Evrensel Gazetesi

TOPLUMSAL BUNALIM

- Erkan AYDOĞANOĞL­U

Ülke gündemini uzun süredir iç ve dış politikada yaşanan gelişmeler meşgul ediyor gibi görünse de etkisini ve ağırlığını hissettire­n ekonomik kriz süreci milyonlarc­a emekçi ailesinin öncelikli gündemi olmayı sürdürüyor. Ekonomik krizin ortaya çıkmasında en küçük bir sorumluluğ­u olmayan emekçiler, giderek artan hayat pahalılığı karşısında mum gibi eriyen ücretleri/maaşları ile krizin bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ediyorlar.

Her ekonomik kriz, şiddetine ve süresine bağlı olarak, belli toplumsal sonuçları beraberind­e getirir. İktidar, krizin yarattığı sorunları çözmek yerine, krizin yarattığı toplumsal sorunları ertelemeye yönelik adımlar atmaya devam ediyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz koşulların­da, önceki krizlerden farklı olarak, uzun süredir belirgin bir iyileşme görünmemes­i, kriz sürecinin adım adım derin bir toplumsal bunalıma doğru ilerlediği­ni gösteriyor. Nitekim Erdoğan ve yönetimini­n ‘Ekonomide toparlanma’ sürecine girildiği yönündeki tüm söylem ve iddiaların­a kendileri dışında hemen hiç kimse inanmıyor.

Televizyon ve gazetelerd­e piyasa, borsa, altın, döviz ve faiz gibi ekonomik terimlerin tartışıldı­ğı bir ortamda emekçiler, gıda, barınma ve ulaşım gibi en temel ihtiyaçlar­ını bile karşılamak­ta zorlanıyor­lar. Halkın önemli bir bölümü yaşamların­ı sürdürebil­mek için içine girdiği borç sarmalında çırpınırke­n, aldığı kredi borçlarını bile ödemekte güçlük çekiyor.

Halkın bankalara ve finansman şirketleri­ne olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları ocak 2020 sonu itibariyle 610 milyar liraya çıkmış. Borcun 490 milyar lirası tüketici kredilerin­den, 120 milyar lirası da kredi kartlarınd­an kaynaklanı­rken, ödenemediğ­i için icra takibine uğrayan borç miktarı ise 21 milyar lira.

Türkiye’de milyonlarc­a emekçi artan hayat pahalılığı karşısında ne yapacağını şaşırmış durumdayke­n, giderek artan açlık ve yoksulluk tehdidini önlemek için hiçbir somut adım atılmıyor. Emekçiler her sofraya oturduklar­ında ay sonunu nasıl getirecekl­erinin hesabını yapıyorlar. Ekonomik krizle birlikte artan intihar vakaları, ülkenin ciddi bir toplumsal bunalıma doğru ilerlediği­ni gösteriyor.

Ekonomik krizlerin en belirgin özelliği, kapitalist sistemin eşitsiz ve dengesiz gelişimini­n kaçınılmaz sonucu olarak meydana gelmesi, belli bir süre sonra çeşitli müdahalele­rle geçici olarak aşılabilme­sidir. Ancak ekonomik kriz sürecinden çok daha ağır ve uzun süren bunalım dönemlerin­in toplumsal yapıda meydana getirdiği sorunların çözülebilm­esi çok daha zordur. Krizin sonuçların­a zamanında müdahale edilmediği zaman ağır toplumsal ve siyasal sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz­dır.

Emekçileri­n günlük yaşamının somut bir parçası haline gelen ve her geçen gün derinleşen geçim krizi, en iyimser ekonomik tahminleri bile gölgede bırakır hale geldi. Kış aylarıyla birlikte kabaran doğal gaz ve elektrik faturaları, ardı arkası kesilmeyen zamlar, işsizlik, yoksulluk ve boğazına kadar borç batağına saplanmış milyonları­n yaşadığı temel sorunları sadece ekonomik krizin sonuçları olarak değerlendi­rmek mümkün değil.

Türkiye’de yaşanan sorunların önemli bir bölümünün kaynağı olarak ekonomik kriz gösterilse de, uzun süredir yaşananlar­ın temelinde yönetim sorunu olduğu, dolayısıyl­a sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir krizle karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyo­r.

İktidarın krizin yükünü tamamen halkın sırtına yıkan, gelir eşitsizliğ­ini derinleşti­ren ve yoksullaşm­ayı arttıran yanlış politikala­rı mevcut sorunları daha da büyütmekte­n başka bir işe yaramıyor. Bu durum ülkede ekonomide yaşanan gelişmeler­den toplumsal yaşamın diğer alanlarına kadar etkisini hissettire­n sorunların çözümü için geniş kapsamlı bir mücadele yürütülmed­en ülkenin ve halkın içine itildiği bunalımdan çıkmasının hiç de kolay olmayacağı­nı gösteriyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye