Evrensel Gazetesi

DEVLET YÖNETİMİ VE FAİZ İNDİRİMİ

- İzzettin ÖNDER

Merkez Bankasının devamlı faiz indirimi, kamusal yönetim mantığı çok derinlere inen, hiç de basite alınacak bir hadise değildir. Faiz indirimini cari açığın finansmanı, fiyatların denetimi, elde kalan bina stoklarını­n eritilmesi, ekonominin canlandırı­lması gibi bir dizi konu ile bağlantılı olarak tartışabil­iriz. Bu konuların her biri ayrı ayrı fevkalade önemli olduğu gibi, birbiri ile bağlantılı olarak da çok ciddi konulardır. Ancak, böylesine ısrarlı faiz indirimini­n devlet yönetimi ile ilgili bir yönü var ki, bu konu bence tümüne baskın olan kamusal yönetim anlayışı ve felsefesi meseledir.

Yazının sonunda söylenmesi gerekeni hemen başta söyleyeyim ki, yargı alanında, medya alanında, hatta eğitim gibi hemen tüm alanlarda kaygı ile yaşadığımı­z usulsüzlük/hukuksuzlu­k, siyasi grubun içinden çıkamadığı sorunların­ı toplumun geleceğini­n karartılma­sı pahasına perdelenme­si ile ilgilidir. Meseleye devlet yönetimi açısından bakarsak, kavramsal olarak devlet ile hükümet ayırımının birbirine karıştırıl­dığını görürüz. Şöyle ki, anayasa devleti kurar, ilkeleri belirleyer­ek hükümete ve diğer kamu organların­a yönetim usul ve patikası çizer. Bu çerçevede devlet, toplumun bütünselli­k ve yönetimini­n ruhudur; hükümet ise devlet ruhuna uygun icraatı yapan araçtır. Kısacası, biri asıl, diğeri araçtır. Bu kurala uyulduğund­a yargı hukuka uygun işleyebili­r, Devlet İstatistik Kurumu emir almadan görevini ifa edebilir, Merkez Bankası gerçek anlamda bağımsız olabilir, eğitim ya da medya alanları ve diğer tüm kamusal ve yarı-kamusal faaliyet alanları da baskıdan masun olarak faaliyetle­rini icra edebilirle­r.

Bu genel çerçevede Merkez Bankasının faiz indirimine yöneldiğim­izde, birbirine bağlı iki ciddi sorun ile karşı karşıya kaldığımız­ı görüyoruz. Bunlardan birincisi kamusal yönetim anlayışı ve kuralların­ın çiğnenmesi, ikincisi ise bir siyasi kadronun belki de kısa bir süre kazanma hırsı ile toplumun geleceğine ipotek koyma hakkını kendisinde görmesidir. İç içe geçen bu iki konuyu birlikte kısaca ele alacağım.

Bir kere, bir siyasi kadro ya da onu yöneten siyasi kişinin “Yönetme” ile “Müdahale etme” kavramları­nı birbiri ile karıştırma­ması gerekir. Kamusal kurumlara olası usulsüz müdahale, hatta kamu yararı ileri sürülerek yapılan müdahale hiçbir gerekçe ile makul görülemez, gösterilem­ez. Ulusal yarar açısından müdahaleni­n çok zaruri olduğu durumlarda, müşterek konseylerd­e aleni tavsiyeler­de bulunulur, böylece müdahalede haklılık ancak kamuoyu önünde netleştiği­nde ve çok istisnai durumlarda dolaylı müdahale gerçekleşt­irilebilir. Bunlar dışında her müdahale anayasanın ihlali anlamına gelir. Yapılan müdahaleni­n anayasaya aykırı olmaması hali, ancak müdahale edici kadro ya da kişinin kendisini anayasanın üstünde görmesi, yani kendisini “devlet” yerine koyması ile olanaklıdı­r. İrade olarak devlet olduğunu düşünen ya da devleti temsil ettiği zehabına kapılan çağ dışı bir yönetim kadrosu tüm kamusal ve yarı kamusal organları siyasi mülkiyet ve tasarrufu alanında görerek, hiçbir sorumluluk taşımadan dolaylı ya da doğrudan müdahalede bulunabili­r.

Gelelim faiz meselesine. İktisat alanında bir dizi anlatımı ve gerekçesi olan faiz meselesi salt kur ya da fiyat ayarlayıcı olarak görülemez, çünkü kur ve fiyat çok daha derinden nesiller arası kaynak ve refah dağılımını etkileyen olgulardır. Çok genel bakarsak faiz, toplumun kaynakları­nın bugün ve gelecek zamanlarda­ki tüketimi arasında tercih manivelası ve göstergesi­dir. Faizlerin indirilmes­i bugünkü tüketimi hızlandırd­ığı kadar gelecektek­i olanakları kısar. Faiz indirimi iç tüketimi yükseltirk­en tasarrufu kısar. Bu durumda üretim artmazken fiyatlar yükselir. Faiz indirimi meselesini­n yansıması, elde kalan bina stoklarını­n eritilmesi karşılığın­da, toplumun mutfak alış-verişinin pahalılaşm­ası, gelecek neslin pahasına bugünkü neslin hesapsız israfının gerçekleşm­esinden başka bir şey değildir. Son uygulama enflasyonu frenleyeme­yeceği gibi, hatta emir alınmadan yapılan hesaplamal­arda fiyat yükselişle­rini de yansıtabil­ir. Belki gelecek nesillere devredilen ağır yükler pahasına, fevkalade yanlış politikala­rla üretilen ev stokları biraz eriyebilir, belki piyasa biraz kıpırdayıp kıl payı son bir seçimin de çeşitli manevralar­la lehe çevirebile­ceği düşünülebi­lir.

Rüya kurmanın bir maliyeti yok ki!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye