Ya savaştan ya açlıktan...
Tuzla tersanesinde ülkenin ekonomik durumu ve dış politikası üzerine arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Bir arkadaşımız intiharlardan bahsediyor: “Bu kaçıncı intihar haberleriyle gözümüzü açıyoruz? İnsanlar aç olduk- ları için kendilerini yakıyor. Hatay Valiliği önünde kendini yakan babanın durumu ülkenin ayıbıdır. Hükümet şirketlerin milyon dolarlık borçlarını siliyor, emekçiye geldi mi asgari ücrete düşük zam ve vergilere yüksek zam... İnsanları çaresiz bırakıyorlar.”
Başka bir arkadaşımız “AKP grup toplantısında geçinemiyorum diyen adamı kale almayıp gözaltına alan yönetimden bahsediyoruz. Kanal İstanbul için milyarlardan bahsediyorlar. Kafamıza betonlar düşüyor, deprem oluyor ve hiçbir önlem alınmamış ama ranta yağmaya bütçe var. Berat Albayrak arsa alır. Haberi çıkarana bile soruşturma açılıyor” diyor. Bir diğer arkadaşımız “Son iki günde 3 kişi intihar etti. Daha önce siyanürle toplu ölümler oldu. Ve başımızdaki iktidar psikolojik diye geçiştirdi. Diyelim insanların psikolojisi bozuk, onları o duruma iten nedir? Ekonomik krizin etkisi yok mudur? Mermiye, topa harcadıkları parayı insanların işine, eğitimine, sağlığına harcasalar sorun çözülecek zaten” diyor. Diğer arkadaşımız da sözü dış politikaya getiriyor: “Suriye’ye askeri sevkiyat yapıyorlar. Bizim kentimiz değil, sınırlarımızın içinde değiş. Peki biz neden Suriye ordusunu her yerden vururuz diyoruz. Bu nasıl iş? Askerler ölüyor. Hepsi yoksul ailelerin evlatları. Bizim Suriye’den çıkmamız gerekir.”
Başka bir arkadaşımız da “Sınır güvenliği deniliyor ama sınırla sınırlı kalmıyor. Şimdi doğru dürüst bir gerekçe bile üretilmiyor. Emekçinin yaşamını düşünen var mı? İnsanlar bir bir ya intihar ediyor ya da ağır çalışma koşullarında iş cinayetlerine kurban gidiyor. Dün vinçle malzeme alırken arkadaşımızın parmakları kırıldı, bugün gemi yandı 10 işçi zehirlendi yarın ne olacağı belli değil. Bugün hükümet yüzünü bize dönmüyorsa örgütsüz olduğumuz içindir. Örgütlü mücadele için birleşmemiz gerekir” diyor.