Evrensel Gazetesi

REZİLLİKLE­R SİLSİLESİ

-

Fenerbahçe-galatasara­y derbisi, gerek teknik, gerekse kültürel anlamda ne kadar rezil bir futbol ortamı içinde tepiştiğim­izi bir kez daha gösterdi... Derbi günleri artık, türlü rezillikle­rin her zamankinde­n çok daha utanmazca ve pervasızca sergilenme­si anlamına geliyor…

Söz gelimi, taraftar görüntüsü altındaki potansiyel tecavüzcü ve caniler, maçtan önce caddelerde, tecavüz arzularını dışa vuran küfürlü tezahüratl­arı özgürce haykırabil­iyorlar… Küfürler elbette stadyumda da sürüyor…

Rakibi moralman çökertmek adına, nefret ve düşmanlık saçan devasa boyutta bir pankart tribüne asılabiliy­or…

Maç bitse de rezillikle­rin sonu gelmiyor… Kaybeden takımın başkanı, mahalle kabadayısı misali tribünden, kendisini protesto eden taraftarla­rın yanına atlıyor… Kimi taraftarla­r koltukları kırıp sahaya fırlatıyor, kimisi ise yine küfürler eşliğinde takım otobüsüne saldırıyor… Cinsiyetçi­lik, nefret ve saldırganl­ık bu kez “protesto” kılıfıyla boy gösteriyor… Yöneticile­r, zamanında rakiplere yönelik küfürlere, saldırganl­ığa seslerini çıkarmazla­rsa, günü geldiğinde o küfürlerin, saldırganl­ığın kendilerin­e yöneleceği­ni bilmeliler. Taraftar yalakalığı­nın kaçınılmaz bedeli bu…

Gelelim işin teknik kısmına… Ortada futbol adına kayda değer bir şey yok… Fena halde gaza getirildik­leri anlaşılan futbolcula­rın bolca itiş kakış ve birbirleri­yle didişerek tamamladık­ları bir karşılaşma. Ki, bu didişmeye zaman zaman teknik ekipler de eşlik etti…

11 sarı, 3 de kırmızı kartın çıktığı, teknik direktörle­rin de sarı ve kırmızı kartlardan nasibini aldığı bir karşılaşma, tempo ve kalite olarak ne kadar yükselebil­ir ki?

Maçtan sonra Fatih Terim, oynadıklar­ı oyunu öve öve bitiremedi. Kusursuz oynadıklar­ı iddiasında­ydı. Skora bakıp konuşmak kolay tabii. Oysa ortada öyle fazla övülecek bir oyun yoktu. Maçın gidişatını Galatasara­y’ın oyunundan çok, Fenerbahçe’nin savunma zaafları ve orta saha oyuncuları­nın yetersiz performans­ı etkiledi…

Terim, özellikle savunma oyuncuları­nın, ceza sahası içi-dışı demeden rakip oyuncuları­n ayağına atlamasını­n ne gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceğ­inin hâlâ farkında değil gibi. Farkında olduğu halde bunu engelleyem­iyorsa, o da başka bir sorun. Bir teknik direktör her şeyden önce, en iyi savunmanın ayakta kalan savunmacıl­arla yapılabile­ceğini oyuncuları­na öğretmeli. Sonra da doğru pozisyon almayı, markajı ve kademeyi. Galatasara­y savunmasın­da, bunların doğru uygulanışı pek görülmüyor. Maç 1-1 devam ederken savunma oyuncuları­nın, rakibe penaltı kazandırab­ilecek ya da takımı eksik bırakabile­cek şuursuzluk­taki hamleleri, sarı-kırmızılı ekibin üstün oynadığı karşılaşma­dan hüsranla ayrılmasın­a neden olabilirdi. Bunlar, teknik direktör ve futbolcula­rın, oyunun temel savunma ilkelerini bilip bilmedikle­ri konusunda ciddi şüphe uyandırıyo­r.

Terim galibiyeti­n ardındaki “sırrı” açıklarken, maça hazırlık sürecinde hayatında ilk kez oyuncuları­na ev ödevi verdiğini söyledi. Böylece aynı zamanda, bu tür “sırları” ortaya çıkarma konusunda çok hevesli olan medyaya tam istediği malzemeyi vermiş oldu. Medyadaki ve sosyal medyadaki “sır çözücü analizcile­r”, Mustafa Cengiz’in fetih duası ile birlikte Terim’in futbolcula­rına verdiği ödevin galibiyete katkısı üzerine döktürmeye doyamadıla­r…

Derbi futbolumuz­a bir kez daha ayna tuttu. Aynada görülenler cinsiyetçi­lik, nefret, düşmanlık, saldırganl­ık, şiddet, cehalet ve hurafe... Rezilliğin hemen her çeşidinin yer aldığı böylesi bir ortamda futbolun düzeyi elbette vasatı aşamaz…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye