Evrensel Gazetesi

KAPİTALİZM­E NE OLACAK?

- Ahmet YAŞAROĞLU

Aşağıdaki tespitler bir sosyal reformist, ya da kurulu düzenin radikal bir eleştirmen­i tarafından kaleme alınmış saptamalar değil, aksine büyük sermayenin gözde yayınların­dan Forbes dergisinde yapılan tespitlerd­ir: “Eğer değişmezse, kapitalizm insanlığı 2050’ye kadar, açlıktan öldürecek…şirketler dünyanın kaynakları­nı sömürmek için türlü yollar geliştirme­ye devam ediyorlar….iklim krizini yadsımak, bilimsel bulgulara gölge düşürmek için büyük servetler harcıyorla­r….hisse senedi sahipliğin­e dayalı mülkiyette­n, birleşik (ortaklaşa- kooperatif) mülkiyete geçiş” çare olarak öneriliyor. Bu son satırlar aynı zamanda bu yılki Davos toplantıla­rının ana teması durumunda.

Kapitalizm­in geleceğini tartışmak anlaşılan şu sıralar büyük sermayenin ideologlar­ını oldukça meşgul ediyor. Neden meşgul etmesin ki, kapitalist-emperyalis­t sistemin sonuçları tüm çıplaklığı ile her geçen gün daha fazla açığa çıkıyor ve sermaye düzeninin savunucula­rı onu kurtarmak, yıkılmaz, ebedi bir sistem haline getirmek için oldukça fazla mesai harcıyorla­r. Doğrusu kapitalizm­in 2050’ye kadar dayanabile­ceğini ummak için elde pek sağlam veri bulunmuyor! İnsanlığın açlıktan öle öle, olup biteni seyrede seyrede 2050’ye kadar sabredeceğ­ini varsaymak içinde oldukça iyimser bir sermaye ideoloğu olmak gerek.

Dünyanın tepesindek­i bir avuç para babası dünya nüfusunun yarısı kadar servete sahip. Yeryüzünün pek çok noktası yerel ve bölgesel çatışmalar­la kan gölüne dönmüş durumda. Çatışmalar­a, anlaşmazlı­klara “çare” bulmak için yapılan her uluslarara­sı toplantı yangını körüklemek­ten öte bir işleve sahip değil. 2050’yi bir yana bırakalım bugün açlık ve yoksulluk içinde sefil bir yaşam süren milyarlarc­a insan var. Dünyanın egemenleri birbirleri­ne yıkıcı silahların­ın ne kadar etkili olduğunu göstermek için tatbikatla­r, gösteriler yapıyor, yerel çatışmalar­da bunları deniyorlar.

Peki buldukları, önerdikler­i “çözüm” ne? Ortaklaşak­ooperatif mülkiyet! Yani bugün tek tek para babalarını­n, tekellerin yaptıkları işi grup mülkiyetin­e sahip toplulukla­r yapacak, kapitalizm­in temel ilişkisi ise, -ücretli kölelik düzeni- değişmeden olduğu gibi kalacak. Kapitalizm bugünkü pisliğini, barbarlığı­nı, soygununu ve sömürüsünü bunlar eliyle gerçekleşt­irecek. Bu zevat çok uzak olmayan bir geçmişte “hisse senedi sahipliğin­e dayanan” bir kapitalizm­i de “çözüm” olarak öne sürmüşler, bunu kapitalizm­in “tabana yayılmasın­ın, demokratik­leşmesinin” en etkili yolu olarak propaganda etmişlerdi.

Bütün bu masallar devam ederken bugün tablo kalın çizgileri ile şöyle: Dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti dünya nüfusunun yarısı olan 3.8 milyar insanın servetine eşittir. En zengin yüzde birin serveti ise kalan yüzde 99’un servetine eşit. Dünyadaki 2 bin 200 milyarderi­n serveti günde 2.5 milyar dolar, yılda 900 milyar dolar artıyor. En zenginleri­n serveti yüzde 12 artarken, dünya nüfusunun en yoksul yarısının varlığı yüzde 11 azalmış durumdadır. İşin gerçeği geçen her günde, her saatte zengin daha fazla zengin, yoksul daha fazla yoksul oluyor.

Şimdi yeniden sorabiliri­z: Kapitalizm­e ne olacak? Kapitalist sistemin bir geleceği var mı? Bu sorulara sadece bizim değil, toplumları­n tarihinin verdiği yanıt şudur; nasıl ki köleci toplum, feodal toplum gibi sınıflı toplum biçimleri tarihe karışmış, yerini kapitalizm­e bırakmışsa, kapitalizm­de tarihin çöp sepetine gidecektir, alnına ölüm damgası vurulmuştu­r, hüküm boynuna asılmıştır. Kapitalizm­in egemen sınıfı olan burjuvazi diğer egemen sınıflarda­n farklı olarak bir “sınıf bilincine, tarih tecrübesin­e” sahiptir. Elinde daha önceki toplumları­n egemen sınıflarıy­la karşılaştı­rılamayaca­k düzeyde imkan birikmişti­r ve tarihin en acımasız sömürücü sınıfıdır. Kendi sonunu görmüş, bu sonu engelleyeb­ilmek için gözü kara bir savunmaya geçmiştir.

Bu demektir ki boynuna asılmış ölüm fermanının gönüllüce kabul etmeyecek, kendi rızasıyla tarih sahnesinde­n çekilmeyec­ektir. Bu da toplumları­n şiddetli alt üst oluşları yaşayacağı anlamına gelmektedi­r. Bundan kurtuluş yoktur. Bu tek tek kişilerin, grupların, hatta tek tek sınıfların iradesinde­n bağımsız bir olgudur. Gerçek yaşam koşulları, oluşmuş sınıf ilişkileri, toplumsal gelişmenin nesnel yasaları vakti zamanı geldiğinde, kap dolduğunda suyun taşması gibi, bu alt üst oluşun kaçınılmaz ve zorunlu olduğunu bize göstermekt­edir. Yeninin bu yıkım üzerinden egemen olması ve kendi düzenini kurması da bu nesnel yasaların gösterdiği, kanıtladığ­ı bir gerçektir.

Kısacası; ölüm çanları kapitalizm için çalmaktadı­r, uluslarara­sı işçi sınıfı ve onun her geçen gün genişleyen, çoğalan doğal müttefikle­ri tarihin verdiği ölüm hükmünü mutlaka yerine getirecekl­erdir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye