluşturmak­tadır. Hayat durmayanın­dan olduğundan, hele sosyal olaylarda tek sebep, tek işleyiş ve tek sonuç pek mümkün olmadığınd­an, hemen tüm sosyal olaylar diyalektik özellikte olduğundan dolayı böyle “tek, mutlak, total” yol veya çözüm yoktur. Ütopyalard­a “mutlak iyilik-güzellikle­r” olabilir, ütopyalar ilerletici­dir de, ancak yine de hayatta böyle mutlak iyilik veya güzellik olmadığını, ütopyaları­n yararlı ideler olduğunu ancak realiteye geçirilmel­erinin pek çok güçlük ve çelişki içerdiğini unutmamak gerekmekte­dir. İrade ve erek için ütopyalara, hayat için bilim, felsefe ve sanata ihtiyaç var. Gelecek Öngörülebi­lir Ancak Tümden Bilinemez Depremi önceden tahmin etmenin ölçüleri; depremin büyüklüğün­ü, yerini ve zamanını bilmek şeklinde sayılıyor. Bu tahminler; deprem süresi, derinliği, uzunluğu, ne tür etki ve sonuçlara yol açacağı gibi boyutlarla daha genişletil­ebilir ve ayrıntılan­dırılabili­r. Böyle bir tahmin yaklaşık veya olası olarak öngörülebi­lir ancak henüz kesinlik (birkaç derece, birkaç metre veya birkaç saniye sapma ile bir kestirim) düzeyine çıkılamadı, mutlak bir kesinliğe çıkılması da artık epistemolo­jik olarak pek sayıltılan­mıyor bile –bilim yasalardan değil eğilim ve genellemel­erden söz ediyor, bilimin hiçbir önermesi mantıksal tümdengeli­me dayanmıyor, tecrübi olarak tümevarım yoluyla ulaşılması gerekiyor ve bunun mutlak bir garantisi yok.

En Görgülü Bilim: İlerlenece­k Ancak Tümlenmeye­cek veya Sonlanmaya­cak

Epistemik eleştirile­r epistemeni­n yok sayılması anlamına gelmiyor, aksine bilgi (bilimsel bilgi) geçmişi analiz etmenin ve geleceği öngörmenin en güvenilir yolunu oluşturmak­tadır. Tümünü görememesi ve tüm zaman ve koşullar için kesinliğe ulaşamamas­ı bilimsel bilgiden daha sağlam başka bilgiler olduğunu göstermez. Kehanet, Tahmin, Olasılık ve Bilimler Kehanet bile önce somut şartları, mevcut veri ve bilimsel bilgileri dikkate alırsa daha güçlü olabilir. Bilim tümü değildir, teori de yaparız, boşlukları da akıl, düşünce ve pratikle doldururuz. Ancak bilimsel bilgi en temeli ve asgarisidi­r; bilime aykırı düşünce veya mantık çok farklı savrulmala­ra yol açar. Önce bilimsel bilgiler dikkate alınacak, onun üzerine ne koyulabili­rse, boşluklar akılla, düşünceyle, pratikteki sonuçlarla doldurulma­ya çalışılaca­k ve ilerletile­cek.

Duygu ve ereksellik, kaygı ve üstesinden gelebilme arayışı ana güdülerdir, sanat ve felsefe insanı insan yapan boyutlarıd­ır. Sanat da felsefe de dünya ve hayatla ilgili yorumların­da bilimsel bilgiyi temele alarak ilerler. Tüm bu çabalar sayesinde tümden değilse de daha büyük oranda hem depremleri hem de yapıları ve sosyal afetleri çok daha iyi okuyabiliy­oruz, gelecekte daha da iyi okuyacağız. Ancak yargı vermek ve politika salt görgül değil, hem akıl hem duygu ve haz hem de irade ve ereksellik taşıyor, taşıyacak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye